|
Deyimler Sözlüğü (6)
Deyimler Sözlüğü (6. Sayfa)
-
(birine) külahını ters giydirmek
:
-
çok kurnaz olmak.
-
(birine) madik atmak (etmek veya oynamak)
:
-
(Argo) dolap çevirmek, hile yapmak.
-
(birine) malum olmak
:
-
içine doğmak:
-
(birine) meydan dayağı çekmek
:
-
herkesin içinde veya çok dövmek.
-
(birine) meydanı dar etmek
:
-
birini çok sıkıntıya sokmak, her yönden sıkıştırmak.
-
(birine) mum tutturmak
:
-
aşırı disiplin altına almak.
-
(birine) müşkülat çıkarmak
:
-
yapmakta bulunduğu işi güçleştirecek durumlar yaratmak:
-
(birine) nazı geçmek
:
-
dilediğini kabul ettirecek kadar hatırı sayılmak.
-
(birine) ot yoldurmak
:
-
çok zor bir iş gördürmek, çok uğraştırmak.
-
(birine) oyun etmek
:
-
kurnazlıkla birini aldatmak:
-
(birine) öyle gelmek
:
-
sanmak, zannetmek:
-
(birine) perestiş etmek
:
-
sevmek:
-
(birine) pervane olmak
:
-
birinin yanında onun hizmetine hazır olduğunu gerekli gereksiz gö ...
-
(birine) rahat batmak
:
-
(Teklifsiz Konuşma) iyi bir durumdayken bu durumu olmayacak sebep ...
-
(birine) sempati duymak (beslemek)
:
-
birini sevimli, cana yakın bulmak:
-
(birine) sırtını dayamak (vermek)
:
-
1) bir yere dayanmak, yaslanmak: 2) güçlü birine, bir yere güvenm ...
-
(birine) silah çekmek
:
-
1) silahla vurmaya davranmak; 2) silahla vurmak
-
(birine) söz düşmemek
:
-
1) başkalarının konuşmasından kendisine sıra gelmemek; 2) başkala ...
-
(birine) söz gelmek
:
-
bir davranışından dolayı eleştiriye konu olmak, yerilmek.
-
(birine) söz getirmek
:
-
1) birinin eleştirilmesine sebep olmak, bir kimseye söz gelmesine ...
-
(birine) tarziye vermek
:
-
gönül almaya çalışmak, özür dilemek:
-
(birine) tavır almak (takınmak veya koymak)
:
-
mesafeli davranmak, uzak durmak.
-
(birine) tepeden bakmak
:
-
küçümsemek:
-
(birine) uşaklık etmek
:
-
1) bir kimseye hizmet veya kulluk etmek; 2) (Mecaz) kendi çıkarı ...
-
(birine) verip veriştirmek
:
-
ağzına geleni söylemek:
-
(birine) yağcılık etmek
:
-
gereksiz biçimde övmek, dalkavukluk etmek.
-
-
(birine) yetki vermek
:
-
yetkilendirmek.
-
(birine) yıkıntı olmak
:
-
birini çok zarara sokmak.
-
(birine) yuf borusu çalmak
:
-
kınama, üzüntü ve nefretini bildirmek.
-
(birine) yukarıdan bakmak
:
-
kendini karşısındakinden üstün görmek.
-
(birine) yük olmak
:
-
1) bir kimse, sıkıntılı bir işini başkasına yaptırmak: 2) kendisi ...
-
(birine) yüksekten bakmak
:
-
kendini karşısındakinden üstün görmek:
-
(birine) zahmet olmak
:
-
yapılan bir işten sıkıntı, yorgunluk duymak.
-
(birine) zar atmak
:
-
1) henüz başarısını kanıtlamamış biri için önceden olumlu düşünce ...
-
(birine) zevali olmak
:
-
zararı olmak, zararı dokunmak.
-
(birine) zifos atmak
:
-
1) sataşmak; 2) kara sürmek, iftira atmak
-
(birine) zincir vurmak
:
-
1) elini ayağını bağlamak; 2) özgürlüğünü elinden almak:
-
(birine, bir şeye) çekidüzen vermek
:
-
1) düzgün duruma getirmek, düzeltmek: 2) belirlenen ölçülere uydu ...
-
(birine, bir şeye) güveni olmak
:
-
güvenmek, inanmak.
-
(birine, bir şeye) kanat germek
:
-
koruması altına almak, himaye etmek:
-
(birine, bir şeye) kendini adamak
:
-
kendini vermek:
-
(birine, bir şeye) kıymet vermek
:
-
değerli olarak kabul etmek, değerlendirmek:
-
(birine, bir şeye) pabuç bırakmamak
:
-
yapacağından vazgeçmemek, hiçbir şeye aldırmamak, korkmamak:
-
(birini bir şeye) alet etmek
:
-
bir kimseyi hoş olmayan bir işte aracı olarak kullanmak:
-
(birini bir şeye) gark etmek
:
-
1) batırmak, boğmak; 2) (Mecaz) birine bir şeyi bol bol vermek:
-
(birini veya bir şeyi) göklere çıkarmak
:
-
aşırı derecede övmek:
-
(birini veya bir şeyi) gölgede bırakmak
:
-
ondan daha üstün bir düzeye yükselmek, ondan çok daha başarılı ol ...
-
(birini veya bir şeyi) gözü görmez olmak
:
-
artık ona değer vermemek.
-
(birini veya bir şeyi) gözü kesmek
:
-
bir işi yapabilme konusunda kendisine veya başkalarına güvenmek:
-
(birini veya bir şeyi) gözü kesmemek
:
-
1) bir işi yaparken kendine veya başkalarına güvenmemek; 2) beğen ...
-
(birini veya bir şeyi) gözü tutmak
:
-
güvenmek, beğenmek:
-
-
(birini veya bir şeyi) kayıttan düşmek
:
-
bir yere mal olmaktan çıkararak defterde bu durumu belirtmek.
-
(birini veya bir şeyi) kendi hâline bırakmak
:
-
ilgilenmemek, karışmamak:
-
(birini veya bir şeyi) kurşun tutmak
:
-
kurşuna hedef olmak, kurşun değecek gibi olmak:
-
(birini veya bir şeyi) kurşun yağmuruna tutmak
:
-
çok sayıda ve sürekli kurşun atmak.
-
(birini veya bir şeyi) tepe tepe kullanmak
:
-
sağlamlığına güvenilen şeyleri yıpranacağını düşünmeden, esirgeme ...
-
(birini) açığa çıkarmak
:
-
işinden çıkarmak.
-
(birini) açıkta bırakmak
:
-
1) iş ve görev vermemek; 2) yersiz yurtsuz bırakmak; 3) birkaç ki ...
-
(birini) adam yerine (hesabına) koymak
:
-
adamdan saymak, varlığını kabul etmek:
-
(birini) adamdan saymak
:
-
bir kimseye gereğinden fazla değer vermek, saygı duymak.
-
(birini) adres göstermek
:
-
birini hedef göstermek.
-
(birini) ağzına baktırmak
:
-
kendini zevkle dinletmek.
-
(birini) ahmak yerine koymak
:
-
bir kimseye aptalmış, anlamazmış gibi davranmak:
-
(birini) altı okka etmek
:
-
birini kollarından ve bacaklarından tutup yukarı kaldırarak salla ...
-
(birini) anasından doğduğuna pişman etmek
:
-
çok eziyet etmek, çok üzmek, bezdirmek.
-
(birini) araya koymak
:
-
bir işte sözü geçer bir kimsenin aracılığına başvurmak.
-
(birini) arayıp sormak
:
-
1) biri hakkında haber sormak; 2) birinin ziyaretine giderek ona ...
-
(birini) arkada bırakmak
:
-
birinden daha ileri gitmek.
-
(birini) avucunun içinde tutmak
:
-
ona istediğini yaptıracak güçte olmak.
-
(birini) ayağının altına almak
:
-
tekme ile dövmek.
-
(birini) ayakta tutmak
:
-
1) oturtmak gerekirken oturtmamak; 2) oyalamak
-
(birini) bir pula satmak
:
-
bir kimseyi bir çıkar uğruna harcamak.
-
(birini) bozuk para gibi harcamak
:
-
değerini düşürecek biçimde bir kimseden yararlanmaya kalkışmak.
-
(birini) burnundan yakalamak
:
-
birini yönetimi altına almak, kaçamak bulamayacağı duruma getirme ...
-
(birini) cebinden çıkarmak
:
-
ondan çok üstün olmak.
-
(birini) cepten aramak
:
-
bir kimseyi cep telefonundan aramak.
-
-
(birini) cin tutmak
:
-
bir inanışa göre cinlerin etkisiyle delirmek.
-
(birini) çamurdan çekip çıkarmak
:
-
birini kötü veya onurunu tehlikeye düşüren bir durumdan kurtarmak ...
-
(birini) çarşamba pazarına çevirmek
:
-
özellikle yüze vurarak çok dayak atmak.
-
(birini) çiğ çiğ yemek
:
-
parçalayıp öldürecek derecede kızdığı birini tehdit etmek.
-
(birini) çileden çıkarmak
:
-
çok kızdırmak:
-
(birini) defterden (defterinden) silmek
:
-
adını anmaz olmak, dost saymaz olmak.
-
(birini) demire vurmak
:
-
birini demir zincirle bağlamak.
-
(birini) deniz tutmak
:
-
deniz taşıtlarında sallantıdan etkilenmek:
-
(birini) dişine kestirmek
:
-
birini alt edeceğine veya dövebileceğine inanmak:
-
(birini) el üstünde tutmak
:
-
bir kimseye çok saygı ve sevgi göstermek:
-
(birini) fena etmek
:
-
1) kötü davranmak; 2) kötü bir duruma düşürmek:
-
(birini) gafil avlamak
:
-
umulmadık, beklenmedik bir zamanda yakalamak, zor duruma düşürmek ...
-
(birini) gaza getirmek
:
-
birini olmadık bir şey veya hayalî bilgilerle coşturmak, ileri sü ...
-
(birini) gır gıra almak (getirmek)
:
-
alaya almak:
-
(birini) gömleğinden (gömlekten) geçirmek
:
-
evlat olarak kabul etmek, evlat edinmek.
-
(birini) gönülden çıkarmamak
:
-
sevilen kimseyi unutmamak.
-
(birini) görüp gözetmek
:
-
korumak, yardım etmek, mukayyet olmak.
-
(birini) gözü ısırmak
:
-
bir kimseyi tanıyacak gibi olmak.
-
(birini) gözüm görmesin
:
-
bana görünmesin, yüzünü görmek istemem' anlamında kullanılan bir ...
-
(birini) hacı bekler gibi beklemek
:
-
büyük bir sabırsızlıkla beklemek.
-
(birini) haraca kesmek
:
-
zorbalıkla para koparmak veya çıkar sağlamak.
-
(birini) helalliğe almak
:
-
biriyle evlenmek.
-
(birini) hırs basmak
:
-
hırslı duruma gelmek.
-
(birini) hor tutmak
:
-
birine karşı küçümseyici, incitici davranışlarda bulunmak.
Deyimler Sözlüğü İçerisinde Arama
|