eng
Dil Bilgisi Terimleri Sözlükleri
Bilim Terimleri Sözlükleri
Teknik Terimler Sözlükleri
Sanat Terimleri Sözlükleri
Spor Terimleri Sözlükleri
Hukuk Terimleri Sözlükleri
Ekonomi Terimleri Sözlükleri
Eğitim Terimleri Sözlükleri
Çevre Terimleri Sözlükleri
Sağlık Terimleri Sözlükleri
Sosyal Terimler Sözlükleri
Tarihi Şahsiyetler
Sarı Sayfalar
Deyimler Sözlüğü (Y - 4)
#
A
B
C
Ç
D
E
F
G
H
I
İ
J
K
L
M
N
O
Ö
P
R
S
Ş
T
U
Ü
V
Y
Z
Deyimler Sözlüğü İçerisinde Arama
Deyimler Sözlüğü (Y - 4. Sayfa)
yerin dibine batırıp çıkarmak
:
çok utandırmak, rezil etmek:
yerin dibine geçmek (batmak veya girmek)
:
1) çok utanıp sıkılmak: 2) görünmez olmak, kaybolmak
yerinde bulmak
:
doğru olduğunu kabul etmek:
yerinde duramamak
:
1) sürekli kıpırdamak; 2) içi içine sığmamak:
yerinde kalmak
:
1) başka yere gitmemek; 2) makam veya aşama değişmemek:
yerinde olmak
:
1) uygun olmak; 2) tamam olmak, iyi durumda bulunmak
yerinde saymak
:
1) yürür gibi yaparak hep aynı yerde, sürekli olarak ayağın birin
...
yerinde su çıkmak
:
haklı bir sebep olmadan yerini bırakanlara veya bırakmak isteyenl
...
yerinde yeller esmek
:
artık bulunmamak, yok olmak:
yerinden fırlamak
:
oturulan yerden hızla kalkmak.
yerinden oynamak
:
1) yerinden ayrılmak; 2) coşkulu, gürültülü, karışık bir zaman ya
...
yerinden oynatmak
:
başka yere kaldırmak, yerini değiştirmek.
yerine geçmek
:
1) görevden ayrılan birinin yerini almak; 2) bulunmayan bir nesne
...
yerine gelmek
:
1) yapılmak, olmak: 2) eski duruma dönmek
yerine getirmek
:
1) istenileni, gerekeni yapmak: 2) eski duruma döndürmek; 3) ifa
...
yerine koymak
:
1) gibi görmek, saymak: 2) yitirilen, elden çıkan bir şeyin, benz
...
yerine oturmak
:
1) iyi yerleşmek; 2) bir durum, bir düşünce vb. benimsenmek, yayg
...
yerini almak
:
yerine geçmek:
yerini beğenmek
:
bitki yerini gelişmesine çok uygun bulmak.
yerini bulmak
:
1) uygun olan yerde olmak: 2) kendine yakışan makamı, durumu bulm
...
yerini doldurmak
:
1) görevini başarı ile yapar olmak; 2) görevinden ayrılan birinin
...
yerini ısıtmak
:
bir yerde uzun süre kalmak:
yerini sevmek
:
yerini beğenmek.
yerini yapmak
:
bir şey elde etmek amacıyla girişimde bulunmak.
yerle beraber
:
yer düzeyinde.
yerle bir etmek
:
temeline kadar yok etmek, tahrip etmek:
yerle gök bir olsa
:
sonu ne olursa olsun' anlamında kullanılan bir söz.
yerle yeksan etmek
:
yerle bir etmek.
yerlerde sürünmek
:
çok perişan, acınacak bir durumda bulunmak.
yerlere geçmek
:
çok utanıp sıkılmak veya kahrolmak:
yerlere kadar eğilmek
:
aşırı saygı göstermek.
yerleri süpürmek
:
saç, etek, paça çok uzun olmak.
yerli yerinde olmak
:
1) eskiden olduğu yerde bulunmak: 2) uygun, yakışır olmak
yerli yerine oturmak
:
uygun düşmek:
yersiz yurtsuz kalmak
:
1) barınacak bir yeri bulunmamak, oturacak yeri olmamak: 2) bütün
...
yeşil ışık yakmak
:
uygun olabileceğini, izin verilebileceğini belli etmek:
yeter de artar
:
fazlasıyla yeter' anlamında kullanılan bir söz:
yeter ki
:
ancak, şu şartla:
yeteri kadar
:
yetecek ölçüde.
yetkili kılmak
:
yetkisini kullanma imkânını vermek:
yetmişine merdiven dayamak
:
ileri yaşlara ulaşmak.
yetti artık (gayrı)
:
bir olaydan veya sözden aşırı derecede sıkıntı duyulduğunu anlata
...
yığılıp kalmak
:
1) birikmek; 2) düşmek, yıkılmak
yıkım olmak
:
büyük zarara yol açmak.
yıkkınlık göstermek
:
yıkılmaya yüz tutmak:
yıl on iki ay
:
sürekli olarak, sürekli bir biçimde.
yılan gibi
:
1) hain, sevimsiz ve soğuk (kimse): 2) kıvrım kıvrım
yılan gibi sokmak
:
bir kimseye sinsice kötülük etmek.
yılanın kuyruğuna basmak
:
kötü bir kimseye kötülük yapacak fırsat vermek.
yıldırım çarpmışa dönmek
:
apansız kötü bir durum karşısında kalıp ne yapacağını bilememek.
yıldırım gibi
:
büyük bir hızla:
yıldırımla vurulmuşa dönmek
:
yıldırım çarpmışa dönmek.
yıldırımları üstüne çekmek
:
bazı davranışlarıyla birçok kimseyi kızdırarak saldırılarına, ele
...
yıldız akmak (kaymak, uçmak)
:
yıldız gökyüzünde hızla yer değiştirmek.
yıldızı (yıldızları) barışmamak
:
görüş, duygu ve düşünce bakımından uyuşmamak:
yıldızı parlamak
:
başarı yönünden herkesin dikkatini çekecek bir duruma gelmek, ün
...
yıldızı sönmek
:
ününü yitirmek:
yıldızları saymak
:
geceleri uyku uyuyamamak:
yısa beraber!
:
hep birlikte.
yiğitliğe leke (bok) sürmemek
:
mertliğe aykırı davranışta bulunmamak.
yiğitlik sende kalsın
:
özveri, hoşgörü ve ılımlılık öğütleyen söz.
yiğitlik taslamak
:
yiğitmiş gibi davranmak.
yitip gitmek
:
görünmez olmak, ortadan kalkmak.
yiyim yeri etmek (yapmak)
:
bir yeri kendi çıkarına kullanmak:
yiyip bitirmek
:
1) tüketmek; 2) onmaz duruma getirmek, yıkımına sebep olmak; 3) s
...
yiyip içmek
:
karın doyurmak, beslenmek.
yoğurt çalmak
:
yoğurt yapmak için süte yoğurt mayası koymak:
yoğurt gibi
:
koyu ve katılaşmış (nesne).
yok ananın örekesi
:
(Argo) saçma bir söze karşı verilen karşılık:
yok canım
:
1) 'öyle şey olmaz, hayır, inanmayın' anlamında kullanılan bir sö
...
yok devenin başı (pabucu veya nalı)
:
(Teklifsiz Konuşma) çok abartılı bir söz karşısında kullanılan bi
...
yok etmek
:
1) ortadan kaldırmak, ifna etmek, izale etmek; 2) (Mecaz) varlığı
...
yok olmak
:
1) ortadan kalkmak, kaybolmak; 2) (Mecaz) varlığı sona ermek:
yok satmak
:
bir mal, çok satıldığı için çabucak tükenmek.
yok yok
:
1) 'ne istersen var' anlamında kullanılan bir söz: 2) 'hayır hayı
...
yoksulluk çekmek
:
sürekli yoksulluk içinde bulunmak:
yoksun bırakmak (etmek, kılmak)
:
yoksun duruma getirmek, bir şeyin yokluğunu çektirmek:
yoksun kalmak
:
sahip olunan bir şeyi kaybetmek, kullanamamak:
yoksun olmak
:
belli bir şeye, sahip olamamak:
yoktan var etmek
:
yaratmak, ortaya çıkarmak:
yol açmak
:
1) yol yapmak; 2) kapanmış olan yolu geçilir duruma getirmek; 3)
...
yol almak
:
yolda ilerlemek:
yol aramak
:
çare bulmaya çalışmak.
yol ayrımına gelmek
:
1) yolların birbirinden ayrıldığı yerde bulunmak; 2) (Mecaz) fark
...
yol bulmak
:
çare bulmak.
yol çizmek
:
bir konuda plan yapmak:
yol gitmek
:
yolda ilerlemek.
yol görünmek
:
gitmek gerekmek.
yol göstermek
:
1) kılavuzluk etmek, yolu bilmeyene anlatmak, tarif etmek: 2) (Me
...
yol gözlemek
:
1) bir şeyin olmasını ummak; 2) bir kimsenin gelmesini beklemek
yol iz bilmek
:
1) gideceği yolu ve yeri bilmek; 2) görgülü davranmak
Yol Kesmek
:
1) geçmesine engel olmak, durdurmak: 2) ıssız yerlerde soygunculu
...
yol şaşmak
:
(Eskimiş) yol çatallaşıp karışmak.
yol tepmek
:
çok uzun bir süre yürümek:
yol tutmak
:
bir yoldan kimseyi geçirmeyecek biçimde düzen kurmak.
yol vermek
:
1) geçmesine izin vermek: 2) hızını artırmak; 3) işten çıkarmak,
...
yol vurmak
:
(Eskimiş) yol kesmek.
yol yakınken
:
sezilen veya beliren kötü duruma düşmeden:
yol yapmak
:
1) yol oluşturmak: 2) kandırmaya çalışmak, avutmak
yol yürümek
:
yolda gitmek.