eng
Dil Bilgisi Terimleri Sözlükleri
Bilim Terimleri Sözlükleri
Teknik Terimler Sözlükleri
Sanat Terimleri Sözlükleri
Spor Terimleri Sözlükleri
Hukuk Terimleri Sözlükleri
Ekonomi Terimleri Sözlükleri
Eğitim Terimleri Sözlükleri
Çevre Terimleri Sözlükleri
Sağlık Terimleri Sözlükleri
Sosyal Terimler Sözlükleri
Tarihi Şahsiyetler
Sarı Sayfalar
Deyimler Sözlüğü (Ü - 1)
#
A
B
C
Ç
D
E
F
G
H
I
İ
J
K
L
M
N
O
Ö
P
R
S
Ş
T
U
Ü
V
Y
Z
Deyimler Sözlüğü İçerisinde Arama
Deyimler Sözlüğü (Ü - 1. Sayfa)
üç aşağı beş yukarı
:
yaklaşık olarak, az bir farkla:
üç aşağı beş yukarı dolaşmak
:
kararsızlık içinde, düşünerek, bir karara varmaya çalışarak gezin
...
üç buçuk atmak
:
(Argo) çok korkmak.
üç günlük ömür
:
ömrün kısalığını anlatan bir söz.
üç maymunu oynamak
:
gördüğü ve duyduğu bir olay hakkında görmemiş, duymamış ve söylem
...
üçe beşe bakmamak
:
fiyat üzerinde küçük farkları önemsememek.
üçkâğıda bağlamak (getirmek)
:
karşısındakini şaşırtarak aldatmak.
ülke açmak
:
bir ülkeyi savaşarak almak, fethetmek.
ümide düşmek
:
umuda düşmek:
ümide kapılmak
:
umuda kapılmak.
ümidi boşa çıkmak
:
umudu boşa çıkmak:
ümidi kırılmak
:
umudu kırılmak.
ümidi sönmek
:
umudu sönmek.
ümidini kesmek
:
umudunu kesmek:
ümidini kırmak
:
umudunu kırmak.
ümit bağlamak
:
umut bağlamak:
ümit beslemek
:
umut beslemek.
ümit bırakmak
:
umut bırakmak:
ümit kesmek
:
umut kesmek:
ümit serpmek
:
umut serpmek:
ümit uyanmak
:
umut uyanmak.
ümit vermek
:
umut vermek:
ümitsizliğe düşmek
:
umutsuzluğa düşmek.
ümüğüne sarılmak
:
bir iş için birini çok sıkıştırmak.
ümüğünü sıkmak
:
ümüğüne sarılmak.
ün almak (kazanmak, salmak, yapmak)
:
ünü herkesçe bilinmek ve her yerden duyulmak:
üne kavuşmak
:
ün kazanmak, şöhret bulmak.
ünsiyet peyda etmek
:
dostluk, arkadaşlık kurmak, samimi olmak.
ürküntü vermek
:
ürkütmek:
ürperti vermek
:
korkutmak.
üst çıkmak (gelmek)
:
yenmek.
üst perdeden konuşmak
:
üstünlük taslayarak söz söylemek:
üst üste gelmek
:
çakışmak:
üste çıkmak
:
1) suçlu olduğu hâlde karşısındakini suçlamak; 2) zeytinyağı gibi
...
üste vermek
:
fazladan vermek, ödemek.
üste vurmak
:
fiyatı artırmak eklemek, katmak.
üstesinden gelmek
:
başarmak, becermek.
üstten bakmak
:
kibirli, gururlu bir biçimde.
üstü kalsın
:
hesaptan artakalan az miktardaki paranın alınmaması, bahşiş olara
...
üstüme (üstümüze, üstünüze) sağlık (iyilik sağlık, şifalar)
:
1) 'Tanrı esirgesin, üstümden uzak olsun' anlamında kullanılan bi
...
üstün bulmak (görmek)
:
bir şeyi veya kimseyi başkasından daha değerli bulmak veya görmek
...
üstün olmak (gelmek)
:
1) benzerlerinden daha yüksek düzeyde olmak: 2) bir kimseden veya
...
üstün tutmak
:
bir kimseye, bir şeye başkasından daha çok değer vermek.
üstünde durmak
:
bir işe önem vermek, bir işle yakından ve sürekli ilgilenmek:
üstünde hakkı olmak
:
birinde emeği, iyiliği, hakkı bulunmak:
üstünde kalmak
:
1) mal, artırma sonucunda bir kimsenin olmak: 2) suçlanmak
üstündeki üstünde, başındaki başında
:
üstündekinden başka hiçbir şey kalmadan' anlamında kullanılan bir
...
üstünden (şu kadar zaman) geçmek
:
aradan herhangi bir zaman geçmek.
üstünden akmak
:
bir durumu çok belli olmak.
üstünden atmak
:
1) bir şeyi ödev olarak kabul etmemek; 2) bir şeyin kendi üzerind
...
üstünden başından akmak
:
durumu belirgin bir biçimde anlaşılmak:
üstünden dökülmek
:
giysi, giyecek bol ve biçimsiz olmak, yakışmamak.
üstüne alınmak
:
1) bir davranışın kendisine karşı olduğunu sanarak tedirgin olmak
...
üstüne basmak
:
1) yerinde bir düşünce ileri sürmek: 2) iyice belirtmek
üstüne bir iki güneş doğmak
:
(Halk Dili) sabah yataktan geç kalkmak.
üstüne çekmek
:
kendi üzerine almak, muhatap olmak:
üstüne çullanmak
:
saldırarak üzerine abanmak.
üstüne düşmek
:
bir kimseyle veya bir şeyle çok ilgilenmek:
üstüne fenalık gelmek
:
aşırı derecede sıkılmak, pek bunalmak:
üstüne geçirmek
:
1) bir malın tapusunu kendi adına yazdırmak; 2) evlat edinmek
üstüne gitmek
:
1) bir işe el atmak, karışmak: 2) üstüne doğru gitmek; 3) bir şey
...
üstüne koymak
:
katmak, eklemek.
üstüne kuma gelmek
:
kocası, başka bir kadın almak:
üstüne kuş kondurmak
:
olağanüstü, o ana kadar görülmemiş bir şey yapmak:
üstüne olmamak
:
daha üstü, iyisi bulunmamak:
üstüne oturmak
:
(Teklifsiz Konuşma) hakkı yokken bir şeyi kendisine mal etmek:
üstüne ölü toprağı serpilmiş gibi
:
1) tembel, uyuşuk, cansız, miskin; 2) çok derin bir biçimde
üstüne perde çekmek
:
isteyerek örtmek, gizlemek.
üstüne titremek
:
bir şeye veya kimseye sevgi, özen göstermek:
üstüne tuz biber ekmek
:
üzüntüyü, kusuru artıracak durum yaratmak.
üstüne yaptırmak
:
bir malın tapusunu kendi adına yazdırmak:
üstüne yok
:
bundan daha iyisi olamaz, hepsinden iyisi bu' anlamında kullanıla
...
üstünü görmek
:
gebeyken aybaşı olmak.
üvey evlat gibi tutmak (saymak)
:
horlanmak, haksızlık etmek, iyi davranmamak:
üvey evlat muamelesi yapmak
:
1) dışlamak: 2) kötü davranmak
üyeliği düşmek
:
üye olma niteliğini kaybetmek:
üyelik dondurmak
:
herhangi bir sebeple bir üyenin bağlı olduğu kuruluşun çalışmalar
...
üzerinde durmak
:
bir işe önem vermek, bir işle yakından, sürekli ilgilenmek:
üzerinde kalmak
:
1) mal veya iş, artırma sırasında bir kimsenin olmak: 2) istenmey
...
üzerinden atlamak
:
bir şeyi ödev edinmemek.
üzerinden atmak
:
1) sıkıntı veren bir iş veya durumdan kurtulmak; 2) işi başkasına
...
üzerinden dökülmek
:
bol ve biçimsiz olmak.
üzerine alınmak
:
üstüne alınmak.
üzerine almak
:
1) bir işi görev edinmek, deruhte etmek: 2) bir davranışın kendis
...
üzerine bir iki güneş doğmak
:
(Halk Dili) üstüne bir iki güneş doğmak.
üzerine çekmek
:
üstüne çekmek.
üzerine çökmek
:
duygu, durum vb. bastırmak, kaplamak:
üzerine çullanmak
:
üstüne çullanmak:
Üzerine Düşmek
:
üstüne düşmek.
üzerine koymak
:
üstüne koymak.
üzerine oturmak
:
üstüne oturmak.
üzerine ölü toprağı serpilmiş gibi
:
üstüne ölü toprağı serpilmiş gibi:
üzerine titremek
:
üstüne titremek.
üzerine toz kondurmamak
:
üstüne toz kondurmamak.
üzerine tuz biber ekmek
:
üstüne tuz biber ekmek.
üzerine tüy dikmek
:
yaşanan durumu veya olayı daha da kötüleştirmek:
üzerine varmak
:
üstüne varmak.
üzerine vazife olmamak
:
üstüne vazife olmamak.
üzerine yaptırmak
:
üstüne yaptırmak.
üzerine yatmak
:
üstüne yatmak.