|
Deyimler Sözlüğü (89)
Deyimler Sözlüğü (89. Sayfa)
-
sahip kılmak
:
-
sahip olmasını sağlamak.
-
sahneye çıkmak
:
-
1) tiyatro, müzik vb. sanatçılar için sanatını izleyici önünde uy ...
-
sahneye koymak
:
-
(Tiyatro) tiyatro eserini veya müzikal bir oyunu, metin, oyun, yo ...
-
sahura kalkmak
:
-
oruç tutan kimse gün doğmadan yemek yemek için yataktan kalkmak.
-
sak durmak
:
-
dikkatli, uyanık durumda bulunmak.
-
sak yatmak
:
-
derin uykuya dalmadan uyumak.
-
saka beygiri gibi
:
-
1) bir iş uğruna birçok yere uğrayarak dolaşan (kimse); 2) yalnız ...
-
sakal bırakmak (koyuvermek veya salıvermek veya uzatmak)
:
-
sakalını tıraş etmeyip büyütmek: 'Yaşıtlarının hemen hepsi sakal ...
-
sakal oynatmaz
:
-
ağızda eriyecek kadar olgunlaşmış (yemiş, yiyecek).
-
sakalı değirmende ağartmak
:
-
yıllar pek çok deneyim kazandırmış olmak.
-
sakalı ele vermek (kaptırmak)
:
-
başkasının sözünden çıkmayacak bir duruma düşmek:
-
sakalı saydırmak
:
-
saygınlıktan düşmek.
-
sakalına ak (kır) düşmek
:
-
sakalı ağarmaya başlamak, yaşlanmak:
-
sakalına göre tarak vurmak
:
-
birinin hoşlanacağı biçimde konuşmak veya davranmak:
-
sakalına kar yağmak
:
-
sakalı aklaşmaya başlamak.
-
sakata gelmek
:
-
(Argo) tuzağa düşmek.
-
sakın ha!
:
-
yapma, yapmaktan çekin' anlamında, yapılması istenmeyen bir davra ...
-
sakınması olmamak
:
-
1) korkusu, çekinmesi olmamak; 2) incelik kurallarına, saygıya al ...
-
sakız gibi
:
-
1) çok temiz, çok beyaz: 2) ayrılmak bilmez, yapışkan
-
sakit kalmak
:
-
söz söylemesi gerekirken susmak.
-
sala vermek (okumak)
:
-
1) minarelerde, salat okuyarak cuma namazını haber vermek: 2) bir ...
-
salah bulmak
:
-
düzelmek, iyileşmek, onmak.
-
salapurya gibi
:
-
çok büyük olan veya ayağa büyük gelen (ayakkabı).
-
salavat getirmek
:
-
1) Hz. Muhammed'e saygı bildirmek için dua okumak; 2) tehlikeli b ...
-
saldırıya uğramak
:
-
saldırı karşısında kalmak, tecavüze uğramak.
-
sallantıda bırakmak
:
-
bir şeyi sonuca bağlamamak, savsaklamak.
-
-
salma gezmek (dolaşmak)
:
-
başıboş hayvan gibi dolaşmak:
-
salma salmak
:
-
genellikle köylerde işlerin görülmesi için ihtiyar heyetinin kara ...
-
salta durmak
:
-
köpek arka ayakları üzerine kalkmak.
-
saltanat sürmek
:
-
1) hükümdarlık etmek; 2) bolluk içinde yaşamak
-
salto atmak
:
-
rakibe salto oyunu uygulamak.
-
saman alevi gibi
:
-
birden parlayıp arkasından hemen yatışan.
-
saman altından su yürütmek
:
-
belli etmeden iş çevirmek, ortalığı karıştırmak:
-
saman gibi
:
-
tatsız, yavan:
-
sana yalan, bana gerçek
:
-
söylediğim şeyi sen bilmiyorsun ancak doğrudur, ben biliyorum' an ...
-
sancak göstermek
:
-
(Denizcilik) gemi, ulusunu belirten sancağını göndere çekmek.
-
sancısı tutmak
:
-
1) birdenbire ve şiddetli bir ağrı gelmek: 2) (Mecaz) tedirgin ol ...
-
sandığa gitmek
:
-
1) seçim kararı almak; 2) oy kullanmak
-
sandığa gömmek
:
-
seçimde ağır yenilgiye uğratmak.
-
sandık başına gitmek
:
-
sandığa gitmek.
-
sandık düzmek
:
-
çeyiz hazırlamak:
-
sandıktan çıkmak
:
-
(Halk Dili) seçimle işbaşına gelmek.
-
sanısına kapılmak
:
-
sanmak, zannetmek.
-
sansür koymak
:
-
sansürlemek:
-
sansürden geçirmek
:
-
her türlü yayını, sinema ve tiyatro eserini denetlemek.
-
santim kaçırmamak
:
-
çok dikkatli ve hesaplı olmak.
-
sap çekmek
:
-
biçilmiş ekini tarladan harmana kaldırmak.
-
sap derken saman demek
:
-
belirli ve doyurucu bir düşünce ortaya koyamamak:
-
sap gibi
:
-
1) çok ince: 2) (Argo) yalnız, tek başına
-
sap yiyip saman sıçmak
:
-
1) (Kaba) bir olaya kızıp ateş püskürmek; 2) yararsız şeylerle uğ ...
-
saparta (sapartayı) yemek
:
-
azarlanmak, terslenmek:
-
-
sapartayı vermek
:
-
azarlamak, terslemek:
-
sapına kadar
:
-
tam anlamıyla, bütünüyle:
-
sapır sapır dökülmek
:
-
başarısız olmak.
-
sapla samanı karıştırmak
:
-
iyi ile kötüyü ayıramamak.
-
saplanıp kalmak
:
-
1) takılıp kalmak: 2) bir konuda yoğunlaşıp başka bir şeyle ilgil ...
-
sapsarı kesilmek (olmak)
:
-
çok sararmak:
-
sararıp solmak
:
-
1) giderek daha çok solmak: 2) (Mecaz) sağlığı bozulmak
-
sardalya gibi istif olmak
:
-
bir yerde çok kalabalık ve sıkışık bulunmak.
-
sarhoşluğa vurmak
:
-
kendini sarhoş gibi göstermek, sarhoş olmuşçasına davranmak:
-
sarı çizmeli Mehmet Ağa
:
-
kim olduğu, nerede oturduğu bilinmeyen kimse.
-
sarılıp kundaklanmak
:
-
yoğun etki altında kalmak:
-
sarıp sarmalamak
:
-
sıkıca sarmak:
-
sarmaş dolaş olmak
:
-
1) birbirine sarılıp kucaklaşmak: 2) iç içe girmek, karman çorman ...
-
sarpa sarmak (çekmek)
:
-
güçlükler ortaya çıkmak, çözülmesi çok güç bir duruma gelmek:
-
sarsıntı geçirmek
:
-
beklenmedik bir olaydan çok etkilenmek, üzülmek.
-
sası kokmak
:
-
yiyecek bozulmak, çürümek.
-
satılığa çıkarmak
:
-
satmak, satışa çıkarmak:
-
satıp savmak
:
-
gereken parayı sağlamak için elindeki malı ucuza satıp tüketmek, ...
-
satır atmak
:
-
herkesi öldürmek, kırıp geçirmek.
-
satışa çıkarmak
:
-
satmak için ortaya koymak:
-
satışa gelmek
:
-
uydurma bir sebeple ortada bırakılmak.
-
satıya çıkarmak
:
-
satışa çıkarmak.
-
savaş açmak (ilan etmek)
:
-
1) bir veya daha fazla devlete karşı savaş durumuna geçmek; 2) or ...
-
savaş vermek
:
-
savaşmak.
-
savaşım vermek
:
-
bir amaca erişmek, bir güce karşı koyabilmek için uğraşmak, çaba ...
-
-
savunmasını almak
:
-
soruşturma sebebiyle suçlanan birisinin düşüncesine başvurmak.
-
savuşup gitmek
:
-
ilgi çekmeden gizlice, aceleyle ayrılmak:
-
saya gezmek
:
-
köy çocukları ramazanda veya özel günlerde çeşitli tekerlemeler s ...
-
sayesinde sayeban olmak
:
-
istenilen bir şeyi başkasının aracılığıyla elde etmek:
-
sayfa bağlamak
:
-
dizgide dökülen kurşun satırları bir sayfa düzeni içinde toplayar ...
-
saygı duymak (beslemek)
:
-
birine, bir şeye karşı saygı hissetmek:
-
saygı göstermek
:
-
saymak, değer vermek:
-
sayı hesabıyla
:
-
bir spor yarışmasında bir sporcu veya takımın kazandığı sayı bakı ...
-
sayım suyum yok
:
-
1) çocuk oyunlarında 'kısa bir süre için oyun dışıyım' anlamında ...
-
sayıp dökmek
:
-
ne var ne yok, hepsini söylemek:
-
sayısını Allah bilir
:
-
o kadar çok ki saymakla bitmez' anlamında kullanılan bir söz.
-
saymakla bitmemek (tükenmemek)
:
-
pek çok olmak.
-
sebat etmek (göstermek)
:
-
sözünden veya kararından dönmemek, bir işi sonuna kadar götürmek, ...
-
sebebiyet vermek
:
-
bir şeye, bir olaya sebep olmak, yol açmak:
-
sebepsiz kalmak
:
-
yoksul bir duruma düşmek.
-
sebil etmek
:
-
bol bol vermek, dağıtmak:
-
sebilhane bardağı gibi
:
-
hoşa gitmeyen kalabalık (insan topluluğu).
-
secde etmek
:
-
1) alnı, eli, ayakları, dizleri, ayak parmaklarını yere getirmek: ...
-
secdeye varmak (kapanmak)
:
-
secde etmek.
-
sedyelik olmak
:
-
ayakta duramayacak duruma gelmek.
-
sefa (sefalar) bulduk
:
-
sefa geldin, sefa geldiniz' sözüne 'teşekkür ederim' anlamında ka ...
-
sefa geldin (geldiniz)
:
-
hoş geldin, hoş geldiniz' anlamında kullanılan ağırlama, karşılam ...
-
sefa geldine gitmek
:
-
bir kente, bir mahalleye yeni gelen veya geziden dönen birine ziy ...
-
sefa sürmek
:
-
rahat, sakin ve eğlenceli yaşamak.
Deyimler Sözlüğü İçerisinde Arama
|