|
Deyimler Sözlüğü (82)
Deyimler Sözlüğü (82. Sayfa)
-
omuzları çökmek
:
-
bitkin, perişan ve yıkılmış bir durumda olmak.
-
omzuna atmak
:
-
ceket vb. şeyleri tam olarak giymeden sırtına koymak:
-
on para etmemek
:
-
hiçbir değeri olmamak:
-
on paraya on takla (taklak) atmak
:
-
az bir miktar kazanabilmek için bile onursuzca bir sürü şey yapma ...
-
on parmağı boğazında olmak
:
-
isteği yapılmadığında sıkıntıya düşmek, düşürmek:
-
on parmağında on hüner (marifet) olmak
:
-
elinden her iş gelmek, çok becerikli olmak.
-
on parmağında on kara
:
-
herkesi lekelemek huyu olanlar için kullanılan bir söz:
-
ona buna dil uzatmak
:
-
herkes için ileri geri konuşmak.
-
onarım görmek
:
-
onarılmak:
-
onu bunu bırak
:
-
bahane arama, mazeret ileri sürme' anlamında kullanılan bir söz.
-
onur duymak
:
-
onurlanmak:
-
onuruna dokunmak
:
-
birinin gururunu, haysiyetini incitmek.
-
onuruna yedirememek
:
-
bir kimse, kendine duyduğu saygıyla bağdaşmayan ve onur kırıcı ol ...
-
operasyona çıkmak
:
-
harekât gerçekleştirmek.
-
oralarda olmamak
:
-
işi sezmemiş gibi davranmak, anlamazlıktan gelmek:
-
oralı (bile) olmamak
:
-
önemsememek, umursamamak, aldırmamak, ilgilenmemek:
-
orası senin, burası benim dolaşmak (gezmek)
:
-
durmadan gezip dolaşmak.
-
orasına burasına
:
-
dağınık olarak, gelişigüzel bir biçimde.
-
orman gibi
:
-
gür, çok (saç, kaş vb.).
-
orman taşlamak
:
-
bir kimsenin düşüncesini dolaylı olarak öğrenmeye çalışmak.
-
orta katı kiraya vermek
:
-
(Argo) gebe kalmak.
-
ortada bırakmak
:
-
birini çok güç bir durumdayken terk etmek.
-
ortada fol yok yumurta yok
:
-
fol yok yumurta yok.
-
ortada kalmak
:
-
1) yersiz kalmak, barınacak yer bulamamak; 2) güç bir durumda vey ...
-
ortadan kaldırmak
:
-
1) saklamak; 2) yok etmek:
-
ortadan kalkmak
:
-
yok olmak:
-
-
ortadan sır olmak
:
-
kaybolmak, arkada iz bırakmadan gitmek:
-
ortadan söylemek
:
-
herkesin içinde, belli bir kimseyi amaçlamadan konuşmak.
-
ortak etmek
:
-
bir şeyi paylaşmaya razı olmak, katılmaya onay vermek.
-
ortak olmak
:
-
bir şeyi paylaşmak veya bir şeye katılmak:
-
ortaklık kurmak
:
-
şirket, kumpanya açmak veya çalıştırmak:
-
ortalığı ... götürmek (almak)
:
-
kaplamak:
-
ortalığı birbirine katmak
:
-
kargaşa çıkarmak.
-
ortalığı gürültüye (patırtıya) vermek
:
-
gereksiz bir telaşa düşürmek.
-
ortalığı kırıp geçirmek
:
-
1) herkesi heyecana sürüklemek: 2) çok kızarak çevresindekilere b ...
-
ortalık ağarmak
:
-
sabah olmaya başlamak:
-
ortalık düzelmek
:
-
toplum içindeki karışıklık yok olmak, tedirginlik kalmamak, maddi ...
-
ortalık kararmak
:
-
akşam olmak:
-
ortalık karışmak
:
-
toplumda veya devletler arasında düzensizlik baş göstermek.
-
ortalık sütliman olmak
:
-
sakinleşmek, durulmak:
-
ortalık yatışmak
:
-
toplum içindeki düzensizlik ve kargaşa sona erip düzenli yaşayış ...
-
ortam yaratmak
:
-
imkân sağlamak:
-
ortama ayak uydurmak
:
-
çevreye uyum sağlamak.
-
ortama uymak
:
-
çevreye uyum sağlamak.
-
ortasını bulmak
:
-
ılımlı derecesini bulmak, uzlaştırmak.
-
ortaya almak
:
-
her yanını çevirmek, kuşatmak.
-
ortaya atılmak
:
-
1) ileri sürülmek, herkesin bilgisine sunulmak; 2) bir kimse bir ...
-
ortaya atmak
:
-
söylemek, ileri sürmek:
-
ortaya balgam atmak
:
-
(Kaba) bir iş kıvamındayken, biri herkesin zihnini bulandıracak b ...
-
ortaya çıkarmak
:
-
delilleriyle göstermek, ispat etmek:
-
ortaya çıkmak
:
-
1) yokken var olmak, meydana çıkmak, türemek: 2) biri kendini gös ...
-
-
ortaya dökmek
:
-
1) çıkarmak, göstermek; 2) açıklamak:
-
ortaya düşmek
:
-
kadın orta malı olmak, sokağa düşmek.
-
ortaya konuşmak
:
-
sözü hiç kimseyi hedef almadan söylemek.
-
ortaya koymak
:
-
1) herkesin görebileceği yere koymak; 2) yaratmak, yapmak; 3) açı ...
-
ortaya sürülmek
:
-
anlatılmak, belirtilmek, söylenmek:
-
ortaya yayılmak
:
-
herkes tarafından duyulmak:
-
oruç açmak
:
-
vakit geldiğinde oruç bozmak, iftar etmek.
-
oruç bozmak
:
-
bir şey yiyerek, içerek orucunu kesmek veya sona erdirmek:
-
oruç tutmak
:
-
oruç ibadetini yerine getirmek:
-
oruç yemek
:
-
oruç tutmamak.
-
Osmanlı tokadı atmak
:
-
1) bir kimseye sert ve etkili bir biçimde tokat atmak; 2) (Mecaz) ...
-
Osmanlı tokadı yemek
:
-
1) sert ve etkili bir biçimde tokat atılmak; 2) (Mecaz) sert ve e ...
-
ot gibi
:
-
1) bilgisiz, görgüsüz, değersiz olan; 2) amaçsız, zevk almadan (y ...
-
ot gibi yaşamak
:
-
amaçsız, beklentisiz gün geçirmek.
-
ot tutunmak
:
-
vücuttaki istenmeyen kılları düşürmek için ilaç sürünmek.
-
otomatiğe almak (bağlamak)
:
-
kendi kendine yeniden düzene sokmak.
-
otomatiğe geçmek
:
-
otomatik olarak çalışmaya başlamak.
-
otorite sağlamak (temin etmek)
:
-
yetki kurmak veya yetki sahibi olmak:
-
oturup kalkmak
:
-
hareket etmek:
-
otuz iki dişe keman çaldırmak
:
-
içecek çok soğuk olmak.
-
oy vermek (kullanmak)
:
-
herhangi bir konuya ait tercihini belirtmek, rey vermek:
-
oya gibi
:
-
ince, güzel, zarif:
-
oya koymak (sunmak)
:
-
bir konuda sonucu belirlemek için oy verilmesini istemek, sağlama ...
-
oydaş olmak
:
-
aynı düşüncede, aynı inançta olmak:
-
oylamaya geçmek
:
-
oy verme işlemine başvurmak.
-
-
oylamaya koymak
:
-
bir toplantıdaki oy sayısını belirlemek, oy verilmesini istemek, ...
-
oyun almak
:
-
oyunda kazanmak, sayı sahibi olmak.
-
oyun bağlamak
:
-
(Spor) güreşte rakibe bir oyun uygulayıp onu sonuçlandırmadan bek ...
-
oyun bozmak
:
-
1) tasarlanmış bir işi yersiz ve vakitsiz olarak karıştırmak, pla ...
-
oyun çıkarmak
:
-
(Spor) oyun oynamak:
-
oyun kurmak
:
-
1) (Spor) bir yarışmayı kazanmak için belirli bir taktik uygulama ...
-
oyun oynamak
:
-
1) birini aldatmak, kandırmak: 2) (Mecaz) hile yapmak
-
oyun vermek
:
-
oyunda kaybetmek.
-
oyun yapmak
:
-
1) (Spor) güreşte rakibe oyun uygulamak; 2) (Mecaz) hile yapmak
-
oyuna çıkmak
:
-
oyun için sahneye çıkmak:
-
oyuna gelmek
:
-
aldatılmak:
-
oyuna getirmek
:
-
birini tuzağa düşürmek, aldatmak:
-
oyuna kurban gitmek
:
-
bir hile, düzen sonunda zarara, iftiraya uğramak:
-
oyunu almak
:
-
oyunu kazanmak.
-
oyunun kurallarını bilmek
:
-
yapılan işlerin nasıl, kimler tarafından ve hangi ilişkilerle son ...
-
öbür dünyayı boylamak
:
-
ahireti boylamak:
-
öç (öcünü) almak (çıkarmak)
:
-
yapılan bir kötülüğün acısını kötülük yaparak çıkarmak, intikam a ...
-
ödev bilmek (saymak)
:
-
bir şey yapmayı kendisi için yerine getirilmesi zorunlu bir iş ol ...
-
ödü bokuna karışmak
:
-
(Kaba) çok korkmak:
-
ödü kopmak (patlamak)
:
-
çok korkmak:
-
öfke yüzü göstermek
:
-
çok sinirlendiğini belli etmek:
-
öfkeden deliye dönmek
:
-
fazla sinirlenmek:
-
öfkesi başına sıçramak (çıkmak, vurmak)
:
-
çok öfkelenmek.
-
öfkesi kabarmak
:
-
çok kızmak, sakinleşmişken yeniden öfkelenmek, tekrar sinirlenmek ...
Deyimler Sözlüğü İçerisinde Arama
|