eng

Deyimler Sözlüğü (Y - 5)

# A B C Ç D E F G H I İ J K L M N O Ö P R S Ş T U Ü V Y Z

Deyimler Sözlüğü İçerisinde Arama

Deyimler Sözlüğü (Y - 5. Sayfa)

yola (yollara) düşmek :
yola çıkmak, yol almaya başlamak:
yola (yoluna) koyulmak :
yola düzülmek:
yola çıkmak :
1) araca binmek üzere yolüstünde durmak; 2) bir yere varmak için ...
yola dizilmek :
yol kenarında sıralanmak:
yola düzülmek :
gidilecek yere doğru yola çıkmak:
yola gelmek :
istenilen biçimde davranışı kabullenmek, düzelmek, uslanmak.
yola getirmek :
birinin bir konudaki ters tutumunu düzeltmek:
yola gitmek :
yolculuğa çıkmak.
yola revan olmak :
(Eskimiş) yola çıkmak.
yola vurmak :
1) (Halk Dili) yolcu etmek, uğurlamak; 2) yola koyulmak
yola yatmak :
yola gelmek:
yolcu etmek :
yola çıkanı uğurlamak:
yolda kalmak :
kaza, doğal afet vb. sebeplerden olayı yolda ilerleyememek, gidec ...
yoldan (yolundan) kalmak :
gidilmek istenen yere gidememek.
yoldan çevirmek :
gideni durdurmak, gitmesine engel olmak.
yoldan çıkmak :
1) belli bir yol izleyen taşıtlar herhangi bir sebeple yolundan a ...
yollara dökülmek :
kalabalık hâlde yolda olmak:
yolları ayrılmak :
iki kişi veya topluluk arasında görüş, düşünce ayrılığı ortaya çı ...
yolları tutmak :
geçecek kimselere engel olmak, bırakmamak.
yolsuz kalmak :
parasız kalmak.
yolu (yolunu) şaşırmak :
yanlış yola sapmak:
yolu açık olmak :
bir iş, önünde engel olmamak.
yolu açmak :
yolda geçişi önleyen engelleri kaldırmak.
yolu almak :
yolun sonuna varmak.
yolun açık olsun :
yolculara söylenen bir iyi dilek sözü.
yoluna baş koymak :
bir amaca, bir gayeye yönelmek, bütün varlığıyla kendini vermek.
yoluna can (canını) vermek :
birinin uğruna ölmek.
yoluna çıkmak :
1) karşılamaya gitmek; 2) yolda karşısına çıkmak
yoluna girmek :
istenilen, gerekli olan biçimde gelişmeye başlamak:
yoluna koymak :
istenilen biçime getirmek, düzene koymak:
yoluna sapmak :
başvurmak:
yolunda gitmek (yürümek) :
olumlu gelişme göstermek:
yolunu beklemek (gözlemek) :
gelmesini beklemek:
yolunu bilmek :
yöntemini biliyor olmak.
yolunu bulmak :
1) gereken çareyi bulmak: 2) (Argo) yasal olmayan yollardan kazan ...
yolunu değiştirmek :
gittiği yoldan ayrılarak başka yola geçmek:
yolunu kesmek :
engel olmak, engellemek:
yolunu sapıtmak :
doğru yoldan ayrılmak, kötü yola sapmak:
yolunu tutmak :
bir yere doğru gitmeye başlamak:
yom tutmak :
uğurlu saymak.
yorgan döşek yatmak :
ağır hasta olmak:
yorgun düşmek :
çok yorulmak, bitkin duruma gelmek:
yorgunluğunu almak :
1) dinlenmesine sebep olmak; 2) birini dinlendirmek
yorgunluk (yorgunluğunu) atmak (çıkarmak) :
1) dinlenmek: 2) yaptığı işten, yorgunluğu unutturan, sevindirici ...
yorgunu yokuşa sürmek :
yapılması güç bir işin, büsbütün güç şartlarda gerçekleştirilmesi ...
yosun bağlamak (tutmak) :
üzerini yosun kaplamak.
yön vermek :
yeni bir biçim, yeni bir düzen vermek:
yörüngesine oturmak :
1) yapma uydu uzayda istenilen yörüngede hareket etmek; 2) (Mecaz ...
yufka açmak :
hamuru yufka durumuna getirmek.
yuh çekmek :
beğenilmeyen, tasvip edilmeyen birine veya bir duruma karşı haykı ...
yuha çekmek :
yuh çekmek.
yuhaya tutmak :
yuh çekmek.
yukarı tükürsem bıyık, aşağı tükürsem sakal :
aşağı tükürsem sakal, yukarı tükürsem bıyık.
yukarıdan almak :
yumuşaklık göstermemek, ağır önerilerde bulunmak, sert davranmak.
yuları birinin elinde olmak :
bir kimsenin davranışları birinin denetiminde, yönetiminde olmak.
yuları ele vermek (kaptırmak) :
birinin sözünden çıkmayacak duruma gelmek, kendi iradesiyle davra ...
yuları takmak :
birini sözünden çıkamayacak duruma getirmek, egemenliği altına al ...
yuları teslim etmek :
yuları ele vermek.
yumruğuna güvenmek :
isteklerini yaptırmak için yalnızca bedensel gücüne güvenmek.
yumruk atmak (indirmek) :
yumrukla vurmak.
yumruk gibi :
yumruk büyüklüğünde.
yumruk göstermek :
korkutmak, gözdağı vermek.
yumruk kadar :
1) çok iri, büyük: 2) küçücük
yumruk yumruğa gelmek :
yumruklaşmak.
yumurta kapıya dayanmak (gelmek) :
yapılacak iş için zaman çok daralmak.
yumurtadan daha dün çıkmış :
bilgiçlik taslayan toy kimse' anlamında kullanılan bir söz.
yumurtaya kulp takmak :
bahane bulmakta usta olmak.
yumurtayı çalkamak :
hayvan, üstüne oturduğu yumurtayı çevirmek.
yunmuş arınmış (yıkanmış) :
1) yıkanıp temizlenmiş; 2) (Mecaz) suçu olmayan
yurt edinmek (tutmak) :
bir yeri kendisine, ailesine yurt olarak kabul etmek, vatan tutma ...
yuva kurmak :
evlenmek:
yuva yapmak :
1) yuva hazırlamak, yuva oluşturmak; 2) evlenmek:
yuvarlak konuşmak :
bir şeyin ayrıntılarını gereği gibi belirtmeden genel konuşmak:
yuvarlanıp gitmek :
1) eldeki imkânlarla geçinmek: 2) birdenbire ölmek
yuvasını bozmak :
aile düzenini dağıtmak.
yuvasını dağıtmak :
kurulu ev düzenini bozmak.
yuvasını yıkmak :
1) birinin eşinden boşanmasına sebep olmak; 2) biri eşinden ayrıl ...
yuvayı yürütmek :
evlilik birliğini sürdürmek:
yük altına girmek :
ağır bir görevi üzerine almak.
yük vurmak :
hayvana yük yüklemek.
yüksek oynamak :
kumar ve şans oyunlarına çok para ile katılmak.
yüksek perdeden konuşmak :
1) yüksek sesle konuşmak; 2) meydan okurcasına sert konuşmak; 3) ...
yükseklerde dolaşmak :
elde edilmesi güç şeyler istemek.
yüksekten almak :
olduğundan fazla böbürlenmek, abartılı davranmak:
yüksekten atmak :
yapamayacağı şeyleri yapabilirmiş gibi söylemek.
yüksekten konuşmak :
kendini çevresindekilere kabul ettirebilmek için övünerek konuşma ...
yüksekten uçmak :
1) yükseklerde dolaşmak; 2) (Argo) palavra atmak, çok abartmak
yüksük kadar :
çok az, az miktarda.
yükte hafif pahada ağır :
taşınması kolay olan değerli (eşya):
yükünü almak :
1) taşıyabileceği en ağır yükü yüklenmiş olmak; 2) yeterli sayıda ...
yükünü çekmek :
bütün ağırlığını taşımak, her türlü eziyete katlanmak:
yükünü tutmak :
çok zengin olmak, zenginleşmek:
yüreğe işlemek :
çok derin acı uyandırmak:
yüreği ağzına gelmek :
birdenbire çok korkmak, aşırı korku veya sevinçten fazlasıyla hey ...
yüreği bayılmak :
karnı çok acıkmak.
yüreği boğazına tıkanmak :
sıkılmak, üzülmek, dertlenmek:
yüreği bozulmak :
bunalmak, sıkılmak:
yüreği burkulmak :
çok üzülmek, çok acı duymak:
yüreği cız etmek (cızlamak) :
çok acımak, içi sızlamak:
yüreği çarpmak :
1) kalbi çarpmak veya çalışmak; 2) coşku sebebiyle kalp hızlı hız ...