|
Deyimler Sözlüğü (D - 3)
Deyimler Sözlüğü (D - 3. Sayfa)
-
dereyi görmeden paçaları sıvamak
:
-
gerektiğinden çok önce veya henüz ortada hiçbir şey yokken hazırl ...
-
derine inmek
:
-
bir konu üzerinde uzun uzadıya durup araştırmak.
-
derisi kemiklerine yapışmak
:
-
çok zayıflamak:
-
derisine sığmaz
:
-
çok kibirli.
-
derisini yüzmek
:
-
1) derisini soymak, sıyırmak; 2) işkence ederek öldürmek; 3) (Mec ...
-
dermanı kesilmek (dermandan kesilmek)
:
-
yorgunluktan güçsüzleşmek:
-
ders (dersi) asmak
:
-
dersten kaçmak, derse gitmemek:
-
ders almak
:
-
1) bir konu üzerinde bir öğrenci yetkili bir kimseden bilgi edinm ...
-
ders başı etmek (yapmak)
:
-
tatil sonrası öğrenciler yeni öğretime başlamak.
-
ders görmek
:
-
bir konu üzerinde bir öğrenci yetkili bir kimseden bilgi edinmek.
-
ders olmak
:
-
kötü bir olay bir daha yapmamak üzere örnek olmak, ibret olmak:
-
ders vermek
:
-
1) öğretmek, yetiştirmek: 2) azarlamak, sert davranmak, sert bir ...
-
ders yapmak
:
-
1) sınıfta belli bir programa bağlı olarak herhangi bir konuyu iş ...
-
dert anlatmak
:
-
derdini dökmek:
-
dert değil
:
-
önemsemeye, üzülmeye değmez' anlamında kullanılan bir söz.
-
dert eğirmek
:
-
içinden çıkılması güç bir sorunla uğraşmak zorunda kalmak.
-
dert etmek (edinmek)
:
-
bir sorunu veya durumu üzüntü konusu yapmak.
-
dert olmak (kesilmek)
:
-
bir kimse veya olay sıkıntı vermek:
-
dert yanmak
:
-
derdini sızlanarak anlatmak:
-
dertsiz başını derde sokmak
:
-
bir derdi yokken gereksiz yere üzüntü veren bir işe girişmek.
-
derya gibi
:
-
1) çok bilgili; 2) pek çok
-
destan düzmek
:
-
kahramanlık hikâyesi veya herhangi bir olayı anlatan şiir yazmak.
-
destan gibi
:
-
uzun yazılmış (mektup).
-
destan yazmak
:
-
olağanüstü kahramanlık, yararlık veya başarı göstermek.
-
destek görmek
:
-
yardım edilmek.
-
destek olmak
:
-
güç sağlamak, yardımcı olmak:
-
-
desteksiz atmak
:
-
abartılı konuşmak, yalan söylemek.
-
destursuz atmak
:
-
kolay yalan söyleyebilmek, palavra atmak.
-
dev adımlarla ilerlemek
:
-
çok çabuk ilerlemek, üst üste başarılar göstermek.
-
dev gibi
:
-
iri ve korkunç:
-
deve dişi gibi
:
-
1) iri görünüşlü; 2) sıradan olmayan, tanınmış, güçlü
-
deve gibi
:
-
1) uzun boylu; 2) hantal
-
deve kuşu gibi (yüke gelince kuş, uçmaya gelince deve)
:
-
uygun şartlarda terslik çıkaran.
-
deve kuşu gibi başını kuma sokmak (gömmek)
:
-
1) bir tehlike, bir olay karşısında yararlı olmayacağı apaçık ort ...
-
deve kuşuluk etmek
:
-
deve kuşu gibi başını kuma sokup gerçeklerden uzak duracağını san ...
-
deve nalbanda bakar gibi
:
-
(Alay) hiç görmediği, bilmediği bir şeye bakar gibi.
-
deve olmak
:
-
para veya yiyecek kaybolmak.
-
devede kulak (kulak gibi) kalmak
:
-
1) çok az önemi olmak, söz etmeye değer bulmamak: 2) yetersiz, ço ...
-
deveye hendek atlatmak
:
-
birine yapılması çok zor, hemen hemen imkânsız olan işleri yaptır ...
-
deveyi düze çıkarmak
:
-
güçlükleri giderip işleri yoluna koymak.
-
deveyi havuduyla yutmak
:
-
eline geçen ve hakkı olmayan şeyleri kendi menfaati için kullanma ...
-
devir açmak
:
-
tarihte özellik taşıyan yeni bir çağ başlatmak.
-
devre dışı kalmak
:
-
konudan uzak düşmek, konuyla ilgilenememek.
-
devre dışı tutmak (bırakmak)
:
-
konudan uzaklaştırmak, ilgilenmemesini sağlamak:
-
devreye alınmak
:
-
işin içine girmesi sağlanmak:
-
devreye girmek
:
-
ilgilenmek, karışmak, araya girmek.
-
devreye sokmak
:
-
işin içine girdirmek, karıştırmak.
-
deyip de geçmemek
:
-
önemsemek:
-
dımdızlak ortada kalmak
:
-
elindeki her şeyi, imkânlarını yitirmek:
-
dımdızlak ortalıkta bırakmak
:
-
her türlü varlıktan, olanaktan mahrum kılmak, yokluğa mecbur etme ...
-
dırıltı çıkarmak (etmek)
:
-
çekişmeye yol açmak:
-
-
dış kapının mandalı
:
-
1) uzak akraba; 2) önemsiz, değersiz
-
dışa vurmak
:
-
belli etmek.
-
dışarı atmak
:
-
1) kovmak; 2) zararlı bir maddeyi terleme, idrar vb. yollarla vüc ...
-
dışarı çıkmak
:
-
büyük abdest yapmak.
-
dışarı vurmak
:
-
belli etmek, açıklamak.
-
dışı kalaylı, içi alaylı
:
-
dışı süslü, güzel görünüşlü ancak içi berbat' anlamında kullanıla ...
-
dışına çıkmak
:
-
tanınan hak ve yetkileri aşmak.
-
dışında bırakmak
:
-
hariç tutmak:
-
dışında kalmak
:
-
karışmamak, ilgilenmemek:
-
dibe vurmak
:
-
en kötü duruma düşmek.
-
dibek gibi
:
-
1) bütün ağırlığıyla: 2) şişmiş; 3) ağır, ağırlaşmış
-
dibine darı ekmek
:
-
bir şeyi sonuna kadar tüketmek, bitirmek:
-
dibine kadar
:
-
en ince ve gizli noktasına kadar:
-
dibini kurcalamak (karıştırmak)
:
-
araştırmak, sorup öğrenmek:
-
dibini tutmak
:
-
pişen yemekler tencerenin dibine yapışmak.
-
didişip durmak
:
-
sürekli olarak birbirini hırpalamak:
-
dik dik bakmak
:
-
çok sert bir biçimde, sert sert, öfkeli öfkeli bakmak:
-
diken diken olmak
:
-
dik duruma gelmek, dikleşmek:
-
diken üstünde oturmak (olmak)
:
-
bir yerde tedirginlik duymak:
-
dikilip durmak (kalmak)
:
-
bir yerde kısa bir süre ayak üstünde durmak:
-
dikine gitmek
:
-
kimsenin sözünü dinlemeyerek kendi bildiğini yapmak:
-
dikiş atmak
:
-
yarılan veya yırtılan deriyi dikişle bir araya getirip tutturmak:
-
dikiş tutturamamak
:
-
bir işte veya bir yerde herhangi bir sebeple uzun süre kalmamak.
-
dikişini almak
:
-
dikilmiş yaranın ipliklerini kesip çıkarmak.
-
dikiz etmek (geçmek)
:
-
gözetlemek:
-
-
dikize almak
:
-
gözetlemek:
-
dikkat çekmek
:
-
1)(Askeri) 'dikkat' komutunu yüksek sesle söylemek; 2) (Mecaz) il ...
-
dikkat kesilmek
:
-
bütün dikkatini bir şey üzerinde toplamak:
-
dikkate almak
:
-
göz önünde bulundurmak, hesaba katmak, gereğini düşünmek:
-
dikkati calip olmak
:
-
dikkati çeken kimse veya şey olmak.
-
dikkatini çekmek
:
-
uyarmak.
-
dikkatini çekmemek
:
-
birinin ilgisini uyandırmamak:
-
dikkatini toplamak
:
-
duygu ve düşünceyi bir konu veya yapılan iş üzerinde yoğunlaştırm ...
-
dikte etmek
:
-
1) yazdırmak için söylemek: 2) (Mecaz) birine isteklerini zorla k ...
-
dil (diller) dökmek
:
-
kandırmak, inandırmak veya yararlanmak için tatlı sözler söylemek ...
-
dil ağız vermemek
:
-
ağız dil vermemek:
-
dil otu yemek
:
-
çok konuşmak:
-
dil tutmak
:
-
(Eskimiş) sorguya çekmek için düşman askeri yakalamak.
-
dil uzatmak
:
-
bir kimse veya bir şey için kötü söylemek:
-
dilden düşmez olmak
:
-
herkes tarafından sürekli tekrar edilir olmak:
-
dilden düşürmemek
:
-
sürekli tekrar etmek.
-
dile (dillere) düşmek
:
-
hakkında dedikodu yapılmak:
-
dile dolamak
:
-
bir şeyi veya konuyu sık sık tekrar etmek.
-
dile gelmek
:
-
1) dile düşmek; 2) konuşma kudreti, yeteneği, olmayan varlık konu ...
-
dile getirmek
:
-
1) konuşturmak: 2) belirtmek, anlatmak, açıklamak, ifade etmek
-
dile vermek
:
-
gizli tutulması gereken bir şeyi açığa vurmak, duyurmak, yaymak.
-
dilediği gibi
:
-
kendi düşünce, görüş ve isteğine göre:
-
dilencilik etmek
:
-
dilenmek.
-
dili (başka bir dile) çalmak
:
-
bir kimsenin konuşması başka bir dile benzemek.
Deyimler Sözlüğü İçerisinde Arama
|