|
Deyimler Sözlüğü (4)
Deyimler Sözlüğü (4. Sayfa)
-
(bir şeyin) rezili çıkmak
:
-
çok eskimek, bozulmak, parçalanmak:
-
(bir şeyin) sınırlarını (sınırını) zorlamak
:
-
1) en son noktaya kadar çaba göstermek; 2) bütün gücünü en son no ...
-
(bir şeyin) telaşına dalmak
:
-
herhangi bir şeyle ilgili olarak heyecanla, aceleyle, sıkıntıyla ...
-
(bir şeyin) üstüne bir bardak (soğuk) su içmek
:
-
(Alay) o işten umudunu kesmek, o işin olacağına inanmamak, o işt ...
-
(bir şeyin) üstüne gelmek
:
-
bir şey yapılırken veya konuşulurken çıkagelmek.
-
(bir şeyin) üstüne kapanmak
:
-
belli bir işi aralıksız bir biçimde yapmak:
-
(bir şeyin) üstüne yatmak
:
-
hakkı yokken bir şeyi kendine mal etmek, bir şeyi alıp vermemek:
-
(bir şeyin) üzerine bir bardak (soğuk) su içmek
:
-
(Alay) üstüne bir bardak su içmek.
-
(bir şeyin) üzerine üzerine gitmek
:
-
üstüne üstüne gitmek.
-
(bir şeyin) yanından bile geçmemiş
:
-
o şeyle hiçbir ilgisi yok' anlamında kullanılan bir söz.
-
(bir şeyin) yerini tutmak
:
-
1) bulunmayan bir nesnenin yerini almak, onu aratmamak: 2) görevi ...
-
(bir şeyin) yolunu tutmak
:
-
benimsemek, gereğini yerine getirmek:
-
(bir şeyin) yüzü açılmak
:
-
güzelliği, parlaklığı ortaya çıkmak.
-
(bir şeyin) yüzüne hasret kalmak
:
-
o şeyden yoksun kalmak, hasret kalmak:
-
(bir şeyin) zamanı geçmek
:
-
1) o şey artık gerekli ve yerinde olmaktan çıkmak; 2) mevsimi geç ...
-
(bir şeyin) zevkini çıkarmak
:
-
ondan olabildiği kadar zevk almak.
-
(bir şeyin, bir kimsenin) etrafını almak (sarmak)
:
-
çevresinde toplanmak, ortaya almak, kuşatmak:
-
(bir şeyin, bir kimsenin) üstüne üstüne gitmek
:
-
çekinmeden sonucu tehlikeli olabilecek bir şeyle uğraşmak, yılmam ...
-
(bir şeyin, birinin) attığı tırnağa değmemek
:
-
değerce ondan çok aşağı olmak.
-
(bir şeyin, kimsenin) üstüne toz kondurmamak
:
-
bir şeyin veya kimsenin kusurlu olabileceğini kabul etmemek.
-
(bir şeyle) arası hoş (iyi) olmamak
:
-
o şeyden hoşlanmamak.
-
(bir şeyle) başa çıkmak
:
-
bir şeye gücü yetmek:
-
(bir şeyle) başı hoş olmamak
:
-
bir şeyden hoşlanmamak:
-
(bir yer bir olaya) sahne olmak
:
-
bir yerde bir olay geçmek.
-
(bir yer) adam almamak
:
-
son derece kalabalık olmak.
-
(bir yer) ayağının (ayaklar) altında
:
-
yüksek bir yerden geniş bir alanı görür durumda.
-
-
(bir yer) güneş almak (görmek)
:
-
güneş ışınlarıyla aydınlanacak durumda olmak:
-
(bir yer) karınca yuvası gibi kaynamak
:
-
çok kalabalık ve hareketli olmak.
-
(bir yer) kazan (biri) kepçe
:
-
bir yeri etraflıca (dolaşmak, aramak)' anlamında kullanılan bir s ...
-
(bir yer) mahşere dönmek
:
-
çok kalabalıklaşmak.
-
(bir yer) örümcek bağlamak
:
-
1) üzerinde örümcek ağı olmak; 2) (Mecaz) bir şey uzun süre kulla ...
-
(bir yer) pazar yerine dönmek
:
-
kalabalıklaşmak.
-
(bir yer) zindan kesilmek
:
-
1) çok karanlık duruma gelmek; 2) çok sıkıcı ve içinde yaşanmaz d ...
-
(bir yer) zindan olmak
:
-
yaşanmaz, huzursuz, rahatsız, zevk alınmaz duruma gelmek:
-
(bir yer, birine) açık olmak
:
-
bir yerde her zaman iyi karşılanmak.
-
(bir yer, işte) yabancılık çekmek
:
-
bir iş veya çevrede yabancı olmaktan doğan güçlüklere uğramak.
-
(bir yerde) cinler cirit (top) oynamak
:
-
o yer ıssız olmak:
-
(bir yerde) cirit atmak
:
-
bir yerde çokça bulunmak, sık dolaşmak ve serbestçe davranmak:
-
(bir yerde) ecinniler top oynuyor
:
-
bomboş, kimse yok, ıssız ve sessiz' anlamında kullanılan bir söz.
-
(bir yerde) gözünü açmak
:
-
o yerde olduğunun farkına varmak.
-
(bir yerde) hazır bulunmak (olmak)
:
-
1) bir yerde var olmak, kendi bulunmak; 2) bir şeyi hemen yapabil ...
-
(bir yerde) içecek suyu olmak
:
-
o yere gitmesi kısmet olmak.
-
(bir yerde) ikamete memur edilmek
:
-
(Eskimiş) sürgün cezası verilmek.
-
(bir yerden) ayağını çekmek
:
-
sık sık gittiği bir yere artık uğramaz olmak, ilgiyi kesmek.
-
(bir yerden) ayağını kesmek
:
-
1) bir yere gitmez olmak, uğramamak; 2) başkasını bir yere artık ...
-
(bir yerden) kendini dar atmak
:
-
güçlükle ve ivedi olarak bir yere sığınmak, kaçmak:
-
(bir yerden) payandaları çözmek
:
-
(Argo) ayrılmak, kaçmak, uzaklaşmak.
-
(bir yerden, bir şeyden) elini ayağını (eteğini) kesmek (çekmek)
:
-
1) uğramaz olmak; 2) uğraşmamak, ilgilenmemek:
-
(bir yere) abayı sermek
:
-
1) istenilmediği hâlde teklifsizce yerleşmek; 2) uzun süre yerleş ...
-
(bir yere) adım (adımını) atmamak
:
-
gitmemek, uğramamak:
-
(bir yere) ayağı alışmak
:
-
bir yere sürekli gitmek:
-
-
(bir yere) ayağı düşmek
:
-
yolu düşmek.
-
(bir yere) ayak atmamak
:
-
bir yere hiç gitmemek, uğramamak.
-
(bir yere) baş tutmak
:
-
elebaşı olmak.
-
(bir yere) başını sokmak
:
-
barınacak bir yer bulmak:
-
(bir yere) kakılıp kalmak
:
-
beklemek zorunda kalmak, hiçbir yere gidememek:
-
(bir yere) kapağı atmak
:
-
sıkıntısız, rahat bir yere sığınmak, kaçıp kurtulmak:
-
(bir yere) kendini atmak
:
-
vakit geçirmeden hemen gitmek.
-
(bir yere) para akmak
:
-
yatırım yapılmak:
-
(bir yere) parmak basmak
:
-
1) imza yerine parmağını mürekkebe batırarak bir yere bastırmak: ...
-
(bir yere) temel kakmak
:
-
bulunduğu yerden kolay kolay ayrılacak gibi olmamak.
-
(bir yere) yolu düşmek
:
-
o yerden geçmesi gerekmek.
-
(bir yeri birine) zindan etmek
:
-
bir yeri yaşanmaz, huzursuz, rahatsız, zevk alınmaz bir duruma ge ...
-
(bir yeri) adım adım gezmek
:
-
her yerini dolaşıp görmek.
-
(bir yeri) ahıra çevirmek
:
-
pis, bakımsız, dağınık, harap, gürültülü duruma getirmek.
-
(bir yeri) curcunaya çevirmek (döndürmek veya vermek)
:
-
ortalığı karışık, gürültülü duruma sokmak.
-
(bir yeri) gürültüye vermek
:
-
telaş ve karışıklığa yol açmak.
-
(bir yeri) ırgat pazarına döndürmek
:
-
karışık ve dağınık bir duruma getirmek.
-
(bir yeri) komşu kapısı yapmak
:
-
sık gidilen yer hâline getirmek.
-
(bir yeri) komşu kapısına çevirmek
:
-
yakın olmadığı ve sık sık uğranılması gerekmediği hâlde bir yere ...
-
(bir yeri) örümcek sarmak
:
-
bir yer örümcek ağları ile dolmak.
-
(bir yeri) patırtıya vermek
:
-
gürültüye vermek.
-
(bir yeri) pislik götürmek
:
-
o yer, çok pis olmak.
-
(bir yeri) sel götürmek
:
-
1) çok yağmur yağmak; 2) çok yağmurdan dolayı bir bölgede, yollar ...
-
(bir yeri) yol etmek
:
-
o yere sık sık gitmek:
-
(bir yeri, bir şeyi) tozpembe görmek
:
-
aşırı iyimser olmak:
-
-
(bir yerin) içinden olmak
:
-
bir yerin merkezinde yaşamak veya orada doğmuş bulunmak.
-
(bir yerin) suyu mu çıktı?
:
-
beğenilmeyecek nesini gördün?' anlamında kullanılan bir söz.
-
(bir yerin) üst başı
:
-
yukarı yanı, yukarıda olan bölümü:
-
(bir yerin, bir işin) başına gelmek
:
-
bir görevi üstlenmek, yüklenmek.
-
(bir yerin, bir şeyin) havasını teneffüs etmek
:
-
1) içinde hissetmek; 2) ortamı yaşamak:
-
(bir yiyecek) ağzında büyümek
:
-
sevmediğinden veya içi almadığından yutamamak.
-
(bir yola) baş koymak
:
-
bir şey uğruna ölümü göze almak:
-
(biri bir şeyle) zihnini bozmak
:
-
sürekli olarak aynı şeyi düşünmek.
-
(biri birinin) attığı tırnak kadar olamamak
:
-
bir kimse, sözü edilenden daha değersiz olmak.
-
(biri biriyle) zıt gitmek
:
-
birine karşı sürekli ters davranmak, istediklerinin tersini yapma ...
-
(biri için) iyi söylemek
:
-
övmek.
-
(biri için) kötü söylemek
:
-
birtakım olumsuz, beğenilmeyen, istenmeyen tutum ve davranışları ...
-
(biri ötekinin yanında) zemzemle yıkanmış olmak
:
-
biri, ötekine göre çok iyi nitelikte olmak.
-
(biri ötekinin) ayağının pabucu olamamak
:
-
değerce ondan çok aşağı olmak.
-
(biri ötekinin) babasına rahmet okumak
:
-
hakkında iyilik düşünmemek.
-
(biri ötekinin) eline doğmak
:
-
yaşlı bir kimse, birini, çocukluğundan beri çok yakından tanımak.
-
(biri ötekiyle) mahkemelik olmak
:
-
istemediği hâlde dava konusu olmak.
-
(biri veya bir şey) ortadan kaybolmak
:
-
1) saklanılmak, bulunmaz olmak; 2) nereye gittiği bilinmemek, kim ...
-
(biri) çok olmak
:
-
haddini aşarak karşısındakini usandırmak.
-
(biri) fena olmak
:
-
1) hasta gibi olmak, fenalaşmak: 2) kötüleşmek; 3) çok üzülmek, b ...
-
(biri) fitili almak
:
-
birdenbire telaşlanmak, kaygılanmak, öfkelenmek.
-
(biri) hava almak
:
-
1) açık havada gezmek: 2) (Argo) umduğunu bulamamak, hiçbir şey k ...
-
(biri) vazifesinden olmak
:
-
görevini yitirmek.
-
(biri, bir şey) bir yana dünya bir yana
:
-
bir varlığa çok değer verildiğini anlatmak için kullanılan bir sö ...
Deyimler Sözlüğü İçerisinde Arama
|