|
Deyimler Sözlüğü (78)
Deyimler Sözlüğü (78. Sayfa)
-
mim koymak (yapıştırmak)
:
-
1) unutulmaması için işaret koymak; 2) önemli bularak üstünde ısr ...
-
minare gibi
:
-
çok uzun.
-
minder çürütmek
:
-
1) işsiz, güçsüz oturmak; 2) bir yerde uzun süre oturmak; 3) otur ...
-
minderden kaçmak
:
-
1) güreşte oyuna katılmamak; 2) güreşte oyun sırasında minderin d ...
-
minnet altında kalmamak
:
-
birinin iyiliğine karşı kendini borçlu durumdan kurtarmak için ka ...
-
minnet duymak
:
-
birinin iyiliğine karşı kendini ona borçlu saymak:
-
minnet etmemek
:
-
boyun eğmemek.
-
minnettar kalmak
:
-
birinden görülen iyiliğe karşı teşekkür duygusu beslemek:
-
miras yemek
:
-
1) kendine miras kalmak: 2) kendine kalan mirası tüketmek
-
mirasa konmak
:
-
bir kimseye önemlice bir kalıt kalmak:
-
mis gibi
:
-
1) çok güzel: 2) elbette
-
misafir gibi oturmak
:
-
1) bulunduğu yerden her an ayrılacakmış gibi eğreti, üstünkörü ot ...
-
misafir kalmak
:
-
bir yerde yiyip içmek, yatmak ve konuk olarak ilgi görmek:
-
misal göstermek
:
-
örnek vermek:
-
misk gibi
:
-
mis gibi.
-
misli menendi yok
:
-
benzeri, eşi yok:
-
mitralyöz gibi
:
-
durmadan, ara vermeden (konuşma).
-
modası geçmek
:
-
1) moda olmaktan çıkmak; 2) (Mecaz) önemini yitirmek, geçersiz du ...
-
model çıkarmak
:
-
1) kumaş kesiminden önce kâğıt vb. malzeme üzerine parçanın örneğ ...
-
mola almak
:
-
voleybol ve basketbolda taktik alışverişi yapmak için bir süre ar ...
-
mola vermek
:
-
uzun süren yolculuğa, yürüyüşe veya çalışmaya, dinlenmek amacıyla ...
-
moral bulmak
:
-
yürek gücünü, maneviyatını güçlendirmek:
-
moral vermek
:
-
bir kimsenin ruhsal direnme gücünü artırmak, cesaretlendirmek, yü ...
-
morali bozulmak
:
-
ruhsal yönden direnme gücünü yitirmek, içine korku düşmek.
-
moralini bozmak
:
-
bir kimsenin ruhsal yönden direnme gücünü azaltmak, sarsmak:
-
moratoryuma gitmek
:
-
tüm borçların ödeme zorunluluğunu geri bırakmak, resmî olarak gec ...
-
-
morga kaldırmak
:
-
ölüleri morga götürmek.
-
mortoyu çekmek
:
-
ölmek.
-
mosmor kesilmek (olmak)
:
-
kötü duruma düşmek, bozulmak, mahcup olmak.
-
mostra olmak
:
-
(Argo) kendini gülünç bir duruma sokmak.
-
motoru bozmak
:
-
bağırsakları bozulmak, ishal olmak.
-
muaf tutmak
:
-
bir ödevi, bir görevi bağışlamak, ayrıcalık tanımak.
-
muafiyet tanımak
:
-
kendisinden beklenilen veya istenilenlerin bütününü istememek.
-
muamele görmek
:
-
işlem uygulanmak, davranılmak:
-
muamma asmak
:
-
âşıklık geleneğinde herhangi bir konuyu manzum olarak bilmece tür ...
-
muammer olmak
:
-
1) yaşamak; 2) uzun ve mutlu yaşamak
-
muaşakada olmak
:
-
sevişmek, birbirine âşık olmak:
-
mucize göstermek
:
-
1) olağanüstü bir olay yaratmak: 2) sadece peygambere özgü, insan ...
-
muhabbet beslemek
:
-
sevgi duymak.
-
muhacir gitmek
:
-
göç etmek:
-
muhafaza altına almak
:
-
korumak, saklamak, bir yerde tutmak, kapatmak.
-
muhakeme yürütmek
:
-
düşünmek, soruna bir çözüm aramak:
-
muhalefet etmek
:
-
karşı davranışta bulunmak, karşı çıkmak.
-
muhasara altına almak
:
-
kuşatılmak:
-
muhayyer bırakmak
:
-
seçmeli bırakmak, seçmeye izin vermek.
-
muhit edinmek
:
-
ilişkili olduğu, tanışık olduğu kimselerin sayısını çoğaltmak.
-
mukabele okumak
:
-
topluluk karşısında dinleyicilerin takip edebileceği biçimde Kur' ...
-
mukabelede bulunmak
:
-
karşılık vermek.
-
mukarrer bulunmak
:
-
kararlaşmak.
-
mukavemet etmek (göstermek)
:
-
direnmek, dayanmak, karşı koymak:
-
mukavemeti kırılmak
:
-
direnci, gücü azalmak.
-
-
mum etmek
:
-
muma çevirmek.
-
mum gibi
:
-
1) dosdoğru, dimdik; 2) uslu, kıpırtısız; 3) tertemiz, düzgün; 4) ...
-
mum kesilmek
:
-
sessiz, uslu, doğru düzgün durmak:
-
mum olmak
:
-
1) hırçınlığı, yaramazlığı bırakmak; 2) (Argo) razı olmak:
-
mum yakmak
:
-
kutsal sayılan bir yere giderek adak adadığında mum yakıp koymak.
-
mum yapıştırmak
:
-
1) bir şeyi kırmızı mumla mühürlemek; 2) (Mecaz) önemli bir şeyi ...
-
muma döndürmek (çevirmek)
:
-
her sözü dinler duruma getirmek, uslandırmak.
-
mumla aramak
:
-
çok isteyerek ve özlemle aramak:
-
mumya gibi
:
-
çok zayıf ve renksiz (kimse).
-
murada (muradına) ermek
:
-
isteğine kavuşmak, dileği gerçekleşmek, arzusu yerine gelmek:
-
muradı gözünde kalmak
:
-
emeline ulaşamamak:
-
murat almak
:
-
dileğine kavuşmak.
-
murdar gitmek
:
-
murdar bir biçimde ölmek.
-
musallat olmak
:
-
birini sürekli rahatsız etmek, birine sataşmak, peşini hiç bırakm ...
-
muşamba gibi
:
-
çok kirlenmiş (çamaşır, kumaş, örtü vb.).
-
muşmula gibi
:
-
asık (surat).
-
mutabık kalmak
:
-
uyuşmak, anlaşmaya varmak:
-
muvafık bulmak
:
-
uygun görmek kabul etmek:
-
mübah görmek (saymak)
:
-
hoş görmek, sakıncasız bulmak:
-
mücadele vermek
:
-
savaş vermek, mücadele etmek.
-
müdana etmemek
:
-
1) kendini borçlu hissedecek duruma düşürmemek, kendi ayakları üs ...
-
mühür basmak
:
-
mühürlemek.
-
müjde koşturmak
:
-
bir muştuyu bir kimseye ivedilikle ulaştırmak.
-
müjde vermek (götürmek)
:
-
bir kimseye sevindirici, mutlu bir haberi ulaştırmak.
-
mükâfatını görmek
:
-
herhangi bir olumlu davranışın, özverinin veya bir sıkıntının iyi ...
-
-
mülahazat hanesini açık bırakmak
:
-
bir kimse hakkında kesin bir kanıya varamayarak zamanla ortaya çı ...
-
mülakat vermek
:
-
belli bir konuda konuşmak, demeç vermek.
-
mümkün görünmek
:
-
olabilmek:
-
mümkün olmak
:
-
imkân bulunmak:
-
münakaşa götürmemek
:
-
tartışmaya yer vermeyecek biçimde kesin olmak.
-
münasebet almak
:
-
uygun düşmek.
-
münasebet düşmek
:
-
uygun bir durum ortaya çıkmak.
-
münasebet kurmak
:
-
iki şey arasında ilişki bulmak, yakınlık görmek.
-
münasebete girmek
:
-
1) tanışma yolu açmak, ilişki kurmak: 2) cinsel yaklaşımda bulunm ...
-
münasebeti düşmek
:
-
sırası gelmek:
-
münasebetini getirmek
:
-
sırasını getirmek.
-
münasebette bulunmak
:
-
1) ilişkisi olmak; 2) ilişki kurmak; 3) cinsel ilişkiyi gerçekleş ...
-
münasip bulmak
:
-
uygun olduğunu, yerinde görüldüğünü kabul etmek:
-
münasip düşmek
:
-
uygun düşmek:
-
münasip görmek
:
-
uygun ve yerinde bulmak:
-
müracaatta bulunmak
:
-
müracaat etmek.
-
mürekkebi kurumadan bozmak
:
-
kararı, sözleşmeyi, anlaşmayı yazılmasından çok kısa süre sonra b ...
-
mürekkep olmak
:
-
-den oluşmak.
-
mürekkep yalamak
:
-
çok okumuş, yazmış olmak:
-
mürekkep yalamış
:
-
öğrenim görmüş, kültürlü:
-
mürüvvetini görmek
:
-
anne ve baba çocuklarının sevinçli günlerini görerek mutluluk duy ...
-
müsaade etmek (buyurmak)
:
-
1) izin vermek: 2) geçiş için yol vermek, yol açmak; 3) elverişli ...
-
müsabakaya girmek
:
-
yarışmak, yarışmaya katılmak.
-
müsadere etmek
:
-
zor alıma çarpmak.
Deyimler Sözlüğü İçerisinde Arama
|