|
Deyimler Sözlüğü (85)
Deyimler Sözlüğü (85. Sayfa)
-
parmak kadar
:
-
çok küçük:
-
parmak kaldı
:
-
az kaldı, az kalsın, neredeyse' anlamında kullanılan bir söz.
-
parmak kaldırmak
:
-
bir toplulukta söz istemek için işaret parmağını açık bırakarak k ...
-
parmakla gösterilmek
:
-
1) bir şey az bulunmak; 2) seçkin, ünlü olmak
-
parmakla sayılmak
:
-
çok az olmak:
-
parmaklarını (birlikte) yemek
:
-
yemeği çok beğenmek.
-
parsayı başkası toplamak
:
-
bir emeğin karşılığını o emeği çeken değil, başka biri almak.
-
partal atmak
:
-
yalan söylemek:
-
parti çevirmek
:
-
kâğıt oyunları, tavla vb.nde bir parti oynamak.
-
parti vermek
:
-
bir şeyi kutlamak veya eğlenmek için birçok kimseyi bir araya top ...
-
partiyi kaybetmek
:
-
1) elde etmeye çalıştığı bir kazancı karşısındakine kaptırmak; 2) ...
-
partiyi vurmak
:
-
büyük bir kazanç sağlamak.
-
pas açmak
:
-
bir şeyin pasını giderip parlatmak.
-
pas almak
:
-
(Spor) bazı top oyunlarında bir oyuncu takım arkadaşından gelen t ...
-
pas atmak (vermek)
:
-
1)(Spor) bazı top oyunlarında bir oyuncu takım arkadaşına top geç ...
-
pas geçmek
:
-
1) bazı iskambil oyunlarında o ele katılmamak; 2) 'geçiniz' demek ...
-
pas tutmak
:
-
1) paslı duruma gelmek, paslanmak; 2) çalışamaz duruma gelmek:
-
pas vermemek
:
-
karşı cinse umut ve cesaret vermemek.
-
paskalya yumurtası gibi
:
-
yüzüne çok allık süren.
-
pasta çekmek
:
-
otomobilleri pasta ile parlatmak.
-
paşa gibi yaşamak
:
-
bolluk içinde yaşamak, bey gibi yaşamak.
-
paşa olmak
:
-
(Halk Dili) fazlaca içki içmiş olmak.
-
pat diye
:
-
ansızın:
-
pata çakmak
:
-
(Argo) askerce selam vermek.
-
pata gelmek
:
-
1) kâğıt oyunlarında berabere kalmak; 2) ödeşmek, başa baş gelmek
-
patırtı çıkarmak
:
-
kavgaya sebep olmak, kavga çıkarmak.
-
-
patırtı kopmak
:
-
kavga çıkmak, kargaşalık olmak.
-
patırtıya pabuç bırakmamak
:
-
(Teklifsiz Konuşma) önemli bir tehlike yaratmayacağını bildiği kı ...
-
patinaj yapmak
:
-
1) tekerlek, tutunma eksikliği sebebiyle ilerlemeksizin aynı nokt ...
-
patlak vermek
:
-
gizli kalması istenen veya beklenmedik bir olay, ansızın ortaya ç ...
-
patlama!
:
-
sabret, sakin ol' anlamında kullanılan uyarıcı bir söz:
-
patron çıkarmak
:
-
patronları çizili olduğu modelden kopya yolu ile bir kâğıda geçir ...
-
pay bırakmak
:
-
1) kesme, biçme, yapma sırasında, bir şeyde daha sonra kullanılma ...
-
pay çıkarmak
:
-
bir olay veya durumdan gereken deneyimi kazanmak, tutulacak yolu ...
-
pay vermek
:
-
1) hisse vermek, bölüşmede bulunan parçalardan ayırmak: 2) (Mecaz ...
-
payanda vurmak
:
-
payandalamak.
-
paydos borusu çalmak
:
-
işi bırakma zamanının geldiğini boru sesi ile bildirmek.
-
paydos demek
:
-
yapılmakta olan bir işi bırakmak.
-
paye vermek
:
-
değer, önem vermek:
-
payına düşmek
:
-
bölüşmede hisse ayrılmak, belirli bir bölüm verilmek:
-
payını almak
:
-
1) kendine ayrılanı almak: 2) (Mecaz) azarlanmak, paylanmak
-
payidar kalmak (olmak)
:
-
kalmak, yok olmamak, yaşamak:
-
pazar kayığı gibi
:
-
çok yüklenmiş (taşıt).
-
pazar ola!
:
-
satıcılara 'satışın bol olsun' anlamında söylenen bir iyi dilek s ...
-
pazara çıkarmak
:
-
satılığa çıkarmak.
-
pazarlığa girişmek
:
-
pazarlık yapmaya başlamak:
-
pazarlığı pişirmek
:
-
pazarlıkta uyuşma sağlayacak duruma gelmek:
-
pedavra gibi
:
-
kaburga kemikleri sayılacak kadar zayıf (kimse).
-
pedavrası çıkmış
:
-
pedavra gibi.
-
pek söylemek
:
-
kırıcı ve sert konuşmak.
-
peklik çekmek
:
-
sürekli olarak güçlükle büyük abdest bozmak.
-
-
pelte gibi
:
-
1) çok gevşek; 2) çok yorgun
-
pencere açmak
:
-
görüş açısı kazandırmak:
-
pençe atmak
:
-
1) yırtıcı hayvan ön ayaklarıyla saldırmak, vurmak: 2) (Mecaz) gü ...
-
pençe pençeye gelmek
:
-
kıyasıya, öldürürcesine dövüşmek.
-
pençe vurmak
:
-
1) pençelemek; 2) ayakkabıya pençe çekmek
-
perdah çekmek
:
-
sakalı bir daha ve kıl çıkışının ters yönünde olmak üzere tıraş e ...
-
perdah vurmak (etmek)
:
-
parlatmak.
-
perde çekmek
:
-
1) bir şeyin önüne perde germek; 2) gözlemek, örtmek
-
perde inmek
:
-
1)(Halk Dili) gözde katarakt olmak; 2) (Halk Dili) gizlemek, örtm ...
-
perde kurmak
:
-
Karagöz oyununa başlamak.
-
perdelerini açmak
:
-
tiyatro yeni mevsimde temsillerine başlamak:
-
perdelerini kapamak
:
-
tiyatro tamamen kapanmak.
-
perende atmak
:
-
havada çark gibi dönerek takla atmak:
-
peresesine getirmek
:
-
tam sırasını, uygun zamanını bulmak, biçimine getirmek.
-
pereseye almak
:
-
bir işi düşünmek, göz önüne almak.
-
pergelleri açmak
:
-
(Teklifsiz Konuşma) uzun adımlarla yürümek:
-
perhiz yapmak (etmek)
:
-
sağlığı korumak veya düzeltmek amacıyla özel bir beslenme düzeni ...
-
perhize çekmek
:
-
perhizi titizlikle uygulamak:
-
peri gibi
:
-
çok güzel.
-
perileri bağdaşmak
:
-
uyuşup anlaşmak, yıldızları barışmak.
-
perisi hoşlanmamak
:
-
yakınlık duymamak, ısınamamak.
-
perişanlık vermek
:
-
perişan duruma getirmek, perişan etmek:
-
perte çıkmak
:
-
taşıt hurdaya çıkmak.
-
pervane gibi dönmek
:
-
bir kimsenin yanından hiç ayrılmamak:
-
pervane kesilmek
:
-
1) saygı duyduğu bir kişiye hizmet edebilmek için devamlı etrafın ...
-
-
pervaz etmek
:
-
uçmak.
-
pes demek
:
-
karşısındakinin kendisinden daha üstün olduğunu kabul etmek, boyu ...
-
pes etmek
:
-
1) yenilgiyi kabul etmek, pes demek: 2) yenileceğini anlayıp sırt ...
-
pes perdeden konuşmak
:
-
1) alçak ve kalın sesle konuşmak; 2) alttan alarak, yumuşak bir d ...
-
pestil gibi
:
-
kımıldayamayacak kadar güçsüz, bitkin bir biçimde:
-
pestile çevirmek
:
-
çok yormak.
-
pestili çıkmak
:
-
çok yorulmak:
-
peşinde (peşinden) koşmak
:
-
elde etmek için uğraşmak:
-
peşinden sürüklemek
:
-
birinin veya birçoklarının arkasından gelmesini sağlamak:
-
peşinden yürümek
:
-
1) birinin arkasından yürümek, gitmek; 2) (Mecaz) bir kimseye her ...
-
peşine düşmek (gitmek)
:
-
1) arkasından gitmek, izlemek: 2) bir isteğin gerçekleşmesini sağ ...
-
peşine takılmak
:
-
ardından gitmek:
-
peşine takmak
:
-
yanında götürmek:
-
peşini bırakmamak
:
-
bir kimseyi veya şeyi izlemekten vazgeçmemek:
-
peşkeş çekmek
:
-
1) başkasının malını birine bağışlamak; 2) verilmemesi gereken bi ...
-
peştamal kuşanmak
:
-
1) peştamal giyinmek; 2) (Mecaz) bir zanaatta ustalık kazanmak
-
pey sürmek
:
-
1) artırma ile satılan bir şey için önce bir miktar para vermek v ...
-
peyda etmek
:
-
çıkarmak, oluşturmak, ortaya çıkarmak, edinmek:
-
peynir ekmek gibi
:
-
1) çok revaçta, çok tutulan, beğenilen; 2) çok kolay biçimde; 3) ...
-
pılı pırtıyı (pılıyı pırtıyı) toplamak
:
-
gitmek üzere bütün eşyalarını toplamak:
-
pıllım pıllım olmak
:
-
köhneleşmek.
-
pır pır etmek
:
-
1) ışık yanıp sönmek: 2) heyecanlanmak
-
pırlanta gibi
:
-
çok iyi nitelikleri olan, değerli, saf, temiz:
-
pışt demek
:
-
rahatsız edici bir söz söylemek:
Deyimler Sözlüğü İçerisinde Arama
|