Deyimler Sözlüğü (T - 2)

# A B C Ç D E F G H I İ J K L M N O Ö P R S Ş T U Ü V Y Z

Deyimler Sözlüğü (T - 2. Sayfa)

tansiyonu çıkmak (fırlamak, yükselmek) :
kan basıncı aniden yükselmek:
tansiyonu düşürmek :
gerilimi azaltmak:
tansiyonu yükseltmek :
gerilimi arttırmak.
tantana yapmak (etmek) :
1) kuru gürültü çıkarmak; 2) gereksiz yere, boşu boşuna konuşmak
tapan çekmek :
tapanlamak.
tapi kalmak :
kumar oyunlarında fişsiz ve parasız kalmak.
taraf (tarafını) tutmak :
birinden yana olmak, birinin görüş ve düşüncesini desteklemek:
taraf çıkmak (olmak) :
taraf tutmak.
taraf gözetmek :
birinden yana olmak:
tarak vurmak :
taramak.
tarife gelmemek :
açıklanması güç olmak:
tarih atmak (koymak) :
bir şeyin üzerine tarih yazmak.
tarih düşürmek :
önemli sayılan bir olayın, çoğunlukla nazım biçiminde söylenen sö ...
tarihe geçmek :
önemi bakımından unutulmayacak bir durum kazanmak:
tarihe karışmak :
unutulmak, yalnız adı kalmak:
tarizde bulunmak :
sözle sataşmak, taşlamak.
tarla açmak :
çalıları, ağaçları, taşları kaldırarak veya ormanlık bölgede ağaç ...
tartak martak etmek :
kazıp dağıtmak, darmadağın etmek.
tartışma götürmek :
bir konu tartışmaya açık olmak:
tartışmaya girmek :
münakaşa etmeye başlamak:
tartma tartmak :
baş örtüsü takmak:
tas gibi :
1) saçsız, dazlak; 2) çok düz, açık
tasa çekmek :
kaygılanmak, üzüntü içinde olmak, üzülmek:
tasası sana mı düştü? :
sen karışma, seni ilgilendirmez' anlamında kullanılan bir söz:
tasasına düşmek :
derdine düşmek.
tası tarağı toplamak :
her türlü ilişkiyi kesmek üzere hazırlanmak:
tasvip görmek :
birinin bir düşünce ve davranışı uygun, yerinde bulunmak.
tasvir gibi :
çok güzel (kimse):
taş atıp kolu yorulmamak :
bir kazancı hiç yorulmadan sağlamak:
taş atmak :
birine dolaylı olarak iğneleyici, dokunacak bir söz söylemek:
taş attın da kolun mu yoruldu? :
bir kazancın hiç yorulmadan sağlandığını anlatan bir söz.
taş bebek gibi :
çok güzel fakat genellikle soğuk ve donuk (kadın).
taş çatlasa :
1) bütün olanakların kullanılmış olmasına karşın: 2) ne olursa ol ...
taş düşürmek :
böbrekte oluşan kum ve taşları vücuttan atmak.
taş gibi :
1) çok sert, çok katı; 2) çok sağlam; 3) hareketsiz:
taş kesilmek :
1) çok şaşırıp ne yapacağını, ne söyleyeceğini bilememek: 2) sesi ...
taş kırdırmak :
böbrek taşlarını çeşitli yollarla parçalara ayırarak vücuttan atm ...
taş koymak :
engelleyecek biçimde davranmak:
taş sürmek :
satranç, dama, domino vb. oyunlarda taşlardan birini oynatmak.
taş taş üstünde bırakmamak :
baştan başa yıkıp yerle bir etmek:
taş yağar kıyamet koparken :
telaşlı ve tehlikeli zamanları anlatan bir söz.
taşa çekmek :
bileği taşında kılağılamak.
taşa tutmak :
1) üst üste taş atmak, aralıksız taşlamak:
taşı gediğine koymak :
gerekli bir sözü tam zamanında ve yerinde söyleyerek karşısındaki ...
taşı ölçeyim :
(Halk Dili) kırık, ezik, yara vb. durumlar anlatılırken bir kimse ...
taşı sıksa suyunu çıkarır :
birinin vücutça çok güçlü olduğunu belirtmek üzere söylenen söz:
taşı toprağı altın olmak :
1) arazisi çok değerli olmak; 2) her türlü zenginliğe, olanağa, f ...
taşın altına elini koymak :
elini taşın altına koymak.
taşlar yerine oturmak :
1) her şey yerli yerinde olmak; 2) her makama, işin veya görevin ...
taşralı kalmak :
bir kimse taşrada edindiği görgü, örf ve âdetleri bırakmamak:
tat almak :
bir şeyden hoşlanmak, zevk almak:
tat kazanmak :
belli bir tada kavuşmak, olgunlaşmak, tatlanmak.
tat vermek :
1) acı, tatlı, ekşi vb. bir tat kazandırmak; 2) (Mecaz) hoşa gide ...
tatil etmek :
1) başka bir güne, zamana erteleyerek çalışmaya ara vermek; 2) ok ...
tatil olmak :
kapanmak, ara verilmek.
tatil yapmak :
1) tatile çıkmak; 2) işe ara verip dinlenmek
tatile girmek :
belirli bir süre için çalışmalara ara vermek:
tatlı canından etmek :
öldürmek:
tatlı canından olmak :
ölmek.
tatlı canını sıkmak :
gereksiz şeylere üzülmek ve bunları dert edinmek.
tatlı yerinde bırakmak (kesmek) :
bir işi can sıkıcı bir duruma sokmadan sona erdirmek.
tatmin etmek :
1) karşısındakinin cinsel isteklerini gidermek; 2) karşısındakine ...
tatmin olmak :
1) istediği bir şeye ulaşarak hoşnut olmak, rahatlamak, doyurulma ...
tatsızlık çıkarmak :
hoşa gitmeyen, can sıkıcı, gergin bir duruma sebep olmak:
tav olmak :
1) kanmak: 2) tam olarak istediği olmasa da kabul etmek
tav vermek :
1) gereken ve uygun nemi sağlamak; 2) (Mecaz) en uygun duruma get ...
tava gelmek :
1) toprak sürülecek duruma gelmek; 2) (Mecaz) yumuşamak, kanmak, ...
tava getirmek :
1) gereği kadar ısıtmak; 2) (Mecaz) olayları istenilen duruma get ...
tavan başına çökmek (yıkılmak) :
beklenmeyen bir durum karşısında şaşırıp kalmak:
tavan yapmak :
1) Menkul Kıymetler Borsasında işlem görmekte olan hisse senedini ...
tavana vurmak :
tavan yapmak.
tavı kaçmak (geçmek) :
uygun zamandan yararlanamamak.
tavını bulmak :
iş vb. için en uygun şartları yakalamak.
tavır almak (takınmak) :
belli bir durum veya davranış biçimini benimsemek, vaziyet almak:
taviz vermek :
ödün vermek:
tavla atmak :
tavla oynamak:
tavşan boku gibi (ne kokar ne bulaşır) :
(Kaba) ne yararı ne de zararı olan (kimse).
tavşana kaç, tazıya tut demek :
iki tarafı, karşıt olan davalarında kışkırtmak, ikili oynamak.
tavşanı araba ile avlamak :
işini telaşsız ve soğukkanlılıkla görmek.
tavşanın suyunun suyu :
iki şey arasındaki ilginin çok uzak olduğunu anlatan bir söz.
tavuk ayağı yemek :
gevezelik etmek, dedikodu yapmak:
tavuk gibi :
erken yatıp uyuyan.
tay tay durmak :
emekleme döneminde, henüz yürüyemeyen çocuk ayakları üzerinde dur ...
tayini çıkmak :
atanmak.
tazarruda bulunmak :
Tanrı'ya yakarmak.
taze ot görmüş eşek gibi :
iştahlanmış bir biçimde:
tazı gibi :
1) çok zayıf ve ince kemikli (kimse); 2) çok hızlı (kimse)
tazyik etmek :
1) zorlamak, baskı yapmak; 2) sıkıştırmak:
tebdil gezmek :
1) tanınmamak için kılık değiştirerek gezmek; 2) (Mecaz) değişik ...
tebdilimekânda ferahlık vardır :
sağlık veya görev değişikliği nedeniyle bir yerden başka bir yere ...
tebelleş etmek :
birini veya bir şeyi birinin başına bela etmek:
tebelleş olmak :
onun başına dert olmak, musallat olmak:
tebligatta bulunmak :
bildirim yayımlamak, bildirimden haberdar etmek, bildirim gönderm ...
tecahülüarifaneden gelmek :
bilmez gibi davranmak.
tecrübe tahtasına çevirmek :
üst üste başarısız denemelere konu etmek:
tecrübe tahtasına dönmek :
üst üste başarısız denemelere konu olmak.
tedahülde kalmak :
ödenmeden birikmek.
tedarikte bulunmak :
hazırlık yapmak.
tedavi görmek (olmak) :
iyileşmek amacıyla sağlık uygulamalarından geçmek:
tedavülden kalkmak :
para artık kullanılmamak.

Deyimler Sözlüğü İçerisinde Arama