|
Deyimler Sözlüğü (112)
Deyimler Sözlüğü (112. Sayfa)
-
zarf atmak
:
-
1) dolandırıcı zarf vb. kullanarak bir tür para sızdırmak veya ça ...
-
zarını bozmak
:
-
1) tavla oyununda oyuncu, yenilmesini yanına oturan kimseden bilm ...
-
zart zurt etmek
:
-
yüksekten atıp tutarak çıkışmak, kaba kuvvet gösterisinde bulunma ...
-
zartayı çekmek
:
-
(Argo) ölmek.
-
zayıf düşmek
:
-
1) zayıflamak: 2) (Mecaz) güçsüzleşmek
-
zayıf yerinden yakalamak
:
-
güçsüz, eksik ve yanlış bir tutum ve davranışı yüzünden zor durum ...
-
zayiat vermek
:
-
kayba uğramak, zarar ziyan görmek:
-
zebun kalmak
:
-
güçsüz, zavallı durumda bulunmak:
-
zehaba (zehabına) kapılmak
:
-
kuruntuya düşmek, vesveselenmek:
-
zehapta bulunmak
:
-
vesveseye kapılmak, kuruntu içinde olmak:
-
zehir gibi
:
-
1) çok acı; 2) çok soğuk (hava); 3) çok becerikli, usta:
-
zehir kesilmek
:
-
1) çok acı ve yakıcı olmak; 2) (Mecaz) ortalık ümit, sıkıntılı bi ...
-
zehir saçmak
:
-
çevreye kötü propaganda yapmak veya insanları olumsuz davranışlar ...
-
zekât vermek
:
-
Müslümanlıkta, sahip olunan mal ve paranın kırkta birlik payını s ...
-
zembereği boşalmak (boşanmak)
:
-
1) zembereği kurulmaz duruma gelmek; 2) (Mecaz) kendini tutamayar ...
-
zemberek gibi
:
-
birdenbire, aniden:
-
zemberek kurulmak
:
-
durum kızışmak:
-
zemin hazırlamak
:
-
uygun ortam yaratmak.
-
zemin ve zamana uygun
:
-
konuya, içinde bulunulan şartlara uygun.
-
zemzem kuyusuna işemek
:
-
ünlü olsun, adı anılsın diye herkesi iğrendirip kızdıran kötü bir ...
-
zemzem suyu ile yıkanmak
:
-
hiçbir suçu veya günahı olmamak:
-
zenneye çıkmak
:
-
(Tiyatro) orta oyununda erkek oyuncu, kadın rolüne çıkmak.
-
zerre kadar
:
-
1) bir parça, çok az: 2) hiç
-
zerresi (zerre kadar eseri) kalmamak (olmamak veya yok)
:
-
hiç bulunmamak, tükenmek, yok olmak:
-
zevahiri kurtarmak
:
-
görünüşü kurtarmak:
-
zeval bulmak
:
-
bozulup yok olmak, çökmek.
-
-
zeval vermemek
:
-
yok etmemek, sona erdirmemek.
-
zevale ermek
:
-
zeval bulmak.
-
zevale yüz tutmak
:
-
bozulmaya, alçalmaya, yok olmaya başlamak.
-
zevk etmek
:
-
eğlenmek.
-
zevk için
:
-
1) yalnız eğlenmek için; 2) alay etmek için
-
zevki çıkmak
:
-
hoşa gitmek.
-
zevkinde olmak
:
-
zevkine bakmak.
-
zevkine bakmak
:
-
yalnız kendi eğlencesini düşünmek:
-
zevkine ermek (varmak)
:
-
zevkini çıkarmak:
-
zevkine gitmek
:
-
(Halk Dili) hoşuna gitmek.
-
zevkli geçmek
:
-
eğlenceli bir biçimde sürmek:
-
zevkli gelmek
:
-
eğlenceli olduğunu düşünmek:
-
zevkten dörtköşe olmak
:
-
çok sevinip keyiflenmek, aşırı zevk duymak.
-
zeytin dalı uzatmak
:
-
barış için ilk adımı atmak.
-
zeytinyağı gibi üste çıkmak
:
-
bir sorunda haksız olduğunu kabul etmemek, ustalıkla kendini hakl ...
-
zıddına basmak (gitmek)
:
-
sinirlendirmek, sinirini bozmak:
-
zıkkımın kökünü (pekini, dibini) ye!
:
-
sunulan yiyeceği beğenmeyenlere söylenen bir söz.
-
zılgıt vermek
:
-
korkutmak, çıkışmak, azarlamak, gözdağı vermek:
-
zılgıt yemek
:
-
azar işitmek:
-
zınk diye durmak
:
-
birdenbire durmak:
-
zıp diye çıkmak
:
-
beklenmeyen bir zamanda ortaya çıkmak.
-
zıp zıp zıplamak
:
-
çok sevinmek.
-
zırıltı çıkarmak
:
-
anlaşmazlık sebebiyle kavga etmek:
-
zırnık (bile) koklatmamak
:
-
en ufak bir şey vermekten kaçınmak:
-
zırnık (bile) vermemek
:
-
en ufak bir şey vermemek.
-
-
zıvanadan çıkmak
:
-
1) çok sinirlenmek, öfkelenmek: 2) aklını yitirmek, çılgın gibi d ...
-
zifafa girmek
:
-
gerdeğe girmek:
-
zift gibi
:
-
1) çok acı; 2) simsiyah
-
zift yesin
:
-
ne yerse yesin' anlamında öfke bildiren bir söz.
-
ziftin pekini yesin
:
-
zift yesin.
-
zihin açmak
:
-
zihni daha iyi çalışır duruma getirmek.
-
zihin yormak
:
-
bir konuda çok düşünmek, kafa yormak.
-
zihinde (zihninde) yer etmek
:
-
çıkmamak üzere belleğe yerleşmek:
-
zihni açılmak
:
-
kavrayışı, anlayışı çoğalmak.
-
zihni boşalmak
:
-
kafası rahat ve dingin olmak:
-
zihni bulanmak (karışmak)
:
-
1) düşünürken olaylar arasındaki bağlantıyı yitirmek; 2) ne yapac ...
-
zihnini altüst etmek
:
-
düşüncelerini karmakarışık duruma getirmek:
-
zihnini dağıtmak
:
-
gerektiği gibi düşünmemek.
-
zihnini oynatmak
:
-
çıldırmak, delirmek.
-
zihnini toplamak
:
-
kendine gelmek, sağlıklı düşünmeye başlamak:
-
zikri geçmek
:
-
anılmak, adı geçmek:
-
zikzak yapmak
:
-
1) sık sık sağa sola yön değiştirmek; 2) (Mecaz) sık sık düşünce ...
-
zil kalmak
:
-
parasız kalmak:
-
zil takıp oynamak
:
-
çok sevindiğini belli etmek:
-
zillete düşmek
:
-
hor görülmek, aşağılanmak:
-
zilsiz oynamak
:
-
çok sevindiğini belli etmek.
-
zimmet çıkarmak
:
-
eksik veya yanlış yapılan bir işlemden dolayı kişiye fazladan öde ...
-
zincir gibi
:
-
art arda sıralanmış şey.
-
zindan gibi
:
-
karanlık veya iç sıkıcı (yer).
-
zinde tutmak
:
-
genç ve diri kalmasını sağlamak:
-
-
zirveye çıkmak
:
-
en üst düzeyde ilgi çekmek, herkes tarafından konuşulur olmak.
-
zirzopluk etmek
:
-
uygunsuz, yakışıksız davranışlarda bulunmak.
-
ziyade olsun!
:
-
yemekte bulunanlara veya yemeğe buyurun diyenlere 'artsın, çoğals ...
-
ziyafet çekmek (vermek)
:
-
konukları yemekli ağırlamak:
-
ziyan etmek
:
-
1) yersiz, boş yere harcamak: 2) zarara uğratmak
-
ziyan olmak
:
-
boşuna harcanmak, zarar görmek:
-
ziyan zebil olmak
:
-
(Halk Dili) boşuna, boş yere harcanmak.
-
ziyanı yok!
:
-
özür dileyenlere karşılık olarak bağışlandığını, olayın pek öneml ...
-
ziyaret etmek
:
-
1) birini görmeye gitmek: 2) bir yeri görmeye gitmek
-
zokayı yutmak
:
-
(Argo) aldatılıp zarara sokulmak.
-
zom olmak
:
-
çok sarhoş olmak.
-
zor alıma çarpmak
:
-
kişi mallarına devlet adına yasal olarak el koymak, müsadere etme ...
-
zor gelmek
:
-
bir işin yapılması birine güç gelmek:
-
zor kullanmak
:
-
bir işin yapılması için her türlü baskıya başvurmak.
-
zora binmek
:
-
1) iş ancak zor kullanılmakla sonuçlanacak bir hâl almak; 2) zorl ...
-
zora gelememek
:
-
baskıya, sıkıntıya veya sıkı bir çalışmaya dayanamamak, katlanama ...
-
zora koşmak
:
-
güçlük çıkarmak.
-
zoru olmak
:
-
kendisini zorlayan bir durumu, bir sıkıntısı olmak, sorunu bulunm ...
-
zorun ne?
:
-
1) 'amacın ne, ne istiyorsun?' anlamında kullanılan bir söz; 2) ' ...
-
zorunda bırakmak
:
-
yapmaya mecbur etmek:
-
zorunda kalmak (olmak)
:
-
kesinlikle yapması gerekmek, yapmaya mecbur olmak:
-
zorunlu kılmak
:
-
mecbur etmek.
-
zula etmek
:
-
1) çalmak, aşırmak; 2) gizlemek, saklamak
-
zulaya atmak
:
-
bir şeyi gizli bir yere koymak.
Deyimler Sözlüğü İçerisinde Arama
|