eng

Deyimler Sözlüğü (10)

A B C Ç D E F G H I İ J K L M N O Ö P R S Ş T U Ü V Y Z
10. Sayfa
(birinin) sırtını yere getirmek :
1) güreşte hasmı sırtüstü yere yatırarak yenmek; 2) üstün gelmek
(birinin) sinirleri altüst olmak :
sinirleri bozulmak, sinirlenip ne yapacağını şaşırmak.
(birinin) sinirleri gerilmek :
sinirlenmeye hazır bir durumda bulunmak.
(birinin) sinirlerini bozmak :
kızdırmak, sinirlendirmek.
(birinin) sinirlerini germek :
birini sinirlenmeye hazır bir duruma getirmek:
(birinin) sözüne gelmek :
sonunda birinin söylediğini kabul etmek.
(birinin) sözünü tutmak :
öğüdüne uymak.
(birinin) suçundan geçmek :
suçunu bağışlamak.
(birinin) sulbünden gelmek :
bir kimsenin öz evladı olmak:
(birinin) şapkasını giymek (taşımak) :
kendi kimliğinin veya düşüncelerinin dışında başka birinin kimliğ ...
(birinin) tebdili şaşmak :
ne yapacağını bilememek, telaşa kapılmak:
(birinin) tepesinde bitmek :
1) istenmediği hâlde birinin yanına gelip ayrılmak istememek, tür ...
(birinin) tepesine binmek (çıkmak) :
genellikle kendinden daha güçsüz kimseleri ezmek, kötü davranmak:
(birinin) tepesine dikilmek :
başına dikilmek.
(birinin) terbiyesini vermek :
sert sözlerle terbiyesizliğini kendisine anlatmak.
(birinin) tırnağı olamamak :
birinden değerce çok aşağı olmak.
(birinin) tırnaklarını sökmek :
elindeki güçten yoksun bırakmak, etkisini yok etmek.
(birinin) türküsünü çağırmak :
bir kimsenin hoşuna gidecek biçimde söz söylemek veya davranışta ...
(birinin) tütününü tüttürmek :
ev ve aile düzeninin sürmesini sağlamak:
(birinin) tüyleri diken diken olmak :
üşümekten veya korkmaktan vücuttaki kılların dipleri kabarıp kıll ...
(birinin) tüylerini diken diken etmek :
korkutmak, tiksindirmek:
(birinin) üstü başı dökülmek :
giyecekleri çok eski olmak:
(birinin) üstünden geçmek :
ırzına geçmek.
(birinin) üstünden silindir gibi geçmek :
perişan etmek, çok yormak.
(birinin) üstüne atmak :
bir suçu birine yüklemek.
(birinin) üstüne başına etmek :
(Kaba) ağır bir biçimde sövmek.
(birinin) üstüne gül koklamamak :
sevdiği birinden başkasını sevmemek.
(birinin) üstüne güneş doğmamak :
güneş doğmadan önce kalkmak.
(birinin) üstüne kalmak :
güçlükler birinin omuzlarına yüklenmek:
(birinin) üstüne sevmek :
birini severken bir başkasını daha sevmek:
(birinin) üstüne varmak :
1) bir şey yapmasını baskı yaparak istemek: 2) saldırmak; 3) kadı ...
(birinin) üstüne vazife olmamak :
görevi olmamak, o görev kendini ilgilendirmemek:
(birinin) üstüne yıkılmak :
yamanmak:
(birinin) üstüne yıkmak :
1) kendisinin de sorumlu olduğu bir işin ağırlığını başkalarına y ...
(birinin) üstüne yürümek :
korkutmak, yıldırmak amacıyla saldıracakmış gibi yapmak:
(birinin) üzerine atmak :
üstüne atmak.
(birinin) yâdını uyandırmak :
onu hatırlatmak:
(birinin) yakasına asılmak (yapışmak) :
hesap sormak veya bir şey istemek için tutup bırakmamak:
(birinin) yakasına sarılmak :
istediği şeyi almak veya dövüşmek için birini bırakmamak, zorlama ...
(birinin) yakasını bırakmamak :
bezdirecek kadar üstüne düşmek, rahat vermemek, ısrar etmek:
(birinin) yalancısı olmak :
doğruluğu bilinmeyen bir bilgiyi başkasından duyup iletmek.
(birinin) yasını tutmak :
kötü bir olay sonunda acı ve üzüntü duymak:
(birinin) yatağına girmek :
kadın biriyle evlilik dışı ilişkide bulunmak.
(birinin) yoluna bakmak :
beklemek.
(birinin) yuvasını yapmak :
(Teklifsiz Konuşma) birine gereken ceza veya cevabı vermek, hakkı ...
(birinin) yüreğine işlemek :
yüreğe işlemek.
(birinin) yüreğine oturmak :
çok üzmek:
(birinin) yüreğini tüketmek :
bir şeyi anlayıncaya kadar anlatanı çok yormak.
(birinin) yüzü kâğıt gibi olmak :
kanı çekilip benzi solmak:
(birinin) yüzüne bağırmak :
birine öfke ile saygısızca sözler söylemek.
(birinin) yüzüne karşı :
bir kimsenin kendi önünde ve ondan çekinmeden:
(birinin) yüzünü ağartmak :
beğenilir iş yapmak, iş ve davranışlarıyla yakınlarının övünmesin ...
(birinin) yüzünü gözünü açmak :
bir çocuğa veya gence o zamana kadar bilmediği birtakım cinsel bi ...
(birinin) yüzünü güldürmek :
birini mutlu etmek, birine iyilik etmek:
(birinin) yüzünü kızartmak :
bir kimsenin utanmasına sebep olmak, birini utanacak duruma düşür ...
(birinin) zayiçesine bakmak :
bir inanışa göre, yıldızlara bakarak birinin gelecekteki talihini ...
(birinin) zebunu olmak :
birini çok sevmek, ona aşırı düşkün olmak.
(birinin) zihnine girmek :
düşüncesini değiştirmesine yol açmak:
(birinin) zihnini çelmek :
1) bir kimseyi yanıltmak, yanlış yola sürüklemek; 2) baştan çıkar ...
(birinin) zimmetine geçirmek :
bir hesabı birinin borcuna eklemek.
(birinin, bir işin) ardına (arkasına) düşmek :
arkasından gitmek, peşini bırakmamak:
(birinin, bir şeyin) akıbetine uğramak :
birinin içinde bulunduğu kötü duruma benzer bir duruma düşmek:
(birinin, bir şeyin) peşinde olmak :
o şeyi çok istemek:
(birinin, bir şeyin) tiryakisi olmak :
bir şeye veya birine çok düşkün olmak:
(birinin, birilerinin) ağzına düşmek :
dile düşmek:
(birinin, birilerinin) takdirini kazanmak :
bir kimse veya bir topluluk tarafından beğenilmek:
(biriyle) alıp verememek :
anlaşamamak, çekememek, geçinememek:
(biriyle) arası hoş (iyi) olmamak :
o kimseyle aralarında gerginlik, geçimsizlik olmak.
(biriyle) arası olmamak :
geçinememek.
(biriyle) aşık atmak :
1) yarış etmek, yarışmak: 2) boy ölçüşmek
(biriyle) başa çıkmak :
güçlükler çıkaran biriyle olan işini, kendi istediği yolda sonuçl ...
(biriyle) boy ölçüşmek :
yarışmak:
(biriyle) düşüp kalkmak :
1) erkek kadınla veya kadın erkekle yasa ve töre dışı yakın ilişk ...
(biriyle) geçmişi olmak :
1) aralarında eskiye dayanan dostluk, arkadaşlık olmak; 2) aralar ...
(biriyle) gır gır geçmek :
alay etmek:
(biriyle) hesabı kesmek :
alışverişi veya ilgiyi kesmek:
(biriyle) ilişki kurmak :
bağlantı sağlamak, ilgi sağlamak:
(biriyle) ilişkiye girmek :
1) bağlantı kurmak; 2) yakınlaşmak; 3) cinsel ilişkide bulunmak
(biriyle) kafa bulmak :
alay etmek.
(biriyle) kozunu paylaşmak (pay etmek) :
aralarındaki anlaşmazlığı zora başvurarak çözümlemek, sona erdirm ...
(biriyle) merhabası olmak :
esenleşecek kadar tanışıklığı, yakınlığı olmak.
(biriyle) merhabayı kesmek :
biriyle ilgisini kesmek.
(biriyle) selam yollamak (salmak) :
birine esenleme haberi göndermek:
(biriyle) selamı sabahı kesmek :
her türlü ilişkisine son vermek:
(biriyle) temas etmek :
1) görüşüp konuşmak; 2) cinsel ilişkide bulunmak
(biriyle) temasta bulunmak :
temas etmek.
(biriyle, bir şeyle) baş başa kalmak :
biriyle veya bir şeyle yalnız kalmak:
(biriyle, bir şeyle) baş edebilmek :
bir kimseyi yola getirmeye veya bir şeyi yapmaya gücü yetmek.
(biriyle, bir şeyle) ilişiği olmamak :
bağlantısı olmamak.
(bu işe) Rufailer karışır :
bu iş öyle karışık ki bunu kimse çözemez' anlamında kullanılan bi ...
(çocuğu) süt çalmak :
bozuk süt, çocuğu hasta etmek.
(çocuk) boya çekmek :
boyca uzamak.
(davayı) nakzen görmek :
(Hukuk) Yargıtay tarafından bozulan bir karar üzerine bozma sebep ...
(davayı) nakzen iade etmek :
(Hukuk) bir yargı kararını, yargılama yöntemine ilişkin hükümler ...
(el, ayak, parmak) çivi gibi olmak :
çok üşümek, donmak.
(elinden gelse, bıraksalar) bir kaşık suda boğmak :
bir kimseye çok kızmak veya çok öfkelenmek:
(gemi) baş tutamamak :
rüzgâr, fırtına yüzünden, yapılışındaki veya yükselişindeki bir b ...
(halatı) yısa etmek :
çekmek.
(hava) ayaza çekmek :
kışın kuru soğuk artmak.
(her biri başka bir) hava çalmak :
her biri, birbiriyle çelişen, birbirine uymayan davranış ve düşün ...