|
Deyimler Sözlüğü (107)
Deyimler Sözlüğü (107. Sayfa)
-
yazıya geçirmek
:
-
yazmak, yazılı duruma getirmek:
-
yazıya gelmemek
:
-
yazı ile anlatılamamak.
-
yazıyı çıkarmak (sökmek)
:
-
okuyabilmek:
-
yazlığa çıkmak
:
-
yazı geçirecek bir yere gitmek:
-
ye kürküm ye!
:
-
gösterilen saygının kişiliğe değil, giyim kuşam düzgünlüğüne oldu ...
-
yedeğe almak (takmak)
:
-
1) bağlayarak ardından çekip götürmek: 2) destek verip yanında yü ...
-
yedek (yedekte) çekmek
:
-
akıntılı suda kayığı karadan iple çekmek.
-
yedi düvelle barışık
:
-
herkesle iyi geçinen kimse.
-
yedi iklim dört bucak
:
-
her yer.
-
yedi kat yerin dibine geçmek
:
-
1) çok güçlü olarak yere çakılmak; 2) fazlasıyla utanmak, mahcup ...
-
yedi kubbeli hamam kurmak
:
-
büyük hayaller peşinde koşmak.
-
yediği naneye bak!
:
-
yaptığı yersiz, uygunsuz işe bakın' anlamında kullanılan bir söz:
-
yediği önünde, yemediği ardında
:
-
bolluk, refah içinde yaşayanlar için kullanılan bir söz.
-
yedikleri içtikleri ayrı gitmemek
:
-
her zaman bir arada olmak ve sıkı ilişki içinde bulunmak.
-
yedirip içirmek
:
-
beslemek.
-
yeğ tutmak
:
-
yeğlemek.
-
yeis duymak
:
-
üzüntü çekmek, kahrolmak:
-
yeise bürünmek
:
-
umutsuz, üzüntülü olmak:
-
yeise kapılmak
:
-
çok üzülmek:
-
yekûn çekmek
:
-
konuşmaya son vermek.
-
yekvücut olmak
:
-
birleşmek, tek bir yürek olmak.
-
yel gibi
:
-
çok hızlı bir biçimde, çabucak, hızla.
-
yel vermek
:
-
rüzgârı veya havayı herhangi bir şeyin üzerine yöneltmek.
-
yel yeperek yelken kürek
:
-
aceleyle, telaşla:
-
yele vermek
:
-
savurmak, boşuna harcamak.
-
yelken açmak
:
-
yola çıkmak için hareket etmek:
-
-
yelken basmak
:
-
yola çıkmak, hareket etmek.
-
yelken dikmek
:
-
tekneye yelken takmak.
-
yelkenleri suya indirmek
:
-
direnmekten vazgeçip karşısındakinin dediğini benimsemek, kabul e ...
-
yem dökmek (koymak)
:
-
1) avlanılacak hayvanları bir yere çekmek için yiyecek dökmek; 2) ...
-
yem kestirmek
:
-
yolda durup hayvanlara yem yedirmek.
-
yem olmak
:
-
1) herhangi bir hayvan tarafından yenilmek; 2) (Mecaz) birinin tu ...
-
yeme de yanında yat
:
-
çok lezzetli veya çok hoş olan şeyler için söylenen bir söz.
-
yemeden içmeden
:
-
vakit geçirmeden, hemen:
-
yemeden içmeden kesilmek
:
-
bir üzüntü veya heyecan sebebiyle yiyemez, içemez duruma gelmek, ...
-
yemek çıkarmak
:
-
ağırlamak için yemek sunmak.
-
yemek seçmek
:
-
bazı yemekleri sevmemek.
-
yemek vermek
:
-
konukları yemeğe çağırmak.
-
yemin billah etmek
:
-
(Halk Dili) Tanrı adını anarak ant içmek:
-
yemin billah vermek
:
-
yemin etmek.
-
yemin içmek
:
-
(Halk Dili) ant içmek.
-
yemin verdirmek (ettirmek)
:
-
ant içirmek:
-
yemin vermek
:
-
ant vermek.
-
yemini basmak
:
-
çabuk ve kuvvetli olarak yemin etmek:
-
yenene içilene bakılmamak
:
-
bir şey gidere önem verilmeden bol bol harcanmak:
-
yengeç gibi
:
-
yan yan yürüyen (kimse).
-
yenik düşmek
:
-
yenilmek, mağlup olmak:
-
yenik saymak
:
-
yenilmiş olarak kabul etmek.
-
yenilgiye uğramak
:
-
yenilmek, mağlup olmak.
-
yenilik yapmak
:
-
değişiklik yapmak, değişiklik getirmek.
-
yenilir yutulur değil (olmamak)
:
-
1) yenmeyecek nitelikte olan (yiyecek); 2) hoşa gitmeyen, beğenil ...
-
-
yer açmak
:
-
1) bir kimseye oturması için yer hazırlamak; 2) (Mecaz) yer bırak ...
-
yer bakır gök demir kesilmek
:
-
tamamen tükenmek, bitmek, yoksul duruma düşmek:
-
yer bulmak
:
-
1) oturacak yer sağlamak: 2) bir kimse bir işe, görev yapacağı bi ...
-
yer değiştirmek
:
-
bulunduğu yerden bir başka yere geçmek.
-
yer demir gök bakır
:
-
1) çorak ve sıcak bir yeri niteler; 2) (Mecaz) şartların zor, imk ...
-
yer etmek
:
-
1) iz bırakmak; 2) iyice yerleşmek:
-
yer kaplamak
:
-
önemli bir hacim tutmak.
-
yer kapmak
:
-
kalabalık içinde kendine yer bulmak.
-
yer öpmek
:
-
(Eskimiş) bir büyüğün önüne eğilmek.
-
yer tutmak
:
-
1) yer ayırmak; 2) yer kaplamak; 3) işlevi ve etkisi olmak:
-
yer vermek
:
-
1) önemli saymak, saygı göstermek: 2) bir olaya yol açmak, imkân ...
-
yer yarılıp içine girmek (geçmek)
:
-
1) yitirilip bir türlü bulamamak; 2) çok utanmak:
-
yer yerinden oynamak
:
-
1) bir iş çok gürültülü, telaşla ve heyecanla yapılmak: 2) bir ol ...
-
yerde kalmak
:
-
saygı görmemek, yüzüne bakılmamak.
-
yerden göğe kadar
:
-
pek çok:
-
yerden yere çalmak
:
-
çok hırpalamak:
-
yerden yere vurmak
:
-
birine türlü yönlerden saldırarak onu çok aşağılayıcı bir duruma ...
-
yere bakan yürek yakan
:
-
uysal ve uslu göründüğü hâlde sinsice kötülük yapan' anlamında ku ...
-
yere bakmak
:
-
ihtiyarların ölümü yakın olmak.
-
yere baktırmak
:
-
utandırmak, mahcup etmek.
-
yere batasıca (batsın)
:
-
yok olsun, ölsün' anlamında kullanılan bir ilenme sözü.
-
yere batmak
:
-
1) yok olmak; 2) çok utanmak, mahcup olmak
-
yere çalmak
:
-
yere atmak, yere fırlatmak:
-
yere göğe koymamak
:
-
nasıl ağırlayacağını, nasıl memnun edeceğini bilmemek, çok önem v ...
-
yere sağlam basmak
:
-
titiz ve dikkatli davranmak:
-
-
yere sermek
:
-
1) kötü bir duruma sokmak, yenmek: 2) vurup öldürmek
-
yere vurmak
:
-
1) kötü bir duruma sokmak: 2) yenmek, alt etmek
-
yere yığılmak
:
-
yere düşmek:
-
yere yıkılmak
:
-
yere düşmek:
-
yeri başka
:
-
daha başka bir değeri olan, önemi olan' anlamında kullanılan bir ...
-
yeri gelmek
:
-
sırası gelmek, zamanı uygun olmak:
-
yeri göğü ben yarattım demek
:
-
çok gururlu olmak.
-
yeri göğü birbirine katmak
:
-
aşırı telaş yaratmak.
-
yeri göğü inletmek
:
-
yüksek sesle ve olanca güçle bağırmak:
-
yeri göğü tırmalamak
:
-
çok sancı, acı çekmek.
-
yeri göğü tutmak
:
-
her tarafı ele geçirmek, denetim altında bulundurmak:
-
yeri olmak
:
-
1) uygun olmak; 2) sırası, uygun zamanı olmak; 3) saygınlığı olma ...
-
yeri öpmek
:
-
(Alay) yere düşmek, yere serilmek:
-
yeri soğumadan
:
-
ayrılan bir kimsenin ardından çok zaman geçmeden.
-
yeri var!
:
-
uygundur, iyidir' anlamında kullanılan bir söz.
-
yeri yurdu belirsiz olmak
:
-
belli bir yeri olmamak.
-
yeridir
:
-
layıktır, uygundur, münasiptir' anlamında kullanılan bir söz.
-
yerin dibine batırıp çıkarmak
:
-
çok utandırmak, rezil etmek:
-
yerin dibine geçmek (batmak veya girmek)
:
-
1) çok utanıp sıkılmak: 2) görünmez olmak, kaybolmak
-
yerinde bulmak
:
-
doğru olduğunu kabul etmek:
-
yerinde duramamak
:
-
1) sürekli kıpırdamak; 2) içi içine sığmamak:
-
yerinde kalmak
:
-
1) başka yere gitmemek; 2) makam veya aşama değişmemek:
-
yerinde olmak
:
-
1) uygun olmak; 2) tamam olmak, iyi durumda bulunmak
-
yerinde saymak
:
-
1) yürür gibi yaparak hep aynı yerde, sürekli olarak ayağın birin ...
Deyimler Sözlüğü İçerisinde Arama
|