|
Deyimler Sözlüğü (8)
Deyimler Sözlüğü (8. Sayfa)
-
(birinin) bam teline basmak (dokunmak)
:
-
en çok kızacağı şeyi yapmak veya sözü söylemek:
-
(birinin) baş (başının) belası olmak
:
-
sıkıntı, üzüntü, eziyet vermek:
-
(birinin) başı için
:
-
çocuğumuzun başı için, annenizin başı için' vb. sözlerde değerli ...
-
(birinin) başına çalmak
:
-
bir şeyi öfkeyle, nefretle geri vermek.
-
(birinin) başına çıkmak
:
-
birinden yüz bulup ona karşı pek şımarıkça davranmak:
-
(birinin) başına çorap örmek
:
-
birine, haberi olmadan kötü duruma düşürücü davranışta bulunmak:
-
(birinin) başına dikilmek
:
-
1) birinin yanından uzaklaşmamak, onu denetim altında bulundurmak ...
-
(birinin) başına ekşimek
:
-
1) ağır yük olmak; 2) üstüne kalmak
-
(birinin) başına gaile açmak
:
-
sıkıntı yaratmak, üzüntü vermek:
-
(birinin) başına geçmek
:
-
en üstün yeri almak, önderlik yapmak:
-
(birinin) başına gelmek
:
-
beklenmedik, şaşırtıcı bir olay veya durumla karşılaşmak:
-
(birinin) başına kâhya kesilmek
:
-
olur olmaz her işine karışmak.
-
(birinin) başına kalmak
:
-
istemediği hâlde bir işi yapmak veya bir kimseye bakmak zorunlulu ...
-
(birinin) başında değirmen çevirmek
:
-
gürültü ile tedirgin etmek.
-
(birinin) başını istemek
:
-
öldürülmesini istemek.
-
(birinin) başını nâra yakmak
:
-
birini ağır bir zarara uğratmak.
-
(birinin) başını yemek
:
-
güç duruma düşmesine yol açmak:
-
(birinin) başının etini yemek
:
-
karşısındakini bezdirinceye, bıktırıncaya kadar sürekli konuşmak ...
-
(birinin) bedduasını almak
:
-
biri tarafından kendisine ilenilmek.
-
(birinin) bıraktığı (bağladığı) yerde (çayırda) otlamak
:
-
(Halk Dili) uzun süredir hiçbir ilerleme veya değişim gösterememe ...
-
(birinin) bir dediğini iki etmemek
:
-
her istediğini hemen yapmak:
-
(birinin) bir sözünü (dediğini) iki etmemek
:
-
birinin her istediğini hemen yerine getirmek:
-
(birinin) bokunda boncuk bulmak
:
-
(Kaba) birine hak etmediği hâlde çok değer vermek.
-
(birinin) borusu ötmek
:
-
(Halk Dili) sözü geçmek, yetkisi olmak.
-
(birinin) borusunu çalmak
:
-
çıkar sağladığı kimsenin davasını gütmek.
-
(birinin) burnuna girmek
:
-
birine çok sokulmak.
-
-
(birinin) burnundan ayrılmamak
:
-
yanından gitmemek, uzaklaşmamak:
-
(birinin) can damarına basmak
:
-
bir işin en önemli yönü üzerinde durmak.
-
(birinin) canı yok mu?
:
-
birinin katlandığı sıkıntıyı başkalarına örnek göstermek için söy ...
-
(birinin) canına susamak
:
-
birini öldürmeyi istemek.
-
(birinin) canını acıtmak
:
-
birine acı vermek:
-
(birinin) cemaziyelevvelini bilmek
:
-
bir kimsenin herkesçe bilinmeyen, geçmişteki her türlü yönünü vey ...
-
(birinin) cesaretini kırmak
:
-
yürekliliğini gidermek, korkutmak:
-
(birinin) ciğerine işlemek
:
-
1) kötü söz, kötü davranış çok dokunmak, etkilemek; 2) kötü koku ...
-
(birinin) ciğerini okumak
:
-
onun aklından geçenleri, gizli düşüncelerini bilmek:
-
(birinin) ciğerini sökmek
:
-
bir kimseyi çok büyük zararlara uğratmak.
-
(birinin) ciğerini yakmak
:
-
bir kimseye büyük bir acı çektirmek.
-
(birinin) ciğerinin içini bilmek
:
-
çok yakından tanımak, her türlü düşüncesini bilmek:
-
(birinin) çalımından geçilmemek
:
-
çok kurumlu olmak, çok çalımlı olmak.
-
(birinin) çanına ot tıkmak (tıkamak)
:
-
sesini çıkaramayacak, kötülük edemeyecek bir duruma getirmek, sus ...
-
(birinin) çenesini açtırmak
:
-
söz fırsatı vermek:
-
(birinin) çenesini bıçak açmamak
:
-
sıkıntı ve üzüntüden konuşamamak:
-
(birinin) çukurunu kazmak
:
-
birinin felaketine yol açacak bir düzen kurmak.
-
(birinin) damarını bulmak
:
-
hoşlanabileceği biçimde davranıp uysallığını sağlamak.
-
(birinin) dediğine gelmek
:
-
birinin düşüncesini önce kabul etmezken sonradan doğru bulup kabu ...
-
(birinin) derdi başından aşkın (olmak)
:
-
1) birçok sorunu bulunmak: 2) aşırı derecede meşgul olmak
-
(birinin) derdi günü
:
-
çok ilgilenilen, üzerinde çok düşünülen şey:
-
(birinin) derdini deşmek (depreştirmek)
:
-
derdini hatırlatıp yeniden üzülmesine yol açmak.
-
(birinin) diline düşmek
:
-
yermek veya alay etmek amacıyla birinin kötü veya yanlış davranış ...
-
(birinin) dilini bağlamak
:
-
bir kimseyi herhangi bir sebeple söz söyleyemez duruma getirmek, ...
-
(birinin) dişini sökmek
:
-
kötülük edemeyecek duruma getirmek.
-
-
(birinin) dizginini çekmek
:
-
birinin aşırı davranışlarına engel olmak.
-
(birinin) dizginini kesmek
:
-
üzerindeki baskıyı artırmak.
-
(birinin) dizlerine kapanmak
:
-
çok yalvarmak.
-
(birinin) düğününde kalburla (elekle) su taşımak
:
-
bir yardımına karşılık olarak bekâr bir kimseye çok büyük bir yar ...
-
(birinin) dümen suyunda gitmek
:
-
birine bağımlı olmak, her şeyde ona uyarak davranmak.
-
(birinin) dümenini bozmak
:
-
(Argo) hileli işe engel olmak:
-
(birinin) ekmeğine yağ sürmek
:
-
istemediği hâlde birinin işine yarayacak biçimde davranmak:
-
(birinin) ekmeğiyle oynamak
:
-
geçim kaynağını tehlikeye düşürmek.
-
(birinin) eli ayağı (olmak)
:
-
yardımcısı (olmak), her işine yarar (olmak).
-
(birinin) elinde ... var
:
-
yapar, bilir, bulundurur:
-
(birinin) elinden (bir şey) düşmemek
:
-
bir şeyle sürekli ilgilenmek:
-
(birinin) eline bakmak
:
-
1) bir kimsenin yardımıyla geçinmek: 2) 'ne getirdi' diye gözleme ...
-
(birinin) eline kalmak
:
-
ondan başka yardım edeni olmamak, yalnız ona muhtaç olmak.
-
(birinin) eline su dökemez
:
-
değerce ondan çok geride' anlamında kullanılan bir söz.
-
(birinin) elini kolunu bağlamak
:
-
bir şey yapamayacak duruma getirmek.
-
(birinin) emrine girmek
:
-
bir kimsenin buyruğu altında bulunmayı kabul etmek.
-
(birinin) ensesine yapışmak
:
-
yakalayıp sıkıştırmak:
-
(birinin) eteğini toplamak
:
-
1) birinin derli toplu olmasını sağlamak, birini düzenli yaşatmak ...
-
(birinin) etrafında dört dönmek (pervane olmak)
:
-
isteğini elde etmek için birinin yanından ayrılmayıp gönlünü etme ...
-
(birinin) fikrini almak
:
-
fikir almak.
-
(birinin) fikrini çelmek
:
-
kandırmak, düşüncesini değiştirtmek, ikna etmek:
-
(birinin) geçmişlerini karıştırmak
:
-
1) birinin ölmüşlerini yermek veya onlara sövmek; 2) geçmişini ar ...
-
(birinin) geçtiği yoldan geçmek
:
-
daha önce aynı olayları yaşamış olmak, deneyimli olmak:
-
(birinin) gemisi şapa oturmak
:
-
iş, düzelemeyecek kadar bozulmak.
-
(birinin) gırtlağına basmak
:
-
birine bir şey yaptırmak için dayatmak veya inat etmek.
-
-
(birinin) gırtlağına sarılmak
:
-
peşini bırakmamak, musallat olmak:
-
(birinin) gönlü ile oynamak
:
-
sever görünüp eğlenmek.
-
(birinin) gönlünü etmek (yapmak)
:
-
birini razı ve hoşnut etmek:
-
(birinin) gönlünü hoş etmek
:
-
birinin dileğini yerine getirerek onu sevindirmek:
-
(birinin) gözlerine mil çekmek
:
-
birinin gözlerini kızgın mille kör etmek.
-
(birinin) gözü önünde
:
-
yanında, yakınında:
-
(birinin) gözüne girmek
:
-
sevgi ve ilgisini kazanmak:
-
(birinin) gözünü açmak
:
-
görüşünü değiştiren bilgi vermek, uyarmak.
-
(birinin) gözünü korkutmak
:
-
yıldırmak:
-
(birinin) gözünün (gözlerinin) içine bakmak
:
-
1) bir kimsenin üstüne titremek; 2) buyruğunu yerine getirmeye ha ...
-
(birinin) gözünün yaşına bakmamak
:
-
acımamak, merhamet etmemek.
-
(birinin) günahına girmek (günahını almak)
:
-
1) birisi için haksız olarak kötü düşünmek, kuşkulanmak: 2) iftir ...
-
(birinin) günahını çekmek
:
-
birinin yaptığı veya birine karşı yapılan kötülüğün cezasını görm ...
-
(birinin) güzel hatırı için
:
-
yüzünden, sebebiyle:
-
(birinin) harcı olmamak
:
-
bir iş, birinin yapabileceği nitelikte olmamak:
-
(birinin) hatırı için
:
-
bir kimsenin, gönlü hoş olsun diye:
-
(birinin) hatırı kalmak
:
-
gücenmek, kırılmak:
-
(birinin) hatırından çıkmamak
:
-
sevdiği, saydığı birinin isteğini reddetmeyip gönlünü kırmaktan ç ...
-
(birinin) hatırını kırmak
:
-
üzmek, gücendirmek.
-
(birinin) havası olmak
:
-
bir kimsenin albenisi veya cana yakınlığı olmak.
-
(birinin) hesabına gelmek
:
-
yararına uygun, elverişli olmak.
-
(birinin) hışmına uğramak
:
-
birinden zulüm görmek.
-
(birinin) hoşuna gitmek
:
-
beğenmek:
-
(birinin) huyuna suyuna gitmek
:
-
birini kızdırmayacak veya ürkütmeyecek biçimde uysalca davranmak, ...
Deyimler Sözlüğü İçerisinde Arama
|