|
Deyimler Sözlüğü (109)
Deyimler Sözlüğü (109. Sayfa)
-
yola gitmek
:
-
yolculuğa çıkmak.
-
yola revan olmak
:
-
(Eskimiş) yola çıkmak.
-
yola vurmak
:
-
1) (Halk Dili) yolcu etmek, uğurlamak; 2) yola koyulmak
-
yola yatmak
:
-
yola gelmek:
-
yolcu etmek
:
-
yola çıkanı uğurlamak:
-
yolda kalmak
:
-
kaza, doğal afet vb. sebeplerden olayı yolda ilerleyememek, gidec ...
-
yoldan (yolundan) kalmak
:
-
gidilmek istenen yere gidememek.
-
yoldan çevirmek
:
-
gideni durdurmak, gitmesine engel olmak.
-
yoldan çıkmak
:
-
1) belli bir yol izleyen taşıtlar herhangi bir sebeple yolundan a ...
-
yollara dökülmek
:
-
kalabalık hâlde yolda olmak:
-
yolları ayrılmak
:
-
iki kişi veya topluluk arasında görüş, düşünce ayrılığı ortaya çı ...
-
yolları tutmak
:
-
geçecek kimselere engel olmak, bırakmamak.
-
yolsuz kalmak
:
-
parasız kalmak.
-
yolu (yolunu) şaşırmak
:
-
yanlış yola sapmak:
-
yolu açık olmak
:
-
bir iş, önünde engel olmamak.
-
yolu açmak
:
-
yolda geçişi önleyen engelleri kaldırmak.
-
yolu almak
:
-
yolun sonuna varmak.
-
yolun açık olsun
:
-
yolculara söylenen bir iyi dilek sözü.
-
yoluna baş koymak
:
-
bir amaca, bir gayeye yönelmek, bütün varlığıyla kendini vermek.
-
yoluna can (canını) vermek
:
-
birinin uğruna ölmek.
-
yoluna çıkmak
:
-
1) karşılamaya gitmek; 2) yolda karşısına çıkmak
-
yoluna girmek
:
-
istenilen, gerekli olan biçimde gelişmeye başlamak:
-
yoluna koymak
:
-
istenilen biçime getirmek, düzene koymak:
-
yoluna sapmak
:
-
başvurmak:
-
yolunda gitmek (yürümek)
:
-
olumlu gelişme göstermek:
-
yolunu beklemek (gözlemek)
:
-
gelmesini beklemek:
-
-
yolunu bilmek
:
-
yöntemini biliyor olmak.
-
yolunu bulmak
:
-
1) gereken çareyi bulmak: 2) (Argo) yasal olmayan yollardan kazan ...
-
yolunu değiştirmek
:
-
gittiği yoldan ayrılarak başka yola geçmek:
-
yolunu kesmek
:
-
engel olmak, engellemek:
-
yolunu sapıtmak
:
-
doğru yoldan ayrılmak, kötü yola sapmak:
-
yolunu tutmak
:
-
bir yere doğru gitmeye başlamak:
-
yom tutmak
:
-
uğurlu saymak.
-
yorgan döşek yatmak
:
-
ağır hasta olmak:
-
yorgun düşmek
:
-
çok yorulmak, bitkin duruma gelmek:
-
yorgunluğunu almak
:
-
1) dinlenmesine sebep olmak; 2) birini dinlendirmek
-
yorgunluk (yorgunluğunu) atmak (çıkarmak)
:
-
1) dinlenmek: 2) yaptığı işten, yorgunluğu unutturan, sevindirici ...
-
yorgunu yokuşa sürmek
:
-
yapılması güç bir işin, büsbütün güç şartlarda gerçekleştirilmesi ...
-
yosun bağlamak (tutmak)
:
-
üzerini yosun kaplamak.
-
yön vermek
:
-
yeni bir biçim, yeni bir düzen vermek:
-
yörüngesine oturmak
:
-
1) yapma uydu uzayda istenilen yörüngede hareket etmek; 2) (Mecaz ...
-
yufka açmak
:
-
hamuru yufka durumuna getirmek.
-
yuh çekmek
:
-
beğenilmeyen, tasvip edilmeyen birine veya bir duruma karşı haykı ...
-
yuha çekmek
:
-
yuh çekmek.
-
yuhaya tutmak
:
-
yuh çekmek.
-
yukarı tükürsem bıyık, aşağı tükürsem sakal
:
-
aşağı tükürsem sakal, yukarı tükürsem bıyık.
-
yukarıdan almak
:
-
yumuşaklık göstermemek, ağır önerilerde bulunmak, sert davranmak.
-
yuları birinin elinde olmak
:
-
bir kimsenin davranışları birinin denetiminde, yönetiminde olmak.
-
yuları ele vermek (kaptırmak)
:
-
birinin sözünden çıkmayacak duruma gelmek, kendi iradesiyle davra ...
-
yuları takmak
:
-
birini sözünden çıkamayacak duruma getirmek, egemenliği altına al ...
-
yuları teslim etmek
:
-
yuları ele vermek.
-
-
yumruğuna güvenmek
:
-
isteklerini yaptırmak için yalnızca bedensel gücüne güvenmek.
-
yumruk atmak (indirmek)
:
-
yumrukla vurmak.
-
yumruk gibi
:
-
yumruk büyüklüğünde.
-
yumruk göstermek
:
-
korkutmak, gözdağı vermek.
-
yumruk kadar
:
-
1) çok iri, büyük: 2) küçücük
-
yumruk yumruğa gelmek
:
-
yumruklaşmak.
-
yumurta kapıya dayanmak (gelmek)
:
-
yapılacak iş için zaman çok daralmak.
-
yumurtadan daha dün çıkmış
:
-
bilgiçlik taslayan toy kimse' anlamında kullanılan bir söz.
-
yumurtaya kulp takmak
:
-
bahane bulmakta usta olmak.
-
yumurtayı çalkamak
:
-
hayvan, üstüne oturduğu yumurtayı çevirmek.
-
yunmuş arınmış (yıkanmış)
:
-
1) yıkanıp temizlenmiş; 2) (Mecaz) suçu olmayan
-
yurt edinmek (tutmak)
:
-
bir yeri kendisine, ailesine yurt olarak kabul etmek, vatan tutma ...
-
yuva kurmak
:
-
evlenmek:
-
yuva yapmak
:
-
1) yuva hazırlamak, yuva oluşturmak; 2) evlenmek:
-
yuvarlak konuşmak
:
-
bir şeyin ayrıntılarını gereği gibi belirtmeden genel konuşmak:
-
yuvarlanıp gitmek
:
-
1) eldeki imkânlarla geçinmek: 2) birdenbire ölmek
-
yuvasını bozmak
:
-
aile düzenini dağıtmak.
-
yuvasını dağıtmak
:
-
kurulu ev düzenini bozmak.
-
yuvasını yıkmak
:
-
1) birinin eşinden boşanmasına sebep olmak; 2) biri eşinden ayrıl ...
-
yuvayı yürütmek
:
-
evlilik birliğini sürdürmek:
-
yük altına girmek
:
-
ağır bir görevi üzerine almak.
-
yük vurmak
:
-
hayvana yük yüklemek.
-
yüksek oynamak
:
-
kumar ve şans oyunlarına çok para ile katılmak.
-
yüksek perdeden konuşmak
:
-
1) yüksek sesle konuşmak; 2) meydan okurcasına sert konuşmak; 3) ...
-
yükseklerde dolaşmak
:
-
elde edilmesi güç şeyler istemek.
-
-
yüksekten almak
:
-
olduğundan fazla böbürlenmek, abartılı davranmak:
-
yüksekten atmak
:
-
yapamayacağı şeyleri yapabilirmiş gibi söylemek.
-
yüksekten konuşmak
:
-
kendini çevresindekilere kabul ettirebilmek için övünerek konuşma ...
-
yüksekten uçmak
:
-
1) yükseklerde dolaşmak; 2) (Argo) palavra atmak, çok abartmak
-
yüksük kadar
:
-
çok az, az miktarda.
-
yükte hafif pahada ağır
:
-
taşınması kolay olan değerli (eşya):
-
yükünü almak
:
-
1) taşıyabileceği en ağır yükü yüklenmiş olmak; 2) yeterli sayıda ...
-
yükünü çekmek
:
-
bütün ağırlığını taşımak, her türlü eziyete katlanmak:
-
yükünü tutmak
:
-
çok zengin olmak, zenginleşmek:
-
yüreğe işlemek
:
-
çok derin acı uyandırmak:
-
yüreği ağzına gelmek
:
-
birdenbire çok korkmak, aşırı korku veya sevinçten fazlasıyla hey ...
-
yüreği bayılmak
:
-
karnı çok acıkmak.
-
yüreği boğazına tıkanmak
:
-
sıkılmak, üzülmek, dertlenmek:
-
yüreği bozulmak
:
-
bunalmak, sıkılmak:
-
yüreği burkulmak
:
-
çok üzülmek, çok acı duymak:
-
yüreği cız etmek (cızlamak)
:
-
çok acımak, içi sızlamak:
-
yüreği çarpmak
:
-
1) kalbi çarpmak veya çalışmak; 2) coşku sebebiyle kalp hızlı hız ...
-
yüreği daralmak
:
-
sıkılmak, bunalmak, içi daralmak:
-
yüreği dayanmamak
:
-
acısına katlanamamak, çok acı duymak.
-
yüreği ezilmek
:
-
1) üzülmek, acı duymak: 2) açlık duymak
-
yüreği ferahlamak (hafiflemek)
:
-
kaygıdan kurtulmak.
-
yüreği götürmemek
:
-
dayanmamak, katlanamamak.
-
yüreği göz göz olmak
:
-
dert, acı ve sıkıntıdan içi kabarmak, aşırı dertlenmek:
-
yüreği hop etmek (hoplamak veya oynamak)
:
-
birdenbire korkup heyecanlanmak:
Deyimler Sözlüğü İçerisinde Arama
|