eng
Dil Bilgisi Terimleri Sözlükleri
Bilim Terimleri Sözlükleri
Teknik Terimler Sözlükleri
Sanat Terimleri Sözlükleri
Spor Terimleri Sözlükleri
Hukuk Terimleri Sözlükleri
Ekonomi Terimleri Sözlükleri
Eğitim Terimleri Sözlükleri
Çevre Terimleri Sözlükleri
Sağlık Terimleri Sözlükleri
Sosyal Terimler Sözlükleri
Tarihi Şahsiyetler
Sarı Sayfalar
Deyimler Sözlüğü (Y - 3)
#
A
B
C
Ç
D
E
F
G
H
I
İ
J
K
L
M
N
O
Ö
P
R
S
Ş
T
U
Ü
V
Y
Z
Deyimler Sözlüğü İçerisinde Arama
Deyimler Sözlüğü (Y - 3. Sayfa)
yazboz tahtasına çevrilmek (döndürmek)
:
bir konuda art arda birbirini tutmayan kararlar alınmak:
yazı getirmek
:
yazlık giysiler giymek.
yazı tura atmak
:
bir oyunda ilk başlayacak olanı tespit etmek amacıyla veya girişi
...
yazıklar olsun
:
üzüntü ve kınamanın çokluğunu anlatan bir söz:
yazının cahili olmak
:
okuma yazması olmamak, bilgisiz olmak.
yazıp çizmek
:
yazmak.
yazıya dökmek
:
herhangi bir konuyu yazı ile anlatmak.
yazıya geçirmek
:
yazmak, yazılı duruma getirmek:
yazıya gelmemek
:
yazı ile anlatılamamak.
yazıyı çıkarmak (sökmek)
:
okuyabilmek:
yazlığa çıkmak
:
yazı geçirecek bir yere gitmek:
ye kürküm ye!
:
gösterilen saygının kişiliğe değil, giyim kuşam düzgünlüğüne oldu
...
yedeğe almak (takmak)
:
1) bağlayarak ardından çekip götürmek: 2) destek verip yanında yü
...
yedek (yedekte) çekmek
:
akıntılı suda kayığı karadan iple çekmek.
yedi düvelle barışık
:
herkesle iyi geçinen kimse.
yedi iklim dört bucak
:
her yer.
yedi kat yerin dibine geçmek
:
1) çok güçlü olarak yere çakılmak; 2) fazlasıyla utanmak, mahcup
...
yedi kubbeli hamam kurmak
:
büyük hayaller peşinde koşmak.
yediği naneye bak!
:
yaptığı yersiz, uygunsuz işe bakın' anlamında kullanılan bir söz:
yediği önünde, yemediği ardında
:
bolluk, refah içinde yaşayanlar için kullanılan bir söz.
yedikleri içtikleri ayrı gitmemek
:
her zaman bir arada olmak ve sıkı ilişki içinde bulunmak.
yedirip içirmek
:
beslemek.
yeğ tutmak
:
yeğlemek.
yeis duymak
:
üzüntü çekmek, kahrolmak:
yeise bürünmek
:
umutsuz, üzüntülü olmak:
yeise kapılmak
:
çok üzülmek:
yekûn çekmek
:
konuşmaya son vermek.
yekvücut olmak
:
birleşmek, tek bir yürek olmak.
yel gibi
:
çok hızlı bir biçimde, çabucak, hızla.
yel vermek
:
rüzgârı veya havayı herhangi bir şeyin üzerine yöneltmek.
yel yeperek yelken kürek
:
aceleyle, telaşla:
yele vermek
:
savurmak, boşuna harcamak.
yelken açmak
:
yola çıkmak için hareket etmek:
yelken basmak
:
yola çıkmak, hareket etmek.
yelken dikmek
:
tekneye yelken takmak.
yelkenleri suya indirmek
:
direnmekten vazgeçip karşısındakinin dediğini benimsemek, kabul e
...
yem dökmek (koymak)
:
1) avlanılacak hayvanları bir yere çekmek için yiyecek dökmek; 2)
...
yem kestirmek
:
yolda durup hayvanlara yem yedirmek.
yem olmak
:
1) herhangi bir hayvan tarafından yenilmek; 2) (Mecaz) birinin tu
...
yeme de yanında yat
:
çok lezzetli veya çok hoş olan şeyler için söylenen bir söz.
yemeden içmeden
:
vakit geçirmeden, hemen:
yemeden içmeden kesilmek
:
bir üzüntü veya heyecan sebebiyle yiyemez, içemez duruma gelmek,
...
yemek çıkarmak
:
ağırlamak için yemek sunmak.
yemek seçmek
:
bazı yemekleri sevmemek.
yemek vermek
:
konukları yemeğe çağırmak.
yemin billah etmek
:
(Halk Dili) Tanrı adını anarak ant içmek:
yemin billah vermek
:
yemin etmek.
yemin içmek
:
(Halk Dili) ant içmek.
yemin verdirmek (ettirmek)
:
ant içirmek:
yemin vermek
:
ant vermek.
yemini basmak
:
çabuk ve kuvvetli olarak yemin etmek:
yenene içilene bakılmamak
:
bir şey gidere önem verilmeden bol bol harcanmak:
yengeç gibi
:
yan yan yürüyen (kimse).
yenik düşmek
:
yenilmek, mağlup olmak:
yenik saymak
:
yenilmiş olarak kabul etmek.
yenilgiye uğramak
:
yenilmek, mağlup olmak.
yenilik yapmak
:
değişiklik yapmak, değişiklik getirmek.
yenilir yutulur değil (olmamak)
:
1) yenmeyecek nitelikte olan (yiyecek); 2) hoşa gitmeyen, beğenil
...
yer açmak
:
1) bir kimseye oturması için yer hazırlamak; 2) (Mecaz) yer bırak
...
yer bakır gök demir kesilmek
:
tamamen tükenmek, bitmek, yoksul duruma düşmek:
yer bulmak
:
1) oturacak yer sağlamak: 2) bir kimse bir işe, görev yapacağı bi
...
yer değiştirmek
:
bulunduğu yerden bir başka yere geçmek.
yer demir gök bakır
:
1) çorak ve sıcak bir yeri niteler; 2) (Mecaz) şartların zor, imk
...
yer etmek
:
1) iz bırakmak; 2) iyice yerleşmek:
yer kaplamak
:
önemli bir hacim tutmak.
yer kapmak
:
kalabalık içinde kendine yer bulmak.
yer öpmek
:
(Eskimiş) bir büyüğün önüne eğilmek.
yer tutmak
:
1) yer ayırmak; 2) yer kaplamak; 3) işlevi ve etkisi olmak:
yer vermek
:
1) önemli saymak, saygı göstermek: 2) bir olaya yol açmak, imkân
...
yer yarılıp içine girmek (geçmek)
:
1) yitirilip bir türlü bulamamak; 2) çok utanmak:
yer yerinden oynamak
:
1) bir iş çok gürültülü, telaşla ve heyecanla yapılmak: 2) bir ol
...
yerde kalmak
:
saygı görmemek, yüzüne bakılmamak.
yerden göğe kadar
:
pek çok:
yerden yere çalmak
:
çok hırpalamak:
yerden yere vurmak
:
birine türlü yönlerden saldırarak onu çok aşağılayıcı bir duruma
...
yere bakan yürek yakan
:
uysal ve uslu göründüğü hâlde sinsice kötülük yapan' anlamında ku
...
yere bakmak
:
ihtiyarların ölümü yakın olmak.
yere baktırmak
:
utandırmak, mahcup etmek.
yere batasıca (batsın)
:
yok olsun, ölsün' anlamında kullanılan bir ilenme sözü.
yere batmak
:
1) yok olmak; 2) çok utanmak, mahcup olmak
yere çalmak
:
yere atmak, yere fırlatmak:
yere göğe koymamak
:
nasıl ağırlayacağını, nasıl memnun edeceğini bilmemek, çok önem v
...
yere sağlam basmak
:
titiz ve dikkatli davranmak:
yere sermek
:
1) kötü bir duruma sokmak, yenmek: 2) vurup öldürmek
yere vurmak
:
1) kötü bir duruma sokmak: 2) yenmek, alt etmek
yere yığılmak
:
yere düşmek:
yere yıkılmak
:
yere düşmek:
yeri başka
:
daha başka bir değeri olan, önemi olan' anlamında kullanılan bir
...
yeri gelmek
:
sırası gelmek, zamanı uygun olmak:
yeri göğü ben yarattım demek
:
çok gururlu olmak.
yeri göğü birbirine katmak
:
aşırı telaş yaratmak.
yeri göğü inletmek
:
yüksek sesle ve olanca güçle bağırmak:
yeri göğü tırmalamak
:
çok sancı, acı çekmek.
yeri göğü tutmak
:
her tarafı ele geçirmek, denetim altında bulundurmak:
yeri olmak
:
1) uygun olmak; 2) sırası, uygun zamanı olmak; 3) saygınlığı olma
...
yeri öpmek
:
(Alay) yere düşmek, yere serilmek:
yeri soğumadan
:
ayrılan bir kimsenin ardından çok zaman geçmeden.
yeri var!
:
uygundur, iyidir' anlamında kullanılan bir söz.
yeri yurdu belirsiz olmak
:
belli bir yeri olmamak.
yeridir
:
layıktır, uygundur, münasiptir' anlamında kullanılan bir söz.