eng
Dil Bilgisi Terimleri Sözlükleri
Bilim Terimleri Sözlükleri
Teknik Terimler Sözlükleri
Sanat Terimleri Sözlükleri
Spor Terimleri Sözlükleri
Hukuk Terimleri Sözlükleri
Ekonomi Terimleri Sözlükleri
Eğitim Terimleri Sözlükleri
Çevre Terimleri Sözlükleri
Sağlık Terimleri Sözlükleri
Sosyal Terimler Sözlükleri
Tarihi Şahsiyetler
Sarı Sayfalar
Deyimler Sözlüğü (Y - 2)
#
A
B
C
Ç
D
E
F
G
H
I
İ
J
K
L
M
N
O
Ö
P
R
S
Ş
T
U
Ü
V
Y
Z
Deyimler Sözlüğü İçerisinde Arama
Deyimler Sözlüğü (Y - 2. Sayfa)
yanılgıya düşmek
:
bilmeden bir yanlışlık yapmak:
yanına almak
:
1) yanında çalıştırmak: 2) geçimini sağlamak için yanında bulundu
...
yanına bırakmamak (koymamak)
:
cezasız bırakmamak, öç almak:
yanına kâr kalmak
:
cezasız kalmak:
yanına salavatla varılmaz
:
1) çok pahalı olan şeyler için kullanılan bir söz; 2) kibirli, gu
...
yanına salavatla yaklaşılmak
:
birini yanına gitmekten korkmak, çekinmek:
yanında olmak
:
desteklemek, yardımcı olmak.
yanıp durmak
:
pişman olmak:
yanıp tutuşmak
:
1) güçlü bir aşk ile sevmek; 2) bir şeyi elde etmek için güçlü bi
...
yanıp yakılmak
:
sızlanmak, şikâyet etmek:
yanıt hakkı doğmak
:
cevap hakkı doğmak:
yanıt vermek
:
yanıtlamak, cevaplamak.
yankı uyandırmak
:
bir olgu çevrede duygusallık, düşünce, dedikodu gibi tepki yapmak
...
yanlış çıkmak
:
yanlış olduğu anlaşılmak.
yanlış kapı çalmak
:
isteğinin yapılmayacağı, yersiz sayılacağı bir yere başvurmak.
yanlışını çıkarmak
:
yanlışını bulup göstermek.
yanlıştan dönmek
:
bir işte yapılanın yanlış olduğunu anlayıp yeni bir uygulamaya ge
...
yapıp etmek
:
(Halk Dili) yapmak.
yapma (yapma yahu)
:
şaşılacak durumlarda 'öyle mi, doğru mu, gerçek mi?' gibi anlamla
...
yapmadığı kalmamak
:
1) kendisi için zararlı olan birçok iş yapmak; 2) yapmadığını bır
...
yapmadığını bırakmamak
:
elinden gelen her türlü kötülüğü yapmak.
yaprak gibi titremek
:
aşırı titremek:
yaprak oynamamak (kıpırdamamak)
:
hava rüzgârsız, çok durgun olmak.
yaptığı hayır, ürküttüğü kurbağaya değmemek
:
yol açtığı zarar, yaptığı iyilikten büyük olmak.
yaptığı yanına (kâr) kalmamak
:
yaptığı kötülük karşılıksız kalmak, cezasını görememek.
yâr olmak
:
yardım etmek, yararlı olmak:
yara açmak
:
1) vücutta veya bir şeyin yüzünde yara oluşmasına sebep olmak; 2)
...
yara almak
:
1) yaralanmak: 2) (Mecaz) itibar kaybetmek
yara bere içinde olmak
:
vücudunda çokça yara, ezik, sıyrık, çürük bulunmak:
yara işlemek
:
1) yara kapanmayıp akıntı sürmek; 2) (Mecaz) üzücü bir olayın etk
...
yara kapanmak
:
yara iyi olup geçmek.
Yaradan'a kurban (olayım)
:
(Halk Dili) bir şeye hayran kalındığında söylenen bir söz:
Yaradan'a sığınıp
:
bütün gücünü kullanarak:
yaralı parmağa işememek
:
(Teklifsiz Konuşma) en küçük bir yardımı bile esirgemek.
yararı dokunmak
:
yararlı olmak, kâr sağlamak.
yararlı kılmak
:
fayda sağlayan ve üretken duruma getirmek:
yarasını deşmek
:
acıyı, üzüntüyü hatırlatmak, tazelemek.
yaraşık almak
:
yaraşmak.
yaraya merhem olmak
:
zorunlu ihtiyacı karşılamak.
yaraya tuz biber ekmek
:
bir derdin acısını çoğaltmak.
yarayı tazelemek
:
üzüntüyü, sıkıntıyı, acıyı hatırlatmak, yeniden ortaya çıkarmak.
yardan atmak
:
kazaya uğratmak.
yardım görmek
:
destek elde etmek, bağış almak:
yardımda bulunmak
:
yardım etmek:
yardımına koşmak
:
güç duruma düşene istekle yardım etmek.
yargıya başvurmak
:
dava açmak.
yargıya gitmek
:
bir anlaşmazlığı gidermek amacıyla mahkemeye başvurmak.
yargıya varmak
:
karşılaştırma ve değerlendirme yaparak bir sonuca ulaşmak, anlam
...
yarıda kalmak
:
bitmemek.
yarım elmanın yarısı o, yarısı bu
:
birbirine çok benzeyenler için söylenen bir söz.
yarım kalmak
:
tamamlanmamak, sonuçlanmamak.
yarım kulak dinlemek
:
umursamadan, önem vermeden dinlemek:
yarım sağ etmek
:
sağ yana biraz yönelmek.
yarım sol etmek
:
sol yana biraz yönelmek:
yarından tezi yok
:
gecikmeksizin, hemen:
yarışa girmek
:
yarışmak:
yarışa kalkmak
:
1) yarışmaya başlamak; 2) yarışmaya niyetlenmek
yarma gibi
:
çok iri yarı (kimse).
yas bağlamak
:
Yas tutmak:
yas çekmek
:
yas tutmak:
yas tutmak
:
1) çok üzülmek, yasa bürünmek, matem tutmak: 2) duyulan acı ve üz
...
yasa bürünmek (boğulmak, gömülmek)
:
çok üzülmek:
yasa çıkarmak (yapmak, koymak)
:
bir yasa önerisi, yasama gücü tarafından onaylanmak.
yasağı (yasakları) çiğnemek
:
uyulması gereken kurallara uymamak:
yasak savmak
:
1) bir nesne, bir gereksinimi geçici olarak karşılamak, şimdilik
...
yaş akıtmak (dökmek)
:
ağlamak.
yaş ilerlemek
:
yaşlanmak, ihtiyarlamak:
yaş tahtaya (yere) basmamak
:
bir işte uyanık davranarak aldanmamak.
yaşı benzemesin
:
erken ölmüş birine herhangi bir yönden benzetilen bir kimse için
...
yaşı ne, başı ne?
:
konuşulan iş için genç bir kimsenin yaşının ve deneyiminin elveri
...
yaşı yerde (toprakta) sayılası
:
ölsün' anlamında kullanılan bir ilenme sözü.
yaşını başını almak
:
1) yaşı ilerlemiş olmak: 2) deneyim kazanmış olmak
yaşını bitirmek (doldurmak)
:
öngörülen belli bir yaş sınırına ulaşmak:
yaşını içine akıtmak
:
duyduğu acıyı, üzüntüyü sezdirmemek.
yaşlara boğulmak
:
çok ağlamak.
yaşta kalmış kavat pabucu gibi
:
çaresiz, kırgın, üzgün:
yatağa (yataklara) düşmek
:
yataktan kalkamayacak kadar hasta olmak:
yatağa bağlamak
:
yataktan kalkamayacak kadar hasta etmek.
yatağa bağlanmak
:
yataktan kalkamayacak kadar hasta olmak.
yatağa serilmek
:
bitkin, yorgun bir durumda yatağa uzanıp yatmak:
yatağını ayırmak
:
ayrı yatakta yatmak:
yatak yorgan yatmak
:
ağır hasta olmak:
yataklık yapmak (etmek)
:
suçluları gizlice barındırmak, suçlulara yardım etmek:
yatıp kalkıp
:
her zaman, hep:
yatıp kalkmak
:
1) gecelerini geçirmek: 2) cinsel ilişkide bulunmak
yatırım yapmak
:
1) gelir amacıyla bir işe para yatırmak; 2) (Mecaz) ileride bir ç
...
yatıya kalmak
:
gidilen yerde geceyi geçirmek.
yavaş gel! (ol!)
:
(Argo) abartarak konuşanlar için kullanılan bir söz.
yavaştan almak
:
işi gereken sürede yapmamak.
yave okumak
:
gereksiz söz söylemek, boşa konuşmak:
yavru atmak
:
gebe hayvan yavrusunu düşürmek.
yay gibi
:
1) eğri: 2) çok gergin
yaya bırakmak
:
1) yarışma söz konusu olan durumlarda geride bırakmak: 2) yarı yo
...
yaya kaldın tatar ağası
:
istediğini elde edemeyen, başarısızlığa uğrayan kimseler için kul
...
yaya kalmak
:
1) istediği şeyi yapamaz duruma gelmek: 2) binecek bir şeyi olmam
...
yaygara koparmak
:
yaygarayı basmak.
yaygarayı basmak
:
bağırıp çağırmak:
yayık dövmek
:
yayık yaymak:
yayık yaymak
:
sütün ayranını ve yağını ayırmak için yayığı çalkalamak:
yaza çıkmak
:
yaz mevsimine ulaşmak.