|
Deyimler Sözlüğü (100)
Deyimler Sözlüğü (100. Sayfa)
-
tetiğe basmak (dokunmak)
:
-
ateş etmek:
-
tetiği çekmek
:
-
tetiğe basmak.
-
tetiğini bozmamak
:
-
soğukkanlılığını bozmamak, telaş göstermeyerek durumunu değiştirm ...
-
tetik bulunmak
:
-
tetikte bulunmak.
-
tetik durmak
:
-
hazır ve uyanık bulunmak.
-
tetik üstünde beklemek
:
-
hazır, dikkatli, uyanık bulunmak, tetikte olmak:
-
tetikte (tetik) olmak (beklemek, bulunmak, durmak)
:
-
her an uyanık ve hazır bulunmak:
-
tevdiatta bulunmak
:
-
para yatırmak.
-
teveccüh göstermek
:
-
güler yüz göstermek:
-
tevil götürmek
:
-
söz veya davranışa başka bir anlam verebilmek:
-
teyakkuza geçmek
:
-
dikkatli ve tetikte olmak.
-
tezada düşmek
:
-
bir sözü öbürünü tutmamak.
-
tezgâh açmak
:
-
seyyar satıcı, herhangi bir yere tezgâhını kurmak.
-
tezgâhı kurmak
:
-
1) işe başlamak üzere çalışma araçlarını hazırlamak, çalışmaya ba ...
-
tezgâhtarlık etmek
:
-
bir şeyi beğendirmeye çalışmak için fazlaca konuşmak, lüzumsuz ye ...
-
tezkere almak
:
-
(Askeri) askerlik görevini tamamlayarak bunu bildiren bir belge a ...
-
tezkere bırakmak
:
-
(Askeri) askerlik görevini bitirdiği hâlde orduda çalışmasını sür ...
-
tezkeresini eline vermek
:
-
işine son vermek, kovmak.
-
tezkiyesini düzeltmek
:
-
ahlakça kötü tanınmışken durumunu düzeltmek.
-
tezvir çıkarmak
:
-
birisi hakkında kovculuk etmek.
-
tığ gibi
:
-
ince, zayıf, sağlam ve çevik (kimse):
-
tıka basa doldurmak
:
-
doldururken çok bastırıp sıkıştırmak.
-
tıka basa yemek
:
-
mideye sıkıntı verecek kadar çok yemek.
-
tıkırı yolunda olmak (gitmek)
:
-
varlıklı olmak, hâli vakti yerinde olmak.
-
tıkırında gitmek (olmak, yürümek)
:
-
işler yolunda ve düzenli gitmek:
-
tıkırını yoluna koymak
:
-
geçim düzenini iyi olarak sağlamak.
-
-
tıknefes olmak
:
-
nefesi tıkanmak, nefes darlığı olmak.
-
tıpış tıpış yürümek
:
-
1) kısa adımlarla çabuk yürümek; 2) (Mecaz) ister istemez bir yer ...
-
tıraş etmek
:
-
1) tıraş işini yapmak; 2) (Argo) bıkkınlık verecek kadar uzun kon ...
-
tıraşa tutmak
:
-
(Argo) birini bıkkınlık verici uzun konuşmalarla oyalamak.
-
tıraşı gelmek (uzamak)
:
-
saçı, sakalı tıraş edilecek duruma gelmek.
-
tırhallı, hep bir hâlli
:
-
aynı şartlar altında bulunanların aynı durumda olduklarını anlatm ...
-
tırıs gitmek
:
-
koşmaya yakın hızlı yürümek.
-
tırnak göstermek
:
-
korkutmak, gözdağı vermek.
-
tırnak kadar
:
-
1) çok küçük; 2) çok az
-
tırnak sürüştürmek
:
-
kavgayı körüklemek.
-
tırnak takmak
:
-
kötülük yapmak için bahane aramak:
-
tırpan atmak
:
-
tırpanlamak.
-
tırpandan geçirmek
:
-
tırpanlamak.
-
tırtıl çekmek
:
-
henüz yumuşak olan bir parçayı metal bir tırtılla süslemek.
-
tırtıl kesmek
:
-
bir şeyin yanlarını diş diş kesmek.
-
tıs kesilmek
:
-
sessiz kalmak:
-
tıs yok
:
-
bir yerde hiç ses olmadığını belirtmek için kullanılan bir söz.
-
tilki gibi
:
-
kurnaz (kimse).
-
tilki uykusuna vermek
:
-
uyuyormuş gibi yaparak fırsat kollamak:
-
tilki uykusuna yatmak
:
-
uyuyormuş gibi yaparak fırsat kollamak.
-
timsal olmak
:
-
simge durumuna gelmek:
-
tir tir titremek
:
-
1) çok üşümek; 2) (Mecaz) çok korkmak
-
tiridi çıkmak
:
-
iyice ihtiyarlamak, çok yaşlanmak.
-
tirit gibi
:
-
yerinden kımıldayamayacak kadar ihtiyar (kimse).
-
titizlik göstermek
:
-
titizlenmek.
-
-
titreme gelmek
:
-
titremeye başlamak, titremeye tutulmak:
-
tiye almak
:
-
(Argo) biriyle alay etmek, eğlenmek:
-
tohuma kaçmak
:
-
1) (Şaka) üreme veya üretme gücü kalmamak; 2) yaşlanmak, evlenme ...
-
tohumu dökülmek
:
-
geçirdiği büyük bir korku dolayısıyla dölden kesilmek.
-
tok evin aç kedisi
:
-
gereksinimi olmadığı hâlde açgözlülük eden.
-
tok tutmak
:
-
açlığı uzun süre giderme veya doyurma özelliği olmak.
-
toka etmek
:
-
1) el sıkışmak: 2) (Denizcilik) karşılıklı iki parçayı getirip bi ...
-
tokat (tokadı) yemek
:
-
1) kendine tokat vurulmak: 2) (Mecaz) yenilgiye uğramak
-
tokat aşk etmek (eylemek)
:
-
hızla vurmak:
-
tokat atmak (patlatmak)
:
-
1) el içi ile vurmak; 2) (Argo) dolandırmak
-
tokmak gibi
:
-
tıkız etli.
-
tombala çekmek
:
-
tombala oynamak:
-
tomruğa atmak
:
-
tutukevine koymak.
-
tomruğa vermek
:
-
işkence aracına suçlunun ayaklarını geçirmek.
-
tongaya basmak (düşmek)
:
-
kendisini kötü bir duruma düşürmek için hazırlanan bir düzene uğr ...
-
top atmak
:
-
1) (Argo) batkınlığa uğramak, iflas etmek; 2) sınıfta kalmak
-
top etmek
:
-
bir şeyi yığın durumuna getirmek.
-
top gibi gürlemek
:
-
gürültülü bir biçimde bağırmak veya konuşmak.
-
top gibi patlamak
:
-
birden gelen şaşırtıcı ve ürkütücü haber duyulmak.
-
top sürmek
:
-
(Spor) kısa vuruşlarla, topu kaçırmadan karşı takımın kalesine ve ...
-
top yapmak
:
-
(Spor) topu rakibe kaptırmadan takım oyuncuları arasında dolaştır ...
-
top yuvarlaktır
:
-
(Spor) 'karşılaşma bitmeden sonuç belli olmaz, değişebilir' anlam ...
-
topa çıkmak
:
-
(Spor) rakibin topu rahatça kullanmasına engel olmak için topa ha ...
-
topa tutmak
:
-
1) üzerine topla ateş etmek: 2) (Mecaz) kötü eleştiri amaçlı sald ...
-
topaç gibi
:
-
vücutça toplu ve sağlıklı (çocuk).
-
-
topal eşekle kervana katılmak (karışmak)
:
-
(Teklifsiz Konuşma) yetkisi ve yeteneği olmadığı hâlde önemli bir ...
-
toprağa bakmak
:
-
ölümü yakın görünmek.
-
toprağa düşmek
:
-
ölüp gömülmek:
-
toprağa vermek
:
-
ölüyü gömmek.
-
toprağı bol olsun
:
-
Müslüman olmayanlar için 'ruhu sükûn içinde olsun' anlamında söyl ...
-
toprağı çekmiş
:
-
sürekli olarak yaşadığı yerden kısa bir süre kalmak üzere gittiği ...
-
toprağına ağır gelmesin
:
-
bir ölünün aleyhinde konuşulduğunda kullanılan bir söz.
-
toprak çekmek
:
-
1) bir yerdeki toprağı başka bir yere taşımak; 2) (Mecaz) ölmek
-
toprak doyursun gözünü
:
-
gözünü toprak doyursun.
-
toprak olmak
:
-
1) ölümünün üzerinden çok zaman geçtiği için artık çürümüş olmak, ...
-
toprak paklar
:
-
bir kimsenin yaptığı kötülükler ancak ölmesiyle son bulur' anlamı ...
-
topu atmak
:
-
1) (Argo) iflas etmek: 2) sınıfta kalmak
-
topu dikmek
:
-
1) topu ayakla hızlı bir biçimde havaya doğru atmak; 2) (Mecaz) ö ...
-
topu taca atmak (bırakmak)
:
-
1)(Spor) karşılaşmada topu yan çizgi dışına çıkarmak: 2) (Mecaz) ...
-
topuk çalmak
:
-
yürürken ayakların iç kemikleri birbirine çarpmak.
-
topuk kapmak
:
-
dalmak.
-
topuk vurmak
:
-
(Askeri) selamlamadan önce ayak topuklarını yan yana getirmek.
-
topuz gibi
:
-
kısa ve tıknaz (kimse).
-
torbaya koymak
:
-
(Teklifsiz Konuşma) sağlamak, elde etmek.
-
tornistan etmek
:
-
1)(Denizcilik) gemi geri dönmek; 2) (Halk Dili) bir giyeceği ters ...
-
tortop olmak
:
-
top biçimine girmek:
-
torun tosun (torba) sahibi olmak
:
-
1) torunu olmak; 2) yaşlı olmak
-
tos vurmak
:
-
alın veya boynuzla vurmak, süsmek:
-
tosun gibi
:
-
tıknazca ve gürbüz.
Deyimler Sözlüğü İçerisinde Arama
|