Deyimler Sözlüğü (T - 4)

# A B C Ç D E F G H I İ J K L M N O Ö P R S Ş T U Ü V Y Z

Deyimler Sözlüğü (T - 4. Sayfa)

ter atmak :
vücudu rahatlatmak amacıyla aşırı derecede terlemek:
ter basmak :
çok terlemek.
ter boşanmak :
çok terlemek.
ter dökmek :
1) çok terlemek; 2) (Mecaz) bir iş yapmak için zahmet çekmek:
ter ter tepinmek :
direnmek, istememek, inat etmek, sinirlenmek.
terakki göstermek :
geliştiğini, ilerlediğini ortaya koymak:
teraziye vurmak :
iyice tartarak düşünmek.
terbiyeli maymun gibi :
çok saygılı, çekingen, itaatkâr.
terbiyesini bozmak :
terbiyesizlik etmek.
tercüman olmak :
başkasının düşüncesini ve duygusunu bildirmek, dile getirmek, anl ...
tereciye tere satmak :
birine çok iyi bildiği bir şeyi öğretmeye kalkmak:
tereyağı gibi :
çok yumuşak (elma, armut).
tereyağından kıl çeker gibi :
1) her türlü mecburiyetten, mükellefiyetten ve sorumluluktan kola ...
terini soğutmak :
terinin kurumasını bekleyerek dinlenmek.
ters anlamak :
yanlış yorumlamak, doğru anlam vermemek:
ters pers olmak :
1) yüzükoyun düşmek; 2) (Mecaz) fena hâlde bozulmak
ters tarafından kalkmak :
sol tarafından kalkmak:
ters ters bakmak :
düşmanca ve öfkeli bir biçimde bakmak:
ters yüz çevirmek :
ters yüzüne çevirmek.
ters yüz dönmek :
ters yüzüne dönmek.
ters yüz etmek :
1) bir süre kullanılmış olan giysilerin içini dışına çevirmek; 2) ...
ters yüz geri dönmek :
gittiği bir yerden istediğini elde edemeden dönmek:
ters yüzü geri dönmek :
gerisin geriye gitmek:
ters yüzüne çevirmek :
geri döndürmek:
ters yüzüne dönmek :
geri gitmek, geri dönüp gitmek:
tersi dönmek :
şaşırıp bulunduğu ve gideceği yeri kestirememek.
tersinden okumak :
1) yanlış anlamak; 2) olayı veya bir sanat eserini farklı biçimde ...
tersine çevirmek :
içini dışına çevirmek.
tertibat almak :
olacağı düşünülen sakıncalı bir duruma, harekete karşı hazırlık y ...
tertibe düşürmek :
zarar verici bir eyleme, komploya uğratmak:
teselli bulmak :
avunmak:
teselli etmek (vermek) :
avutmak, avundurmak:
tesir bırakmak :
etki bırakmak:
tesirini göstermek :
etkisini göstermek:
teslim almak :
1) teslim edilen bir şeyi almak; 2) tutsak almak
teslim bayrağı çekmek :
1) yenilgiyi kabul etmek; 2) çekişme sonunda, karşısındakinin ist ...
teslimiyet göstermek :
birinin isteğini olduğu gibi kabul etmek.
tesmiye etmek :
adlandırmak.
tespih çekmek :
1) tespihin tanelerini birer birer iki parmak arasından geçirmek: ...
tespihe dizer gibi dizmek :
(Spor) futbolda, rakip takımın oyuncuları arasından birer birer g ...
testi gibi :
büyük ve sarkık (meme).
teşebbüse geçmek :
bir işi yapmak için davranmak, girişmek.
teşebbüsü ele almak :
öne atılıp bir işi yönetmeye başlamak.
teşvik etmek :
1) isteklendirmek, özendirmek: 2) (Mecaz) bir kimseyi kötü bir iş ...
tetiğe basmak (dokunmak) :
ateş etmek:
tetiği çekmek :
tetiğe basmak.
tetiğini bozmamak :
soğukkanlılığını bozmamak, telaş göstermeyerek durumunu değiştirm ...
tetik bulunmak :
tetikte bulunmak.
tetik durmak :
hazır ve uyanık bulunmak.
tetik üstünde beklemek :
hazır, dikkatli, uyanık bulunmak, tetikte olmak:
tetikte (tetik) olmak (beklemek, bulunmak, durmak) :
her an uyanık ve hazır bulunmak:
tevdiatta bulunmak :
para yatırmak.
teveccüh göstermek :
güler yüz göstermek:
tevil götürmek :
söz veya davranışa başka bir anlam verebilmek:
teyakkuza geçmek :
dikkatli ve tetikte olmak.
tezada düşmek :
bir sözü öbürünü tutmamak.
tezgâh açmak :
seyyar satıcı, herhangi bir yere tezgâhını kurmak.
tezgâhı kurmak :
1) işe başlamak üzere çalışma araçlarını hazırlamak, çalışmaya ba ...
tezgâhtarlık etmek :
bir şeyi beğendirmeye çalışmak için fazlaca konuşmak, lüzumsuz ye ...
tezkere almak :
(Askeri) askerlik görevini tamamlayarak bunu bildiren bir belge a ...
tezkere bırakmak :
(Askeri) askerlik görevini bitirdiği hâlde orduda çalışmasını sür ...
tezkeresini eline vermek :
işine son vermek, kovmak.
tezkiyesini düzeltmek :
ahlakça kötü tanınmışken durumunu düzeltmek.
tezvir çıkarmak :
birisi hakkında kovculuk etmek.
tığ gibi :
ince, zayıf, sağlam ve çevik (kimse):
tıka basa doldurmak :
doldururken çok bastırıp sıkıştırmak.
tıka basa yemek :
mideye sıkıntı verecek kadar çok yemek.
tıkırı yolunda olmak (gitmek) :
varlıklı olmak, hâli vakti yerinde olmak.
tıkırında gitmek (olmak, yürümek) :
işler yolunda ve düzenli gitmek:
tıkırını yoluna koymak :
geçim düzenini iyi olarak sağlamak.
tıknefes olmak :
nefesi tıkanmak, nefes darlığı olmak.
tıpış tıpış yürümek :
1) kısa adımlarla çabuk yürümek; 2) (Mecaz) ister istemez bir yer ...
tıraş etmek :
1) tıraş işini yapmak; 2) (Argo) bıkkınlık verecek kadar uzun kon ...
tıraşa tutmak :
(Argo) birini bıkkınlık verici uzun konuşmalarla oyalamak.
tıraşı gelmek (uzamak) :
saçı, sakalı tıraş edilecek duruma gelmek.
tırhallı, hep bir hâlli :
aynı şartlar altında bulunanların aynı durumda olduklarını anlatm ...
tırıs gitmek :
koşmaya yakın hızlı yürümek.
tırnak göstermek :
korkutmak, gözdağı vermek.
tırnak kadar :
1) çok küçük; 2) çok az
tırnak sürüştürmek :
kavgayı körüklemek.
tırnak takmak :
kötülük yapmak için bahane aramak:
tırpan atmak :
tırpanlamak.
tırpandan geçirmek :
tırpanlamak.
tırtıl çekmek :
henüz yumuşak olan bir parçayı metal bir tırtılla süslemek.
tırtıl kesmek :
bir şeyin yanlarını diş diş kesmek.
tıs kesilmek :
sessiz kalmak:
tıs yok :
bir yerde hiç ses olmadığını belirtmek için kullanılan bir söz.
tilki gibi :
kurnaz (kimse).
tilki uykusuna vermek :
uyuyormuş gibi yaparak fırsat kollamak:
tilki uykusuna yatmak :
uyuyormuş gibi yaparak fırsat kollamak.
timsal olmak :
simge durumuna gelmek:
tir tir titremek :
1) çok üşümek; 2) (Mecaz) çok korkmak
tiridi çıkmak :
iyice ihtiyarlamak, çok yaşlanmak.
tirit gibi :
yerinden kımıldayamayacak kadar ihtiyar (kimse).
titizlik göstermek :
titizlenmek.
titreme gelmek :
titremeye başlamak, titremeye tutulmak:
tiye almak :
(Argo) biriyle alay etmek, eğlenmek:
tohuma kaçmak :
1) (Şaka) üreme veya üretme gücü kalmamak; 2) yaşlanmak, evlenme ...
tohumu dökülmek :
geçirdiği büyük bir korku dolayısıyla dölden kesilmek.
tok evin aç kedisi :
gereksinimi olmadığı hâlde açgözlülük eden.

Deyimler Sözlüğü İçerisinde Arama