Deyimler Sözlüğü (91)

# A B C Ç D E F G H I İ J K L M N O Ö P R S Ş T U Ü V Y Z

Deyimler Sözlüğü (91. Sayfa)

sıçan düşse başı yarılır :
hiçbir şey yok' anlamında kullanılan bir söz:
sıçana dönmek :
üstü başı çok ıslanmak.
sıçıp sıvamak :
(Kaba) öfkelenip kaba küfürlerle dolu sözler söylemek.
sıçtı Cafer, bez getir :
(Kaba) birinin berbat bir iş gördüğünü anlatan bir söz.
sıfır çekmek :
(Spor) halter yarışmalarındaki silkme ve koparma dallarında belir ...
sıfıra inmek :
1) bitmek, tükenmek, yok olmak: 2) (Spor) futbol, hentbol vb. oyu ...
sıfıra sıfır, elde var sıfır :
bütün çalışmaların boşa gittiğini, istenilen sonucun alınamadığın ...
sıfırdan başlamak :
en baştan, hiçbir şeye sahip olmadan bir işe girişmek:
sıfırı tüketmek :
1) gücü kalmamak: 2) yoksul duruma gelmek, yoksullaşmak; 3) ölmek
sıhriyet peyda etmek :
hısımlık oluşturmak:
sıkı basmak :
güçlü davranmak, direnmek.
sıkı durmak :
güçlü, dayanıklı olmak, dikkatli bulunmak.
sıkı tutmak :
1) önem vermek: 2) sürekli olarak denetlemek, kontrol altında bul ...
sıkıdan geçirmek :
(Argo) dayak atmak:
sıkıntı basmak :
çok sıkılmak, can sıkıntısı duymak.
sıkıntı çekmek :
zorluk veya yoksulluk içinde yaşamak:
sıkıntı vermek :
tedirgin etmek, bunaltmak.
sıkıntıda olmak :
geçim darlığı çekmek.
sıkıntısı olmak :
1) tedirgin, rahatsız eden bir durumda bulunmak: 2) işemesi gerek ...
sıkıntıya düşmek :
darlık, yokluk içinde olmak.
sıkıntıya gelememek :
güç işlere dayanamamak.
sıkıp suyunu çıkarmak :
sömürmek.
sıkıya almak :
1) hareketlerini sınırlamak veya önlemler almak: 2) disiplin altı ...
sıkıya gelmek :
güç bir durumla karşılaşmak:
sıla etmek :
sılaya gitmek.
sılaya gitmek :
1) bir süre ayrı kaldığı evini, yurdunu görmeye gitmek: 2) anne, ...
sınav vermek :
sınavdan geçmek.
sınava çekilmek :
birinin bilgisi ölçülmek.
sınava girmek :
bir kimse, bir konu üzerindeki bilgisinin ölçülmesini sağlamak iç ...
sınavda bırakmak :
sınavda başarısız saymak.
sınavdan geçmek :
1) sınava girmek: 2) girilen sınavda başarılı olmak
sınıfta bırakmak :
sınıf geçmesine engel olmak.
sınıfta çakmak :
(Argo) sınıfta kalmak.
sınıfta kalmak :
1) başarılı olamayan öğrenci, bir üst sınıfa geçemeyerek aynı sın ...
sınır çekmek (çizmek) :
1) sınırını belirtmek: 2) son vermek
sınır dışı etmek :
bir kimseyi bulunduğu ülkede yaptığı yasa dışı eyleminden dolayı ...
sır tutmak (saklamak) :
bir sırrı açığa vurmamak, başkasına söylememek.
sır vermek (sızdırmak) :
bir sırrı açığa vurmak, başkasına söylemek:
sıra (sırasını) savmak :
sırayla yapılan bir işte sıra kendine geldiğinde gereğini yapmak:
sıra dayağı çekmek :
birden çok kişiyi teker teker ve birbirinin ardı sıra dövmek.
sıra saygı gözetmek :
karşılıklı saygı göstermek.
sıram sıram dizilmek :
sıra veya sıralar oluşturacak biçimde yan yana, arka arkaya gelme ...
sırası düşmek :
uygun zamanı gelmek.
sırası gelmek :
1) bir başkasından sonra sıra birinin veya bir şeyin olmak; 2) sı ...
sırası gelmişken :
fırsat düşmüşken, söz bu konudayken' anlamında kullanılan bir söz ...
sırasına getirmek :
uygun zamanını, fırsatını bulmak.
sırasına göre :
durumun gerektirdiği gibi.
sırasını kaybetmek :
çocuk veya bebek, hastalık veya başka bir sebep dolayısıyla uyku ...
sırat köprüsünden geçmek :
bir iş yapılırken sıkıntılı, eziyetli durumlar içinde kalınmak.
sıraya dizmek :
1) sıralamak; 2) bir topluluk içinde herkese aynı biçimde davranm ...
sıraya koymak :
düzenlemek, sıralamak.
sırık gibi :
(Alay) uzun boylu.
sırım gibi :
ince yapılı ve güçlü:
sırra ermek :
gizli tutulan veya sır durumunda olan bir şeyi anlamak, kavramak:
sırra kadem basmak :
bir kimse ortalıktan yok olmak, ortalıkta görünmemek:
sırt (sırtını) çevirmek :
1) bir şeye veya birine önem vermemek: 2) bir şeyden veya bir kim ...
sırt sırta vermek :
iş birliği yapmak:
sırtı kaşınmak :
dayak yemeyi hak edecek davranışta bulunmak.
sırtı yere gelmek :
yenilmek, alt olmak:
sırtı yere gelmemek :
sarsılmamak, yerinden düşürülememek, güçlü olmak.
sırtına almak :
1) yüklenmek, çuvalı sırtına aldı; 2) bir giyeceği giymek veya sı ...
sırtına geçirmek :
bir şeyi giymek:
sırtında yumurta küfesi olmamak :
eski düşünce ve yönünü kolayca değiştirmek veya sözünden caymakta ...
sırtından atmak :
başından savmak veya birinin, bir şeyin sorumluluğunu, yükünü üze ...
sırtından bıçaklamak :
ihanet etmek:
sırtını dönmek :
sırt çevirmek.
sırtüstü yatmak :
1) sırtı yere gelmek üzere yatmak: 2) hiçbir şey yapmamak
sıska olmak :
1) karın boşluğuna su dolarak karnı şişmek; 2) aşırı zayıf olmak
sıskası çıkmak :
çok zayıflamak, sıskalaşmak.
sıtma tutmak :
ateş ve ter nöbetleriyle titremeye başlamak.
sıva vurmak :
bir duvarı sıva kullanarak düzgünleştirmek, sıvamak.
sıygaya çekmek :
birine sorular sorup cevaplarını istemek:
sıyırıp çıkarmak :
çekip kurtarmak:
sızıp kalmak :
çok içki içip veya çok yorulup uyuyakalmak:
sicil vermek :
sorumlu bir görevli, yanında çalışan birinin bir aşamaya gelmesin ...
siciline işlemek :
bir çalışanın yaptığı olumlu veya olumsuz davranışları siciline k ...
sicim gibi :
damlaları ince bir sıra oluşturacak biçimde birbiri ardınca akan ...
siftah etmek :
1) esnaf sabahleyin ilk alışverişi yapmak: 2) (Mecaz) bir işi ilk ...
sigara kâğıdı gibi :
çok ince.
sigarayı tellendirmek (tüttürmek) :
keyifle sigara içmek:
sigorta atmak :
bir arıza sonucu sigortada elektrik akımı kesilmek.
sigortası atmak :
(Argo) çok sinirlenmek.
siktir et! :
1) 'aldırma, önem verme!' anlamında kullanılan bir söz; 2) 'kov, ...
siktirip gitmek :
başını alıp gitmek.
silah atmak :
silahtan mermileri boşaltmak.
silah başı etmek :
(Askeri) askerlikte, verilen komut üzerine herkes görevi başına g ...
silah çatmak :
(Askeri) silahları uç uca çapraz bir biçimde dayayarak durdurmak.
silah patlamak :
1) silah ateş almak; 2) (Mecaz) savaş başlamak
silah silaha girmek :
karşılıklı olarak ateş etmek:
silaha davranmak :
kullanmak için silahına el atmak.
silahaltına almak :
askerlik görevine başlatmak.
silahaltında bulunmak :
silahaltında olmak:
silindir gibi ezmek :
bir kimseyi her yönüyle güçsüz duruma getirmek.
silinip gitmek :
bir şey birdenbire yok olmak veya unutulmak:
silip atmak :
ilgi ve ilişkisini tamamen kesmek:
silip süpürmek :
1) evi, ortalığı temizlemek; 2) ne var ne yoksa hepsini yemek:
silkinip sıyrılmak :
kendine gelip kurtulmak:
silkip atmak :
her türlü ilgisini kesmek:
sinameki gibi :
mızmız, sevimsiz, kimseyle ilişki kurmayan (kimse).
sinek avlamak :
(Şaka) işi veya müşterisi olmayıp boş oturmak.

Deyimler Sözlüğü İçerisinde Arama