eng

Deyimler Sözlüğü (18)

# A B C Ç D E F G H I İ J K L M N O Ö P R S Ş T U Ü V Y Z

Deyimler Sözlüğü İçerisinde Arama

Deyimler Sözlüğü (18. Sayfa)

arık çekmek :
tıkanan, bozulan arkları temizleyip açmak:
arına dokunmak :
utanç duymak:
arının yuvasına kazık (çöp) dürtmek :
tehlikeli kişiyi kışkırtmak.
arif olan anlar (anlasın) :
herkesin anlayacağı kadar açık söylenmeyen bir sözün gerçek anlam ...
arifeyi gösterip bayramı göstermemek :
bir işi sonuna kadar başarılı götürüp, sonunda olumlu sonuca ulaş ...
arka (geri) planda kalmak :
1) gözden düşmek; 2) önemini yitirmek, değersizleşmek
arka arkaya vermek :
birbirini korumak için birleşmek, destek olmak, dayanışmak.
arka bulmak :
bir koruyucu, kayırıcı bulmak.
arka çevirmek :
sırt çevirmek.
arka çıkmak :
bir kimseyi başkalarına karşı korumak, kayırmak:
arka kapıdan çıkmak :
okuldan başarısızlık nedeniyle ayrılmak.
arka olmak :
maddi veya manevi yönden destek olmak.
arka plana kaymak :
1) gözden düşmek: 2) önemini yitirmek, değersizleşmek
arka vermek :
1) desteklemek: 2) dayamak
arkada kalmak :
1) geriden gelmek, geride kalmak; 2) değerce ileride olanların ar ...
arkadan söylemek :
kendisi bulunmadığı bir yerde bir kimseyi çekiştirmek, dedikodusu ...
arkadan vurmak :
bir kimse kendisine güvenen ve inanan birine gizlice kötülük etme ...
arkadaş değil, arka taşı :
zarar veren arkadaş için söylenen bir söz.
arkası alınmak :
sona erdirilmek, bitirilmek, bir yerde durdurulmak:
arkası olmamak :
kayıracak kimsesi olmamak.
arkası yere gelmemek :
sırtı yere gelmemek.
arkasına (bile) bakmadan gitmek (kaçmak) :
arkada kalanlarla ilgilenmeden bir yerden hızlıca ayrılmak:
arkasına almak :
1) sırtına yüklemek, taşımak; 2) (Mecaz) desteğini sağlamak
arkasında dolaşmak (gezmek) :
bir işi yaptırmak için ilgili veya yetkili bir kimsenin uğradığı ...
arkasında yumurta küfesi yok ya! (olmamak) :
sırtında yumurta küfesi yok ya!
arkasından atlı kovalamak :
bir işi gereksiz bir telaşla yapmak.
arkasından atmak (konuşmak) :
dedikodusunu yapmak.
arkasından koşmak :
1) iş yaptırmak için birinin arzusunu kollamak, görüşme fırsatı a ...
arkasından sürüklemek :
arkasından gelmesini sağlamak.
arkasından teneke çalmak :
tenekeye sopa vb. ile vurarak giden bir kişiye hakaret etmek.
arkasından zil takıp oynamak :
birinin bir yerden ayrılmasına veya bir işte başarısızlığa uğrama ...
arkasını (bir şeye) vermek :
dönmek:
arkasını (birine) vermek :
birinin koruyuculuğuna güvenmek.
arkasını almak :
bir işi tamamlamak.
arkasını bırakmak :
peşini bırakmak.
arkasını getirememek :
başladığı bir işi sürdürüp sona erdirememek.
arkasını sağlama almak :
bir işe başlarken çok güçlü bir destek bulmuş olmak.
arkaya bırakmak (koymak) :
sonraya, başka zamana bırakmak, ertelemek.
arkaya kalmak :
geride kalmak, sonraya kalmak, geriden gelmek.
arma donatmak :
(Denizcilik) armayı yerli yerine koymak.
Arma Soymak :
(Denizcilik) hareketli olan armayı, limanda kışlamak, yağmur ve k ...
arma uçurmak (budatmak) :
(Denizcilik) armayı rüzgâra kaptırmak.
armudun sapı var, üzümün (kirazın) çöpü var demek :
her şeye kusur bulmak, hiçbir şeyi beğenmemek.
armut gibi :
çok anlayışsız, bön.
armut piş ağzıma düş! :
bir işe emek harcamaksızın onun kendiliğinden olmasını bekleyenle ...
arpa ektim, darı çıktı :
ters sonuç veren işler için söylenen bir söz.
arpacı kumrusu gibi düşünmek :
içinde bulunduğu sorunu nasıl çözeceğini uzun uzun düşünmek:
arpalık yapmak :
bir kaynaktan sürekli olarak çıkar sağlamak.
arpası çok gelmek :
coşmak, azmak, kudurmak.
art eteğinde namaz kılmak :
çok temiz huylu olmak.
artist gibi :
boylu boslu, güzel ve alımlı, yakışıklı (kimse).
arzu duymak :
birine veya bir şeye karşı istek duymak.
arzuhâl gibi (kadar) :
çok uzun (mektup).
arzusu kalmak :
isteği yerine gelmemek, hevesini alamamak:
asabına dokunmak :
sinirine dokunmak:
asayiş berkemal :
güvenliğin yerinde olduğunu anlatan bir söz:
asıda olmak (kalmak) :
bir işe son verilmeyip öylece bırakılmış olmak:
asıp kesmek :
işbaşında bulunan bir kimse yasayı çiğneyerek sert davranmak.
asker gibi :
disiplinli, düzgün.
askıda bırakmak :
sonuca vardırmamak.
askıda kalmak :
bir iş bir engel dolayısıyla sonuca varamamak.
Askıya Almak :
1) altı boşalıp desteği kalmayan yapıyı dikmelerle boşlukta tutar ...
askıya çıkarmak :
evlenecek kimselerin durumunu nüfus kayıtlarının bulunduğu yerde ...
askıya çıkmak :
1) ipek böceği koza sarmak üzere dallara çıkmak; 2) evlenecek kim ...
aslan gibi :
1) boylu boslu, güçlü ve yakışıklı; 2) sağlığı yerinde
aslan kesilmek :
aslan gibi güçlü ve cesur duruma gelmek.
aslı astarı olmamak :
gerçekliği, doğruluğu bulunmamak.
aslı çıkmak :
gerçek olduğu anlaşılmak, gerçek olduğu ortaya çıkmak:
aslı faslı olmamak :
gerçekliği, doğruluğu bulunmamak:
aslı faslı yok :
yalan, uydurma.
aslına bakarsan :
doğruyu, gerçeği ararsan' anlamında kullanılan bir söz:
astarı yüzünden pahalı olmak (pahalıya gelmek) :
bir işin ayrıntılarına harcanılan para veya emek, elde edilen son ...
astığı astık, kestiği kestik :
acımasız, çok sert veya istediği gibi davranan kimse.
aşağı (aşağısı) kurtarmaz :
1) 'bundan daha ucuza olmaz' anlamında kullanılan bir söz; 2) (Al ...
aşağı almak :
devirmek, yıkmak.
aşağı çekmek :
değerini düşürmek.
aşağı düşmek :
düzeyi, miktarı, niteliği azalmak:
aşağı görmek :
küçük görmek, beğenmemek, hor görmek:
aşağı tükürsem sakal, yukarı tükürsem bıyık :
iki karşıt ve aynı derecede sakıncalı durum karşısında karar verm ...
aşağıdan almak :
alttan almak.
aşı vurmak (yapmak) :
bağışıklık veya tedavi amacıyla vücuda aşı vermek.
aşığı cuk oturmak :
işi çok olumlu bir biçim almak.
aşırı gitmek :
ölçüyü kaçırmak, usandırmak.
aşinalık göstermek :
ilgilenmek, tanıdığını belli etmek.
aşka düşmek :
âşık olmak.
aşka gelmek :
(Teklifsiz Konuşma) bir şeyi yapmak için büyük bir istek duymak, ...
at çalındıktan sonra ahırın kapısını kapamak :
iş işten geçtikten sonra önlem almaya kalkışmak.
at gibi :
vücudu iri yarı olan (kadın).
at izi it izine karışmak :
iyiyi kötüden ayıramayacak kadar bir karışıklık ortaya çıkmak.
at koşturacak kadar :
pek geniş, çok geniş.
at nalı kadar :
(Alay) pek büyük (nişan, madalya, elmas, plaka vb. şeyler).
at oynatmak :
1) atla hüner göstermek; 2) (Mecaz) yarışmak:
at pazarında eşek osurtmuyoruz! :
(Kaba) söyleneni dinlemeyene uyarı amacıyla söylenen bir söz.
ata et, ite ot vermek :
bir işi ters yapmak.
atbaşı (beraber) gitmek :
eşit durumda olmak:
ateh getirmek :
bunamak:
ateş açmak :
ateşli silahla mermi atmaya başlamak.
ateş almak :
1) yanmak, tutuşmak; 2) ateşli silah patlamak; 3) (Mecaz) coşmak:
ateş almaya mı geldin? :
uğradığı yerden hemen gitmeye kalkan kimseye sitem olarak söylene ...
ateş bacayı (saçağı) sarmak :
bir olay, önüne geçilemez, tehlikeli bir durum almak.