eng
Dil Bilgisi Terimleri Sözlükleri
Bilim Terimleri Sözlükleri
Teknik Terimler Sözlükleri
Sanat Terimleri Sözlükleri
Spor Terimleri Sözlükleri
Hukuk Terimleri Sözlükleri
Ekonomi Terimleri Sözlükleri
Eğitim Terimleri Sözlükleri
Çevre Terimleri Sözlükleri
Sağlık Terimleri Sözlükleri
Sosyal Terimler Sözlükleri
Tarihi Şahsiyetler
Sarı Sayfalar
Deyimler Sözlüğü (7)
#
A
B
C
Ç
D
E
F
G
H
I
İ
J
K
L
M
N
O
Ö
P
R
S
Ş
T
U
Ü
V
Y
Z
Deyimler Sözlüğü İçerisinde Arama
Deyimler Sözlüğü (7. Sayfa)
(birini) hoş tutmak
:
birine iyi ve sevecenlikle davranmak.
(birini) içine sokacağı gelmek
:
birini çok sevmek.
(birini) ifrit etmek
:
çok kızmasına yol açmak, öfkelendirmek.
(birini) ipe çekmek
:
asarak öldürmek.
(birini) işe almak
:
iş yerinde çalıştırmaya başlatmak.
(birini) işe koşmak
:
birine iş yaptırmak:
(birini) kan boğmak
:
beynine kan hücumuyla ölmek.
(birini) kanadı altına almak
:
korumak, himayesine almak:
(birini) karşısına almak
:
birinin düşünce ve tutumuna katılmadığını belli etmek.
(birini) kayışa çekmek
:
(Argo) aldatmak, kandırmak.
(birini) kesintiye almak
:
biriyle sezdirmeden alay etmek.
(birini) komalık etmek
:
1) döverek kıpırdamayacak duruma getirmek; 2) (Mecaz) çok sinirle
...
(birini) koynuna almak
:
1) biriyle beraber yatmak; 2) biriyle sevişmek için yatmak
(birini) kukla gibi oynatmak
:
1) birine her istediğini yaptırmak; 2) birinin istediğini yapıyor
...
(birini) kurşuna dizmek
:
1) verilen ölüm cezasını askerî bir kıtanın attığı kurşunlarla ye
...
(birini) linç etmek
:
yargılamadan öldürmek:
(birini) makaraya almak (sarmak)
:
bir kimseyle alay etmek.
(birini) maskaraya almak
:
biriyle eğlenmek, alay etmek.
(birini) maskaraya çevirmek
:
gülünç bir duruma sokmak.
(birini) maşa gibi kullanmak
:
maşası olmak.
(birini) maytaba almak
:
biriyle alay etmek, eğlenmek:
(birini) mecbur tutmak
:
zorlamak, yükümlü saymak, mecbur etmek:
(birini) minder dışına atmak
:
ortadan kaldırmak, silmek, kovmak:
(birini) on paralık etmek
:
birine hakarette bulunmak, birini kötü duruma düşürmek.
(birini) paravan yapmak
:
kendini belli etmeyerek başkasının adından, yetkisinden, gücünden
...
(birini) parmağında oynatmak
:
her istediğini yaptırmak, kukla gibi kullanmak.
(birini) patentinin altına almak
:
egemenliği altına almak.
(birini) rezil etmek
:
isteyerek veya istemeyerek birini çok utanacak güç bir duruma sok
...
(birini) sarakaya almak
:
alay etmek, alaya almak:
(birini) şaşkına çevirmek
:
şaşırtmak:
(birini) tefe koymak
:
biri hakkında alaylı dedikodu yapmak:
(birini) telaş almak
:
herhangi bir sebeple heyecanlanmak, endişelenmek, acele etmek:
(birini) teneşir paklamak
:
yaşarken kirli işlere bulaşan kimseler için tek çıkar yol ölüm ol
...
(birini) terkisine almak
:
üzerinde bulunduğu atın sağrısına bindirmek:
(birini) yalancı çıkarmak
:
birinin yalan söylediğini ortaya koymak veya yalan söylememesini
...
(birini) yarı yolda bırakmak
:
yapılan yardımı sonuna kadar sürdürmemek.
(birini) yatak çekmek
:
çok bitkin ve güçsüz olmak.
(birini) yer kabul etmez
:
çok günahkâr.
(birini) zıvanadan çıkarmak
:
sinirlendirmek, öfkelendirmek:
(birini) zincire vurmak
:
prangaya vurmak.
(birini, bir şeyi) adam etmek
:
1) eğitmek, yetiştirmek, topluma yararlı duruma getirmek; 2) bir
...
(birini, bir şeyi) başıboş bırakmak
:
üstünde hiçbir baskı veya denetim bulundurmamak, kendi havasına b
...
(birini, bir şeyi) hor görmek
:
bir kimseye değersiz gözle bakmak:
(birini, bir şeyi) iki paralık etmek
:
değerini düşürmek:
(birini, bir şeyi) musallat etmek
:
birini, bir başkasının başına bela etmek.
(birini, bir şeyi) salık vermek
:
1) tavsiye etmek: 2) (Eskimiş) haber vermek
(birini, bir yeri) haraca bağlamak
:
bir kimseyi belli zamanlarda kendisine belli miktarda para vermey
...
(birinin \tveya bir şeyin) yüzü suyu hürmetine\t\t
:
birinin veya bir şeyin hatırına veya varlığına değer verildiği iç
...
(birinin bir şey) gözünü bağlamak
:
doğruyu bulamaz, düşünemez duruma getirmek.
(birinin önünde, yanında) perende atamamak (atılmamak)
:
1) herhangi bir konuda birinden aşağı, beceriksiz olmak; 2) oyun
...
(birinin veya bir şeyin) hasretini çekmek
:
1) çok özlemek: 2) (Mecaz) gereksinim duyduğu şeyi elde edememeni
...
(birinin veya bir şeyin) kıymetini bilmek
:
önemini, değerini bilmek:
(birinin veya bir şeyin) kurbanı olmak
:
uğruna ızdırap veya büyük üzüntü, sıkıntı çekmek, zarara girmek,
...
(birinin veya bir şeyin) posasını çıkarmak
:
1) bir kişi veya şeyi sonuna kadar sömürmek: 2) birini çok dövmek
(birinin veya bir şeyin) tırnağına değmemek
:
değerce ondan çok aşağı olmak.
(birinin veya bir şeyin) üstüne yüklenmek
:
1) saldırmak; 2) (Mecaz) ısrar etmek
(birinin veya bir şeyin) yüzü suyu hürmetine
:
birinin veya bir şeyin hatırına veya varlığına değer verildiği iç
...
(birinin veya bir şeyin) yüzünü unutmak
:
uzun süre görmemek, varlığına hasret kalmak:
(birinin) abdestini vermek
:
(Argo) azarlamak.
(birinin) acısına dayanamamak
:
bir kimse bir yakınının ölümünden büyük üzüntü duymak.
(birinin) acısını almak
:
sıkıntısını, üzüntüsünü azaltmak.
(birinin) açığı çıkmak
:
saklamakla görevli bulunduğu paranın veya malın eksik olduğu anla
...
(birinin) adaletine sığınmak
:
birinden anlayış, hoşgörü, yakınlık beklemek.
(birinin) adını ağzına abdestle almak
:
bir kişiyi anarken çok saygılı davranmak.
(birinin) adını kirletmek (lekelemek)
:
adının kötüye çıkmasına yol açmak.
(birinin) adını taşımak
:
1) birinin adıyla anılmak; 2) sahip olduğu adın sorumluluğunu yük
...
(birinin) adını vermek
:
birinin adını söylemek:
(birinin) afyonunu patlatmak
:
(Argo) kendi keyfine dalmış olan birini öfkelendirmek.
(birinin) ağzına bakakalmak
:
sözlerine hayran olmak.
(birinin) ağzına bir parmak bal çalmak
:
birini tatlı sözlerle veya çeşitli hediyelerle bir süre için kand
...
(birinin) ağzına sakız olmak
:
dedikodusuna konu olmak.
(birinin) ağzına tükürmek
:
hakaret ederek uyarmak.
(birinin) ağzından
:
1) birisinden dinleyerek: 2) adına
(birinin) ağzından kapmak
:
1) birinin bildiği şeyleri, ustalıklı konuşmalarla ona sezdirmede
...
(birinin) ağzından lokmasını almak
:
birinin hakkı olan şeyi ondan almak.
(birinin) ağzını bağlamak
:
bir kimseyi herhangi bir sebeple söz söyleyemez duruma getirmek,
...
(birinin) ağzını bıçak açmamak
:
üzüntüsünden söz söyleyecek durumda olmamak:
(birinin) ağzını dilini bağlamak
:
birini konuşamaz duruma getirmek:
(birinin) ağzını kapamak
:
kendisine çıkar sağlaması için bir kimseyi susturmak.
(birinin) ağzını kullanmak (satmak)
:
birinin söylediklerinin aynısını söylemek.
(birinin) ağzını tıkamak
:
sözünü kesmek, susturmak.
(birinin) ağzının içine bakmak
:
1) ne söyleyeceğini beklemek; 2) onun sözüne göre davranmak
(birinin) ağzının içine girmek
:
1) çok yanaşmak, iyice sokulmak; 2) hayranlıkla, büyük bir zevkle
...
(birinin) ağzının kokusunu çekmek
:
birinin her türlü isteğine, kaprisine boyun eğmek:
(birinin) ahı tutmak
:
birinin ilenmeleri gerçekleşmek.
(birinin) ahı yerde kalmamak
:
yaptığı ilenme er geç etkisini göstermek.
(birinin) ahını almak
:
ah almak:
(birinin) ak dediğine kara demek
:
inatçılık ederek karşısındaki ile anlaşmaya yanaşmamak.
(birinin) aklına koymak
:
bir kimse birine, bir şey telkin etmek.
(birinin) aklını çelmek
:
1) niyetinden, kararından caydırmak: 2) ayartmak, baştan çıkarmak
(birinin) aklını karıştırmak
:
birini ne yapacağını bilemez duruma getirmek, şaşırtmak, bocalatm
...
(birinin) aleyhine dönmek
:
destek vermekten vazgeçip karşı duruma geçmek.
(birinin) alnını karışlamak
:
küçümseyerek meydan okumak.
(birinin) anası ağlamak
:
çok sıkıntı çekmek, eziyet çekmek, bitkin duruma gelmek.
(birinin) anasını ağlatmak
:
(Kaba) bir kimseye çok eziyet etmek, çok sıkıntı çektirmek:
(birinin) arkasını sıvamak
:
okşamak, övmek, iltifat etmek.
(birinin) ateşine yanmak
:
bir kimse yüzünden zarara uğramak.
(birinin) ayağına gitmek
:
alçak gönüllülük ederek veya saygı göstererek birinin yanına varm
...
(birinin) ayağının türabı olmak
:
bir kimse başka bir kimseye kul gibi bağlanıp onun her emrini yer
...