|
Deyimler Sözlüğü (98)
Deyimler Sözlüğü (98. Sayfa)
-
taşı ölçeyim
:
-
(Halk Dili) kırık, ezik, yara vb. durumlar anlatılırken bir kimse ...
-
taşı sıksa suyunu çıkarır
:
-
birinin vücutça çok güçlü olduğunu belirtmek üzere söylenen söz:
-
taşı toprağı altın olmak
:
-
1) arazisi çok değerli olmak; 2) her türlü zenginliğe, olanağa, f ...
-
taşın altına elini koymak
:
-
elini taşın altına koymak.
-
taşlar yerine oturmak
:
-
1) her şey yerli yerinde olmak; 2) her makama, işin veya görevin ...
-
taşralı kalmak
:
-
bir kimse taşrada edindiği görgü, örf ve âdetleri bırakmamak:
-
tat almak
:
-
bir şeyden hoşlanmak, zevk almak:
-
tat kazanmak
:
-
belli bir tada kavuşmak, olgunlaşmak, tatlanmak.
-
tat vermek
:
-
1) acı, tatlı, ekşi vb. bir tat kazandırmak; 2) (Mecaz) hoşa gide ...
-
tatil etmek
:
-
1) başka bir güne, zamana erteleyerek çalışmaya ara vermek; 2) ok ...
-
tatil olmak
:
-
kapanmak, ara verilmek.
-
tatil yapmak
:
-
1) tatile çıkmak; 2) işe ara verip dinlenmek
-
tatile girmek
:
-
belirli bir süre için çalışmalara ara vermek:
-
tatlı canından etmek
:
-
öldürmek:
-
tatlı canından olmak
:
-
ölmek.
-
tatlı canını sıkmak
:
-
gereksiz şeylere üzülmek ve bunları dert edinmek.
-
tatlı yerinde bırakmak (kesmek)
:
-
bir işi can sıkıcı bir duruma sokmadan sona erdirmek.
-
tatmin etmek
:
-
1) karşısındakinin cinsel isteklerini gidermek; 2) karşısındakine ...
-
tatmin olmak
:
-
1) istediği bir şeye ulaşarak hoşnut olmak, rahatlamak, doyurulma ...
-
tatsızlık çıkarmak
:
-
hoşa gitmeyen, can sıkıcı, gergin bir duruma sebep olmak:
-
tav olmak
:
-
1) kanmak: 2) tam olarak istediği olmasa da kabul etmek
-
tav vermek
:
-
1) gereken ve uygun nemi sağlamak; 2) (Mecaz) en uygun duruma get ...
-
tava gelmek
:
-
1) toprak sürülecek duruma gelmek; 2) (Mecaz) yumuşamak, kanmak, ...
-
tava getirmek
:
-
1) gereği kadar ısıtmak; 2) (Mecaz) olayları istenilen duruma get ...
-
tavan başına çökmek (yıkılmak)
:
-
beklenmeyen bir durum karşısında şaşırıp kalmak:
-
tavan yapmak
:
-
1) Menkul Kıymetler Borsasında işlem görmekte olan hisse senedini ...
-
-
tavana vurmak
:
-
tavan yapmak.
-
tavı kaçmak (geçmek)
:
-
uygun zamandan yararlanamamak.
-
tavını bulmak
:
-
iş vb. için en uygun şartları yakalamak.
-
tavır almak (takınmak)
:
-
belli bir durum veya davranış biçimini benimsemek, vaziyet almak:
-
taviz vermek
:
-
ödün vermek:
-
tavla atmak
:
-
tavla oynamak:
-
tavşan boku gibi (ne kokar ne bulaşır)
:
-
(Kaba) ne yararı ne de zararı olan (kimse).
-
tavşana kaç, tazıya tut demek
:
-
iki tarafı, karşıt olan davalarında kışkırtmak, ikili oynamak.
-
tavşanı araba ile avlamak
:
-
işini telaşsız ve soğukkanlılıkla görmek.
-
tavşanın suyunun suyu
:
-
iki şey arasındaki ilginin çok uzak olduğunu anlatan bir söz.
-
tavuk ayağı yemek
:
-
gevezelik etmek, dedikodu yapmak:
-
tavuk gibi
:
-
erken yatıp uyuyan.
-
tay tay durmak
:
-
emekleme döneminde, henüz yürüyemeyen çocuk ayakları üzerinde dur ...
-
tayini çıkmak
:
-
atanmak.
-
tazarruda bulunmak
:
-
Tanrı'ya yakarmak.
-
taze ot görmüş eşek gibi
:
-
iştahlanmış bir biçimde:
-
tazı gibi
:
-
1) çok zayıf ve ince kemikli (kimse); 2) çok hızlı (kimse)
-
tazyik etmek
:
-
1) zorlamak, baskı yapmak; 2) sıkıştırmak:
-
tebdil gezmek
:
-
1) tanınmamak için kılık değiştirerek gezmek; 2) (Mecaz) değişik ...
-
tebdilimekânda ferahlık vardır
:
-
sağlık veya görev değişikliği nedeniyle bir yerden başka bir yere ...
-
tebelleş etmek
:
-
birini veya bir şeyi birinin başına bela etmek:
-
tebelleş olmak
:
-
onun başına dert olmak, musallat olmak:
-
tebligatta bulunmak
:
-
bildirim yayımlamak, bildirimden haberdar etmek, bildirim gönderm ...
-
tecahülüarifaneden gelmek
:
-
bilmez gibi davranmak.
-
tecrübe tahtasına çevirmek
:
-
üst üste başarısız denemelere konu etmek:
-
-
tecrübe tahtasına dönmek
:
-
üst üste başarısız denemelere konu olmak.
-
tedahülde kalmak
:
-
ödenmeden birikmek.
-
tedarikte bulunmak
:
-
hazırlık yapmak.
-
tedavi görmek (olmak)
:
-
iyileşmek amacıyla sağlık uygulamalarından geçmek:
-
tedavülden kalkmak
:
-
para artık kullanılmamak.
-
tedavüle çıkarmak
:
-
parayı piyasaya çıkarmak.
-
tedbir almak
:
-
1) önlem almak: 2) hazırlanmak
-
teessüf ederim!
:
-
yazıklar olsun!
-
teessüf etmek
:
-
1) acımak, üzülmek, yazıklanmak: 2) kınamak
-
teessür göstermek
:
-
üzüntüsünü açığa vurmak:
-
tef çalsan oynayacak
:
-
karmakarışık olan eşyalar için söylenen bir söz.
-
tefe koyup çalmak
:
-
tefe koymak.
-
tefekküre dalmak
:
-
derin düşünmek, düşünceye dalmak.
-
tefrika çıkarmak
:
-
birbirine kötülük etmeye kadar varan sürekli anlaşmazlık yaratmak ...
-
teğet geçmek
:
-
1) yakınından geçmek; 2) (Mecaz) bir konuya üstünkörü dokunmak:
-
tehdit etmek
:
-
1) gözdağı vermek: 2) tehlikeli bir durum yaratmak
-
tehdit savurmak
:
-
korkutmak, gözdağı vermek:
-
tehlike atlatmak
:
-
büyük zarar ve sıkıntılara yol açacak bir olayı savuşturmak.
-
tehlike çanları çalmak
:
-
kötü bir durumun ortaya çıkacağı belli olmaya başlamak:
-
tehlikeye atılmak
:
-
zarar ve sıkıntılara yol açacak bir davranışta bulunmak:
-
tehlikeye düşürmek
:
-
sıkıntı, üzüntü veya zarar oluşturacak bir duruma sokmak.
-
tek dalmak
:
-
(Spor) güreşte karşı güreşçinin tek bacağını kapmak.
-
tek durmak
:
-
uslu durmak, yaramazlık etmemek, sessiz kalmak:
-
tek durmamak
:
-
1) bir taraf öbür tarafa karşı bazı hareket ve çalışmalar içinde ...
-
tek elden
:
-
bir yerin veya bir merkezin kumanda ve yönetimi altında olarak.
-
-
tek geçmek
:
-
sadece onunla ilgilenmek, sadece ona önem vermek.
-
tek kürekle mehtaba çıkmak
:
-
1) eksik hazırlıkla bir işe kalkışmak; 2) beceriksizce alay etmey ...
-
tek sıra olmak
:
-
sıraya girmek, sıralanmak:
-
tek vücut olmak
:
-
birlikte hareket etmek:
-
tekbir getirmek
:
-
Müslümanlıkta Tanrı'nın büyüklüğünü, yüceliğini anmak için söylen ...
-
tekeden süt çıkarmak
:
-
(Halk Dili) olamayacak şeyleri olur duruma getirmek:
-
tekelinde olmak
:
-
herhangi bir şey tekeli altında bulunmak, elinde tutmak, inhisarı ...
-
tekeline (tekellerine) almak
:
-
1) bir şeye tek başına sahip olmak, inhisarına almak, patentini a ...
-
teker meker yuvarlanmak
:
-
1) döne döne yuvarlanmak; 2) iyi durumda olan bir kişi durumunu b ...
-
tekere çomak sokmak
:
-
birinin yolunda giden işini aksatan, engelleyen davranışta bulunm ...
-
tekerine (tekerinin önüne) taş koymak
:
-
tekere çomak sokmak:
-
tekme atmak (vurmak)
:
-
1) ayakla bir yere sertçe vurmak:2) çifte atmak; 3) (Mecaz) ihane ...
-
tekme tokat girişmek
:
-
dayak atmak.
-
tekme yemek
:
-
1) birinin ayağından darbe almak; 2) ihanete uğramak:
-
tekmil almak
:
-
(Askeri) üst, birliğin o andaki durumunu bildiren sözlü bilgiyi a ...
-
tekmil vermek
:
-
1) (Askeri) ast, bir iş ve durum hakkında üste bilgi vermek; 2) a ...
-
tel çekmek
:
-
telle çevirmek, tel germek:
-
tel takınmak
:
-
(Alay) teller takmak.
-
tel tel dökülmek
:
-
1) dağılıp gitmek; 2) (Mecaz) çok başarısız olmak
-
telakki olunmak
:
-
sayılmak, öyle kabul edilmek:
-
telaş göstermek
:
-
telaşını belli etmek:
-
telaşa düşmek
:
-
telaşlanmak:
-
telaşa gelmek
:
-
bir iş telaş sırasında yapılmak.
Deyimler Sözlüğü İçerisinde Arama
|