Deyimler Sözlüğü (102)

# A B C Ç D E F G H I İ J K L M N O Ö P R S Ş T U Ü V Y Z

Deyimler Sözlüğü (102. Sayfa)

ufku daralmak :
ileriyi görememek, bakış açısı geniş olmamak.
ufkunu genişletmek :
görüş alanını genişletmek, daha geniş, daha fazla bilgi ve görüş ...
uflayıp puflamak :
sürekli olarak uflamak.
uğur getirmek :
iyilik, şans, talih, bereket getirmek:
uğur ola! (uğurlar olsun!) :
esenlikle git, yolun açık olsun! anlamında söylenen bir iyi dilek ...
uğurlu kademli olsun :
mutlu bir olay dolayısıyla söylenen bir iyi dilek sözü.
uhdesinden gelmek :
becermek, başarmak:
uhdesine almak :
bir işi üstüne almak, yapacağına söz vermek, sorumluluğu altına a ...
ulak çıkarmak :
haberci göndermek, posta çıkarmak.
ulufe vermek (dağıtmak) :
1)(Tarih) Osmanlılarda askerî ve sivil kuruluşlardaki görevlilere ...
umacı gibi :
korkunç ve çirkin görünüşlü.
umuda düşmek :
gerçekleşeceğine inanmak.
umuda kapılmak :
olacağını düşünmek, hayal etmek.
umudu (umudunu) üzmek :
umudu kesmek:
umudu boşa çıkmak :
beklentisi, umudu gerçekleşmemek, hayal kırıklığına uğramak.
umudu kırılmak :
bir şeyin artık gerçekleşemeyeceği inancına varmak:
umudu sönmek :
umudu kalmamak.
umudunu kesmek :
artık olacağını beklememek:
umudunu kırmak :
umut kesmesine yol açmak:
umurumda değil :
beni hiç ilgilendirmiyor' anlamında söylenen bir söz.
umurumun teki :
bir işe ilgi gösterilmediğini anlatan bir söz.
umut bağlanmak :
olmasını, olacağını ummak.
umut beslemek :
bir şeyin olabileceğini beklemek, ummak.
umut bırakmak :
bir kimsede umut uyandırmak, umut vermek.
umut kesmek :
1) umudunu kesmek; 2) bir şeyin artık gerçekleşemeyeceği inancına ...
umut serpmek :
umutlandırmak.
umut uyanmak :
umut doğmak, umut belirmek.
umut vermek :
bir kimsede umut uyandırmak, bir kimseye güven vermek:
umutsuzluğa düşmek (kapılmak) :
umudu kalmamak, güveni sarsılmak, olumsuzluğa sürüklenmek:
un ufak etmek :
çok ufak kırıntılar durumuna getirmek, parçalamak:
un ufak olmak :
çok ufak kırıntılar durumuna gelmek, parçalanmak:
ununu elemek, eleğini asmak :
geri kalan ömrü süresince yapacak önemli bir işi kalmamak' anlamı ...
usanç getirmek :
usanacak duruma gelmek:
usanç vermek :
usandırmak, bıktırmak:
usançlık getirmek :
iyice bıkmak, tamamen usanmak:
uslu durmak (oturmak) :
yaramazlık etmemek:
usta elinden çıkmak :
işinin ehli olan bir kimse tarafından yapılmak:
ustura tutunmak :
vücuttaki istenmeyen kılları temizlemek.
usturayı kayışa çekmek :
usturanın kılağısını almak için berber kayışına sürtmek.
usul tutmak :
dümtekle tempo tutmak:
utancından yere geçmek :
çok utanmak:
utancından yerin dibine girmek :
istenilen biçimde ve nitelikte olmama karşısında üzüntü duymak, a ...
utanç duymak :
utanmak:
utanç vermek :
utandırmak, utanmasına yol açmak.
uvertür yapmak :
(Teklifsiz Konuşma) bir şeye giriş niteliğinde söz söylemek veya ...
uygun bulmak :
yakışır, yaraşır görmek:
uygun düşmek :
yakışmak, yaraşmak, elverişli olmak:
uygun gelmek :
1) yakışmak, yaraşmak; 2) elverişli olmak; 3) uymak:
uygun görmek :
yakışır, yaraşır görmek, elverişli bulmak:
uyku basmak (bastırmak) :
çok uykusu gelmek:
uyku çekmek :
iyice uyumak:
uyku dağıtmak :
uyumasına engel olmak:
uyku gözünden akmak :
çok uykusu gelmek:
uyku kestirmek :
kısa bir süre uyumak:
uyku nedir bilmeden :
dinlenme imkânı bulamadan.
uyku tutmamak :
uyuyamamak:
uyku vermek (getirmek) :
uyuma isteği duyurmak, uyutucu özelliği olmak:
uykusu açılmak (dağılmak) :
uykulu durumu geçmek:
uykusu ağır olmak :
uykudan zor uyanmak.
uykusu başına sıçramak :
1) uyuyamadığı için sersemleşmek; 2) uykusunu iyi alamadığından h ...
uykusu bölünmek :
yeterince uyumadan uyanmak veya uyandırılmak.
uykusu derin olmak :
uykusu ağır olmak.
uykusu gelmek :
uyuma isteği duymak.
uykusu kaçmak :
1) uyumak amacıyla yatmışken herhangi bir sebeple uyuyamamak: 2) ...
uykusunu almak :
uykusunu tam olarak uyumak.
uykusuz kalmak :
uyuyamamak:
uykuya dalmak :
uyumaya başlamak:
uykuya varmak :
1) uyumak: 2) (Mecaz) sükûnet, sessizlik, hareketsizlik içine gir ...
uykuya yatmak :
uyumak için yatmak.
uyruğuna girmek :
1) bir devletin yönetimini kabul etmek; 2) (Mecaz) bir kimsenin e ...
uyuyan yılanın kuyruğuna basmak :
kötü bir kimsenin yeni bir kötülük yapmasına fırsat vermek.
uyuz etmek :
(Teklifsiz Konuşma) sinirlendirmek:
uyuz olmak :
1) uyuz hastalığına yakalanmak; 2) (Mecaz) birine, bir şeye sinir ...
uzağı görmek :
ileride ne olacağını kestirmek.
uzak durmak :
yaklaşmamak, karışmamak:
uzak düşmek :
uzak olmak, uzak bulunmak:
uzak kalmak :
uzakta bulunmak:
uzak tutmak :
uzakta kalmasını sağlamak:
uzaklara gitmek :
1) konudan ayrılmak; 2) gözleri dalmak, dalıp gitmek
uzaktan bakmak (seyirci kalmak) :
seyirci gibi davranıp karışmamak.
uzaktan kumanda etmek :
kişiyi veya grubu dışarıdan yönlendirmek.
uzatmaları oynamak :
1) bir görevde son zamanlarını yaşamak; 2) (Spor) oyunda uzatma d ...
uzatmayalım :
kısacası:
uzun etmek :
1) tartışmayı sürdürmek: 2) aşırı gitmek
uzun kulaktan haber almak :
uzaktan uzağa haber almak.
uzun lafın (sözün) kısası :
kısacası, özet olarak:
uzun oturmak :
1) (Halk Dili) uzanarak oturmak, yarı yatmış durumda oturmak; 2) ...
üç aşağı beş yukarı :
yaklaşık olarak, az bir farkla:
üç aşağı beş yukarı dolaşmak :
kararsızlık içinde, düşünerek, bir karara varmaya çalışarak gezin ...
üç buçuk atmak :
(Argo) çok korkmak.
üç günlük ömür :
ömrün kısalığını anlatan bir söz.
üç maymunu oynamak :
gördüğü ve duyduğu bir olay hakkında görmemiş, duymamış ve söylem ...
üçe beşe bakmamak :
fiyat üzerinde küçük farkları önemsememek.
üçkâğıda bağlamak (getirmek) :
karşısındakini şaşırtarak aldatmak.
ülke açmak :
bir ülkeyi savaşarak almak, fethetmek.
ümide düşmek :
umuda düşmek:
ümide kapılmak :
umuda kapılmak.
ümidi boşa çıkmak :
umudu boşa çıkmak:
ümidi kırılmak :
umudu kırılmak.
ümidi sönmek :
umudu sönmek.

Deyimler Sözlüğü İçerisinde Arama