Deyimler Sözlüğü (110)

# A B C Ç D E F G H I İ J K L M N O Ö P R S Ş T U Ü V Y Z

Deyimler Sözlüğü (110. Sayfa)

yüreği kabarmak :
1) içi sıkıntı ile dolup derin soluk alma gereğini duymak; 2) mid ...
yüreği kaldırmamak :
dayanamamak, katlanamamak.
yüreği kalkmak :
heyecanlanmak:
yüreği kan ağlamak :
derinden acı duymak, çok üzülmek:
yüreği kanamak :
aşırı üzüntüden sarsılmak:
yüreği kararmak :
içine karamsarlık ve sıkıntı çökmek.
yüreği katılmak :
ağlamaktan veya soğuktan nefesi tutulmak.
yüreği kaynamak :
içinde şüphe ve endişe uyanmak:
yüreği oynamak :
ansızın heyecanlanmak veya korkmak.
yüreği parça parça olmak :
pek çok acımak.
yüreği parçalanmak :
çok acımak:
yüreği parlamak :
coşmak, heyecanlanmak:
yüreği rahatlamak :
üzüntü ve kaygısı azalmak, kalmamak:
yüreği serinlemek :
üzüntüsü bir dereceye kadar azalmak.
yüreği sıkılmak :
içi sıkılmak.
yüreği sıkışmak (tıkanmak) :
1) kalp atışları düzensiz olmak, sıkıntı duymak; 2) (Mecaz) bir m ...
yüreği sızlamak :
çok acımak, çok üzülmek:
yüreği soğumak :
düşmanın bir felakete uğramasına sevinmek.
yüreği şişmek :
can sıkıcı şeyler dinlemekten bunalmak.
yüreği titremek :
duygulanmak, endişe, korku duymak:
yüreği tükenmek :
bir şeyi anlatmak için çok yorulmak.
yüreği ürpermek :
çok korkmak.
yüreği yağ bağlamak :
istenilen bir şeyin olmasından ferahlık duymak:
yüreği yanmak :
1) çok acımak: 2) felakete uğramak
yüreği yarılmak :
çok korkmak.
yüreği yerinden oynamak :
birdenbire heyecanlanmak veya korkmak:
yüreğinden geçmek :
düşünmek.
yüreğinden gelmek :
bir şeyi isteyerek, severek yapmak:
yüreğine (bir şey) çökmek :
derinden ızdırap duymak:
yüreğine dert olmak :
başkasının herhangi bir davranışı, sonradan kendisi için sürekli ...
yüreğine dokunmak :
üzülmek:
yüreğine inmek :
kötü bir olay dolayısıyla fazlaca etkilenmek:
yüreğine kar yağmak :
kıskançlık duyarak üzülmek.
yüreğine kurt düşmek :
şüphelenmek, içine kurt düşmek:
yüreğine od (ateş) düşmek :
felakete uğramak, çok üzülmek:
yüreğine saplanmak :
aşırı derecede acı duymak, içine oturmak.
yüreğine sinmek :
içine sinmek.
yüreğine su serpmek :
bir kimseyi kaygı sebebinin ortadan kalkmasıyla veya yeniden umut ...
yüreğini açmak :
kalbini açmak, derdini dökmek, içini dökmek, senli benli konuşmak ...
yüreğini ateş almak :
aşırı üzülmek, fazla üzüntüden içi yanmak:
yüreğini boşaltmak (dökmek) :
derdini, üzüntüsünü anlatarak hafiflemek.
yüreğini dağlamak :
acıyla ve özlemle içi yanmak, acıyla kıvranmak.
yüreğini eritmek (sızlatmak) :
çok üzmek.
yüreğini hoplatmak (oynatmak veya kaldırmak) :
heyecanlandırmak.
yüreğini kaplamak :
endişe ve üzüntü duymak:
yüreğini kemirmek :
içini kemirmek, tedirgin olmak:
yüreğini pek tutmak :
kendini korkuya kaptırmamak.
yüreğini serinletmek :
üzüntüsünü azaltmak.
yüreğini tüketmek :
bir şey anlatmaya çalışarak yorulmak:
yüreğinin başı sızlamak :
yüreği sızlamak.
yüreğinin yağı (yağları) erimek :
1) çok üzülmek; 2) çok korkmak
yürek burkmak :
insanın içini acıyla doldurmak, insana çok üzüntü vermek:
yürek paralamak :
çok üzmek:
yürek soğutmak :
sevmediği birinin bir felakete uğramasına sevinmek:
yürek tüketmek :
yüreği tükenmek.
yürek vermek :
yüreklendirmek, cesaretlendirmek.
yüreklilik göstermek :
korkmamak, cesur davranmak.
yüreksizlik göstermek :
korkmak, ürküp kaçmak:
yürekten çağırmak :
aşırı derecede arzu etmek, istemek:
yürü ense tıraşını göreyim (görelim) :
(Alay) görüştüğü kimseye gitmesini söylemek veya görüşmeyi kısa ...
yürürlüğe girmek :
bir kanun, bir karar, bir iş uygulanır, yapılır duruma gelmek.
yürürlüğe konmak :
bir kanun veya bir karar uygulama alanına konulmak:
yürürlükte bulunmak :
bir kanun veya bir karar uygulama alanında olmak:
yürürlükte kalmak :
bir kanun veya karar geçerli olmaya devam etmek.
yürürlükten kaldırmak :
uygulanmaz duruma getirmek:
yürüyüş düzenlemek :
bir olayı protesto etmek veya bir konuya dikkat çekmek amacıyla t ...
yürüyüş yapmak :
1) spor amacıyla yürümek: 2) bir olayı protesto etmek veya bir ko ...
yürüyüşe çıkmak :
dolaşmaya, gezintiye çıkmak.
yürüyüşe geçmek :
1) bir yerden başka bir yere gitmek için yürümeye başlamak: 2) bi ...
yüz aklığı göstermek :
bir işte başarıya ulaşmak:
yüz bulmak :
ilgi ve yakınlık görmek:
yüz bulunca astar istemek :
yüz verince astar istemek.
yüz çevirmek :
gösterdiği ilgiyi kesmek:
yüz etmek :
(Halk Dili) ısmarlamak, havale etmek.
yüz geri etmek :
geri döndürmek.
yüz göstermek :
ortaya çıkmak.
yüz göz olmak :
biriyle gereksiz yere, aşırı derecede senli benli olmak.
yüz karası olmak :
utanılacak bir durum ortaya çıkmak.
yüz kızartmak :
1) sıkılarak yalvarmak; 2) utandırmak:
yüz kızdırmak :
utanmayı göze almak.
yüz surat davul derisi (mahkeme duvarı) :
(Teklifsiz Konuşma) utanması olmayanlar için söylenen bir söz.
yüz sürmek :
aşırı sevgi göstermek için yere eğilmek.
yüz takınmak :
yüze verilen biçimle bir duyguyu belirtmek:
yüz verince astar istemek :
kendisine gösterilen küçük bir ilgiden şımararak geniş yetki elde ...
yüz vermemek :
1) ilgi, yakınlık göstermemek: 2) önemsememek
yüz yapmak :
makyaj yapmak.
yüz yazmak :
1) makyaj yapmak; 2) (Halk Dili) köy seyirlik oyunlarında taklit ...
yüz yüze bakmak :
arada hatır gönül meselesi olduğu için karşılıklı ilişkiyi koruma ...
yüz yüze gelmek :
1) birden karşılaşmak: 2) bir araya gelmek
yüz yüze getirmek :
karşı karşıya getirmek:
yüz yüze kalmak :
aynı ortam içerisinde bulunmak.
yüz yüze yaşamak :
sürekli olarak bir arada olmak zorunda bulunmak:
yüze çıkmak :
1) bir sıvının üst bölümüne çıkmak; 2) belli olmak, açığa çıkmak, ...
yüze duramamak :
birinin hatırından çıkamamak, birinin hatırını kıramamak:
yüze gelmek :
çekinmemek:
yüze gülmek :
1) yalandan dost görünmek; 2) sevimli, alımlı görünmek
yüze vurmak :
yüzüne vurmak:
yüzsuyu dökmek :
onurunu sarsacak kadar çok yalvarmak:
yüzü ak olsun :
sağ olsun' anlamında kullanılan bir iyi dilek sözü.
yüzü asılmak :
somurtmak.

Deyimler Sözlüğü İçerisinde Arama