|
Deyimler Sözlüğü (70)
Deyimler Sözlüğü (70. Sayfa)
-
kıyamete kadar
:
-
dünya durdukça, uzun süre:
-
kıyamete kalmak
:
-
sorun, çözülememek:
-
kıyametler koparmak
:
-
1) bir şeye çok kızarak bağırıp çağırmak, feryat etmek: 2) aşırı ...
-
kıyas kabul etmez
:
-
iki şey arasındaki ayrımın çok fazla olduğunu belirtmek için kull ...
-
kıyıcılık etmek
:
-
gaddarlık etmek, gaddarca davranmak.
-
kıyıda köşede kalmak
:
-
göze çarpmayan bir yerde unutulmuş olmak.
-
kıyıya atmak
:
-
karaya çıkartmak veya sürüklemek:
-
kıyıya çıkmak
:
-
karaya çıkmak, gemiden karaya inmek.
-
kıymete binmek
:
-
çok değerli duruma gelmek:
-
kız almak
:
-
bir ailenin kızını gelin olarak kendi ailelerine katmak.
-
kız gibi
:
-
1) kıza benzeyen: 2) utangaç; 3) (Argo) çok güzel ve yeni
-
kız istemek
:
-
bir kızı evlenmek için ana ve babasından veya yakınlarından istem ...
-
kız kaçırmak
:
-
bir kızı kendinin veya ailesinin rızası olmadan alıp götürmek.
-
kız vermek
:
-
bir ailenin kızını bir başka aileye gelin etmek.
-
kızağa çekmek (almak)
:
-
1) gemiyi bakım, onarım için bir süre veya hiç kullanılmamak üzer ...
-
kızak yapmak
:
-
taşıt fren görevini yerine getirdiği hâlde duramayıp kaymak.
-
kızana gelmek
:
-
dişi kedi ve köpek erkek istemek.
-
kızarıp bozarmak
:
-
utanç, öfke vb. duyguların etkisiyle yüzü renkten renge girmek.
-
kızılca kıyamet kopmak
:
-
kavga, gürültü olmak:
-
kızıp durmak
:
-
sürekli olarak kızmak ve söylenmek:
-
kibarlığı tutmak
:
-
bir olay karşısında genel davranışları dışında incelik göstermek.
-
kibarlık taslamak
:
-
kibar olmadığı hâlde kibar gibi görünmeye çalışmak.
-
kibrine dokunmak
:
-
gururu zedelenmek:
-
kibrine yedirememek
:
-
gururuna dokunmak:
-
kibrit çakmak
:
-
kibriti yakmak için bir yere sürtmek.
-
kilidi küreği olmamak
:
-
her şeyi açıkta bulunmak, kilitli yere saklanmamış olmak.
-
-
kilimci ile kör hacı
:
-
herhangi birileri.
-
kilise direği gibi
:
-
(Şaka) çok kalın (ense).
-
kilit altına almak
:
-
kilitlemek.
-
kilit gibi olmak
:
-
birbirine çok bağlı ve dayanışmalı olmak.
-
kilit kürek altına almak
:
-
bir şeyi kilitli yere koyarak saklamak:
-
kilit kürek olmak
:
-
bir yeri korumak, o yerin güvenilir, sağlam adamı olmak:
-
kilit vurmak
:
-
kilitlemek.
-
kilo almak
:
-
beslenerek vücudun ağırlığı artmak, şişmanlamak.
-
kilo vermek
:
-
vücudun ağırlığı azalmak, zayıflamak.
-
kilometre yapmak
:
-
yol almak.
-
kim bilir
:
-
1) belirsizlik, bilinmezlik bildiren bir söz: 2) olabilirlik bild ...
-
kim kime dum duma
:
-
kimsenin kimseyle ilgilenmediği, kimseye önem verilmediği, çok ka ...
-
kim oluyor?
:
-
kendini ne sanıyor, ne hakkı var?' anlamında kullanılan bir söz:
-
kim vurduya gitmek
:
-
bir kalabalık arasında öldürülen veya vurulan kimsenin kimin tara ...
-
kime ne
:
-
başkasını ilgilendirmez' anlamında kullanılan bir söz.
-
kimi kimsesi olmamak
:
-
yakını, koruyucusu bulunmamak.
-
kimin nesi?
:
-
kimin yakını' anlamında kullanılan bir söz.
-
kimya olmak
:
-
bulunmaz olmak:
-
kin bağlamak
:
-
birine karşı öç alma duygusu duymak:
-
kin beslemek (tutmak)
:
-
birine karşı öç alma duygusunu sürdürmek:
-
kin duymak
:
-
birine karşı öç alma duygusunu yaşatmak veya bu duyguyu hissetmek ...
-
kin gütmek
:
-
öcünü alıncaya kadar kininden vazgeçmemek.
-
kinin gibi
:
-
çok acı.
-
kip gelmek
:
-
(Halk Dili) tıpatıp, uygun gelmek.
-
kirada olmak
:
-
kira karşılığında verilmiş olmak.
-
-
kirada oturmak
:
-
kira ile tutulmuş bir yerde yaşamak:
-
kiraya vermek
:
-
kira karşılığında vermek, icara vermek:
-
kireç söndürmek
:
-
kireci kullanmadan önce üzerine bolca su dökerek kalsiyum hidroks ...
-
kiri kabarmak
:
-
nem, ısı vb. sebeplerle kir, üzerinde bulunduğu yüzeyden ayrılabi ...
-
kirişi kırmak
:
-
(Argo) bulunduğu yerden ayrılmak, kaçıp gitmek:
-
kirliye atmak
:
-
yıkanmak için bir kenara koymak, bir yerde biriktirmek.
-
kirpiği kirpiğine değmemek
:
-
hiç uyuyamamak.
-
kisveye bürünmek
:
-
1) herhangi bir kılığa girmek; 2) herhangi bir niteliğe, biçime g ...
-
kişilik kazanmak
:
-
bir kişinin öz yapısı, kişiliği belirginleşmek.
-
kitaba el basmak
:
-
kutsal kitap üzerine elini koyarak ant içmek.
-
kitabı kapamak
:
-
herhangi bir konu ile ilgiyi kesmek.
-
kitabında yer almamak
:
-
aklına ve mantığına aykırı düşmek.
-
kitap (kitaplar) devirmek (devretmek)
:
-
bir veya birden çok kitabı başından sonuna kadar okuyup bitirmek:
-
kitapta yeri olmak
:
-
din veya yasa kitaplarında bulunmak, konusu geçmek.
-
koca bulmak
:
-
kız veya kadın kendisi ile evlenecek bir erkek bulmak:
-
kocakarılığı tutmak
:
-
geçimsiz, inatçı, şirret yaşlı bir kadın gibi davranmak:
-
kocaya gitmek
:
-
evlenmek:
-
kocaya kaçmak
:
-
kız ailesinin izni olmadan ve nikâhlanmadan bir erkekle kaçmak:
-
kocaya varmak
:
-
kız, kadın evlenmek:
-
kocaya vermek
:
-
kız veya kadını evlendirmek.
-
koçan bağlamak
:
-
mısırda koçan oluşmak.
-
kodese tıkmak
:
-
cezaevine sokmak:
-
kodesi boylamak
:
-
cezaevine girmek.
-
kof çıkmak
:
-
bir kimsenin bilgisiz, değersiz, işe yaramaz biri olduğu anlaşılm ...
-
kokusu çıkmak
:
-
gizli tutulan bir iş anlaşılmak:
-
-
kokusunu (koku) almak (duymak)
:
-
1) bir nesnenin kokusunu algılamak: 2) (Mecaz) gizli tutulan bir ...
-
kol atmak
:
-
1) bitkinin gövdesinden ayrılan bir dal bir yöne uzanmak; 2) (Mec ...
-
kol gezmek
:
-
1) güvenlik amacıyla dolaşmak: 2) dolaşmak
-
kol uzatmak
:
-
yayılmak, ulaşmak.
-
kol vermek
:
-
destek olmak.
-
kol vurmak
:
-
dolaşmak.
-
kola çıkmak
:
-
hırsız, polis vb. faaliyete geçmek, işe başlamak:
-
kolaçan etmek
:
-
1) çevrede olup biteni anlamak amacıyla dolaşmak: 2) bir şeye öğr ...
-
kolayı var
:
-
çaresi var.
-
kolayını bulmak
:
-
kolay bir biçimde yapma yolunu bulmak:
-
kolları kopmak
:
-
ağır bir şey taşımaktan veya çok iş yapmaktan yorulmak.
-
kolları sıvamak
:
-
bir iş yapmaya güçlü bir biçimde, istekle hazırlanmak:
-
kollarını sallaya sallaya gelmek
:
-
hiçbir şey getirmeden gelmek.
-
kollarının arasına almak
:
-
kucaklamak:
-
kolpoya düşmek (gelmek)
:
-
oyuna gelmek.
-
koltuğa girmek
:
-
evlenmek:
-
koltuğu doldurmak
:
-
aldığı görevi tam olarak başarabilecek yetenekte bulunmak:
-
koltuğuna girmek
:
-
koltuğunun altına sığınmak.
-
koltuğunun altına sığınmak
:
-
birinin koruyuculuğuna sığınmak:
-
koltuk çıkmak
:
-
desteklemek.
-
koltuk değneği olmak
:
-
birine, yaptığı uygunsuz işlerde destek sağlamak.
-
koltukları kabarmak
:
-
kendine veya yakınlarına yapılan övgüden kıvanç duymak:
-
koltukta olmak
:
-
(Şaka) başkasının konuğu olup kendi masraf etmemek.
-
kolu kanadı kırılmak
:
-
bir şey yapamayacak duruma gelmek, çaresiz kalmak:
Deyimler Sözlüğü İçerisinde Arama
|