|
Deyimler Sözlüğü (5)
Deyimler Sözlüğü (5. Sayfa)
-
(biri, birine) deli divane âşık olmak
:
-
aşırı derecede sevmek:
-
(biri, birine) deli divane olmak
:
-
aşırı derecede ilgi göstermek.
-
(birinde birinin) havası olmak
:
-
o kimseye benzemek, o kimseyi hatırlatmak:
-
(birinde) akıl terelelli (olmak)
:
-
pek delişmen, kendisinden ciddi bir düşünce, davranış beklenmeyen ...
-
(birinde) dil bir karış
:
-
saygısızca karşılık verenler için kullanılan bir söz.
-
(birinde) hoşafın yağı kesilmek
:
-
söyleyecek söz, verecek karşılık veya yapacak bir şey bulamayacak ...
-
(birinde) kalp olmamak
:
-
acıma duygusu olmamak.
-
(birinde) şafak atmak
:
-
1) birden önemli bir durumla karşı karşıya olduğunu anlamak; 2) ö ...
-
(birinde) şeytan tüyü olmak
:
-
kendini herkese kolaylıkla sevdirme özelliği bulunmak:
-
(birinde) yürek Selânik olmak
:
-
(Şaka) çok korkmak ve çok heyecanlanmak:
-
(birinden veya bir şeyden) cesaret almak (bulmak)
:
-
herhangi bir durumdan, davranıştan güç almak:
-
(birinden veya bir şeyden) pay biçmek
:
-
durumu bir kişi veya bir şeyin durumu ile karşılaştırıp yargıya v ...
-
(birinden) buz gibi soğumak
:
-
birinden tiksinmek.
-
(birinden) fikir almak
:
-
birinin düşüncesinden yararlanmak.
-
(birinden) gözü su içmemek
:
-
güvenmemek:
-
(birinden) kan gitmek
:
-
1) büyük ve küçük abdestini yaparken kan gelmek; 2) kadınlarda ay ...
-
(birinden) öfkesini çıkarmak (almak)
:
-
öfkeli kişi haksız yere ilgisiz birine çatmak:
-
(birinden) ricada bulunmak
:
-
rica etmek:
-
(birinden) şeytan elini çekmiş
:
-
uygunsuz bir iş yapacak veya kötülük düşünecek durumu olmayan çok ...
-
(birinden) tarafa olmak (çıkmak)
:
-
birinin görüş ve düşüncesini benimsemek, desteklemek.
-
(birinden) terbiye almak (görmek)
:
-
belli bir eğitimle yetişmek:
-
(birinden) yaka silkmek
:
-
bıkmak, usanmak.
-
(birinden, bir şeyden) ağzı yanmak
:
-
bir şeyden veya kişiden büyük zarar görmek:
-
(birinden, bir şeyden) aşağı kalır yeri (yanı) yok
:
-
nitelikleri bakımından başkalarıyla karşılaştırıldığında eksiği o ...
-
(birinden, bir şeyden) aşağı kalmamak
:
-
herhangi bir nitelik bakımından geri olmamak:
-
(birinden, bir şeyden) sıdkı sıyrılmak
:
-
1) birine karşı duyulan güven ve inancı yitirmek: 2) birinden vey ...
-
-
(birine bir şey) vız gelip tırıs gitmek
:
-
(Teklifsiz Konuşma) önemsememek, aldırış etmemek:
-
(birine bir şey) vız gelmek
:
-
(Teklifsiz Konuşma) pek önemsiz görünmek:
-
(birine göre) hava hoş
:
-
bir şeyin olmasıyla olmaması arasında fark yok' anlamında kullanı ...
-
(birine karşı) boynu eğri olmak
:
-
herhangi bir sebeple birine karşı direnecek veya söz söyleyecek d ...
-
(birine veya bir şeye) söz geçirmek
:
-
söylediğini, istediğini, yaptırmak:
-
(birine veya bir şeye) taş çıkarmak (çıkartmak)
:
-
biri ötekinden özellik, yetenek vb. bakımından üstün olmak:
-
(birine veya biriyle) ters düşmek
:
-
aykırı durumda olmak, karşıt olmak:
-
(birine) abayı yakmak
:
-
(Teklifsiz Konuşma) aşırı biçimde gönül vermek, tutulmak, âşık ol ...
-
(birine) acı vermek
:
-
üzülmesine sebep olmak, incitmek:
-
(birine) açık bono vermek
:
-
sınırsız yetki tanımak.
-
(birine) açık olmak
:
-
dürüst olmak.
-
(birine) ağzının payını (ölçüsünü) vermek
:
-
verilen karşılıkla bir kimseyi söylediğine veya yaptığına pişman ...
-
(birine) arkasını dayamak
:
-
birinin koruyuculuğuna güvenmek.
-
(birine) ateş basmak
:
-
kızarmak, sıkılıp başına kan yürümek.
-
(birine) balta olmak
:
-
(Argo) direnerek bir şey istemek, asılmak, musallat olmak:
-
(birine) beddua sinmek
:
-
ilencin tutması yüzünden birinin işi sürekli ters gitmek.
-
(birine) biliş çıkmak
:
-
tanımak, önceden tanış olmak:
-
(birine) bok yemek düşmek
:
-
(Kaba) birinin bir işe karışmaması, burnunu sokmaması gerekir.
-
(birine) borçlu bulunmak (olmak)
:
-
borçlu duruma düşmek:
-
(birine) cephe almak
:
-
hasım durumu takınmak, bir düşünceye karşı olmak, direnmek:
-
(birine) cesaret gelmek
:
-
yılgınlığı gitmek, yüreklenmek.
-
(birine) cesaret vermek
:
-
birinin yılgınlığını gidermek, birini yüreklendirmek:
-
(birine) ceza kesmek
:
-
görevli, para cezası yazmak.
-
(birine) çamur atmak (sıçratmak)
:
-
birini kötü bir işe karışmış göstermek, kara çalmak, iftira etmek ...
-
(birine) çelme atmak (takmak veya vurmak)
:
-
1) çelme ile yıkmaya çalışmak: 2) (Mecaz) bir işi veya bir kimsey ...
-
-
(birine) çirkef atmak
:
-
iftira atmak:
-
(birine) damla inmek
:
-
felç olmak.
-
(birine) dil çıkarmak
:
-
alay etmek, eğlenmek.
-
(birine) diş bilemek
:
-
kötülük yapmak için fırsat beklemek, hıncını gösterir bir durum a ...
-
(birine) diş geçirememek
:
-
gücü yetmemek:
-
(birine) dünyayı zindan (zehir) etmek (dünyayı başına dar etmek)
:
-
bir kimseyi çok sıkıntılı bir duruma sokmak:
-
(birine) felfelek sokmak
:
-
birini kuşkuya düşürmek:
-
(birine) fena gözle bakmak
:
-
kötü niyetini anlatır biçimde bakmak.
-
(birine) fikir danışmak
:
-
bilgi edinmek için bir yetkiliden bilgi almak.
-
(birine) fit vermek (sokmak)
:
-
1) birini başkasına karşı kışkırtmak, arayı açmak; 2) kuşku uyand ...
-
(birine) fitil vermek
:
-
kızdırmak, azdırmak, kışkırtmak.
-
(birine) gariplik basmak
:
-
yalnızlık çökmek:
-
(birine) gözdağı vermek
:
-
sonradan verilecek bir ceza ile korkutmak, yıldırmak, tehdit etme ...
-
(birine) gözünün üstünde kaşın var dememek
:
-
birinin her davranışını hoş görmek.
-
(birine) gurur gelmek
:
-
(Halk Dili) kurumlanmak.
-
(birine) gün doğmak
:
-
isteklerini gerçekleştirmek için iyi bir duruma erişmek veya elin ...
-
(birine) gün geçmek
:
-
güneş çarpmak.
-
(birine) haddini bildirmek
:
-
sert bir karşılıkla uslandırmak, yola getirmek, cezalandırmak:
-
(birine) hak vermek
:
-
birinin düşüncesini, davasını, iddiasını doğru bulmak:
-
(birine) hayatı cehennem etmek
:
-
büyük üzüntü ve sıkıntı vermek:
-
(birine) hor bakmak
:
-
değersiz saymak, değer vermemek.
-
(birine) içinden gülmek
:
-
sezdirmeden eğlenmek.
-
(birine) iltimas etmek (geçmek)
:
-
kayırmak, korumak:
-
(birine) ip takmak
:
-
birinin kötülüğü için çalışmak.
-
(birine) iş düşmek
:
-
birinin iş yapması gerekmek:
-
-
(birine) iş etmek
:
-
aldatmak, birine beklemediği bir davranışta bulunarak onu zarara ...
-
(birine) işi düşmek
:
-
birinin yardımına gereksinim duymak:
-
(birine) kan kusturmak
:
-
çok eziyet çektirmek:
-
(birine) kanat açmak
:
-
birini korumak, himaye etmek.
-
(birine) kanı kaynamak
:
-
çabucak sevgi duymak:
-
(birine) kara çalmak
:
-
birine iftira etmek, kara sürmek:
-
(birine) karşı durmak
:
-
direnmek, dayanmak:
-
(birine) karşı gelmek
:
-
1) başkaldırmak: 2) birini karşılamak
-
(birine) kastı olmak
:
-
ona karşı kötülük etmek, zarar verme isteği beslemek:
-
(birine) kavuk sallamak
:
-
bir kimseye yaranmak için onun söz veya davranışlarını uygun bulm ...
-
(birine) kemik atmak
:
-
(Hakaret) susturmak, oyalamak için birini küçük bir şeyle avutmak ...
-
(birine) kıç attırmak
:
-
(Teklifsiz Konuşma) ondan üstün olmak.
-
(birine) kılçık atmak
:
-
bir kimsenin işini karıştırmak, bozmak.
-
(birine) kıyak yapmak
:
-
(Argo) maddi ve manevi destek olmak, yardım etmek:
-
(birine) kol kanat olmak (germek)
:
-
yardım etmek, korumak, himaye etmek:
-
(birine) kolaylık göstermek
:
-
yapabilme yolu, imkânı sağlamak:
-
(birine) kollarını açmak
:
-
1) içtenlikle karşılamak veya kucaklamaya hazırlanmak, sevgisini ...
-
(birine) koltuk vermek
:
-
1) yüzüne karşı övmek, pohpohlamak; 2) (Mecaz) koltuklamak
-
(birine) korku salmak
:
-
korkutmak:
-
(birine) korku vermek
:
-
korkutmak:
-
(birine) kredi açmak
:
-
1) birine peşin para istemeden belirli bir ölçüye kadar mal verme ...
-
(birine) kucak (kucağını) açmak
:
-
1) korumak: 2) sığınacak yer vermek
-
(birine) kul köle olmak
:
-
tam bir doğruluk ve özveri ile bağlanarak bütün isteklerini yerin ...
-
(birine) külah giydirmek
:
-
hile ile, oyunla aldatmak.
Deyimler Sözlüğü İçerisinde Arama
|