eng

Deyimler Sözlüğü (15)

A B C Ç D E F G H I İ J K L M N O Ö P R S Ş T U Ü V Y Z
15. Sayfa
aklından çıkarmamak :
sürekli hatırlamak, unutmamak:
aklından çıkmak :
unutmak.
aklından geçirmek :
bir şeyi yapmayı düşünmek, tasarlamak:
aklından geçmek :
düşünmek.
aklından zoru olmak :
akla sığmayacak işler yapmak.
aklını (bir şeyle) bozmak :
bir şey üzerine çok düşerek hep onunla uğraşıp durmak.
aklını başına almak (toplamak, devşirmek) :
akılsızca davranışlarda bulunmaktan kendini kurtarmak:
aklını başka yere vermek :
konuşulan konudan başka bir şey düşünür olmak.
aklını devşirmek :
aklı başına gelmek.
aklını kaçırmak :
1) delirmek: 2) gereksiz, yersiz iş yapmak
aklını kullanmak :
iyice düşünüp taşınarak hareket etmek:
aklını oynatmak :
çıldırmak:
aklını peynir ekmekle yemek :
(Alay) akılsızca ve düşüncesizce davranışta bulunmak.
aklını şaşırmak :
yerinde olmayan bir iş yapmak, yersiz düşünmek:
aklını takmak :
aklına takmak.
aklını yormak :
hatırlamaya çalışmak, zihnini zorlamak:
aklının ayarını bozmak :
doğru düşünemez, davranamaz duruma gelmek:
aklının bir köşesine yazmak :
ileride hatırlamak üzere belleğine almak.
aklının köşesinden geçmemek :
hiçbir zaman düşünmemek:
aklının terazisi bozulmak :
akıllıca olmayan davranışlarda bulunacak bir duruma düşmek.
aklının ucundan bile geçirmemek :
hiçbir biçimde düşünmemek.
aklınla bin yaşa :
herhangi bir sorun karşısında hemen çözüm üreten kişiye bu özelli ...
akraba çıkmak :
konuştuktan sonra akraba olduklarını anlamak.
akrep gibi :
her fırsatta sözleriyle başkalarını inciten veya onlara kötülük e ...
aksi gibi :
istenmediği hâlde, aksilik olarak:
aksi şeytan :
işler yolunda gitmediği zaman 'ne kadar ilgisiz, münasebetsiz' an ...
aksiliği tutmak :
güçlük çıkarmak, inadında direnmek.
aksiliği üstünde (olmak) :
olumsuz davranış içerisinde (olmak):
akşam ahıra sabah çayıra :
hayatta yiyip içip yatmaktan başka kaygısı olmayanlar için söylen ...
akşama kalmak :
iş gecikmek, bitmemek.
akşamdan kalmış (kalma) :
geceki sarhoşluğun mahmurluğunu taşıyan.
akşamdan kavur, sabaha savur :
1) kazandığını günü gününe harcayan tutumsuz kimselerin durumunu ...
akşamdan sonra merhaba :
iş işten geçtikten, olan olduktan sonra gösterilen ilginin yararl ...
akşamı akşam etmek :
akşamın olmasını sabırsızlıkla beklemek.
akşamı bulmak (etmek) :
akşamlamak, günü bitirmek:
akşamı zor etmek :
bir türlü akşam olmamak.
aküsü bitmek :
1) taşıtlarda depolanan enerji bitmek; 2) (Mecaz) bitkin düşmek, ...
al (alın) ... :
işte:
al aşağı vur yukarı :
çekişe çekişe pazarlık yapılırken söylenen bir söz.
al benden de o kadar :
(Teklifsiz Konuşma) 'ben de aynı düşüncedeyim, aynı durumdayım' a ...
al birini, vur ötekine (birine) :
hiçbiri işe yaramaz, hepsi bir ayarda.
al giymedim ki alınayım :
bu işle hiçbir ilgim olmadığı için söylenen sözleri kendi üzerime ...
al gülüm ver gülüm :
1) çıkar ilişkilerinde bazı sıkıntıları karşılıklı olarak görmezd ...
al kanlara boyanmak :
1) yaralanmak; 2) vurularak ölmek; 3) şehit olmak
al kiraz üstüne kar yağmış :
düşünülmeyen, beklenilmeyen şeylerin de olabileceğini anlatan bir ...
al sana bir ... daha :
yeni bir aksilik olduğunda bezginlik bildirmek için 'işte' anlamı ...
al takke ver külah :
1) uzun bir çekişmeden sonra, çekişe çekişe: 2) aralarındaki senl ...
alabanda vermek :
(Argo) azarlamak, paylamak, haşlamak.
alabandayı yemek :
(Argo) adamakıllı azarlanmak.
alabora olmak :
1) tekne, sandal vb. deniz araçları devrilip ters dönmek: 2) (Mec ...
alaca düşmek :
meyve olgunlaşmaya başlamak.
alacağına şahin, vereceğine karga (kuzgun) :
alacağını isterken ısrar eden, borcunu öderken de güçlük çıkaran ...
alacaklı çıkmak :
alacağı vereceğinden çok olmak.
alaka (alakasını) çekmek (toplamak, uyandırmak) :
ilgi çekmek:
alaka duymak :
ilgi duymak.
alakayı (alakasını) kesmek :
ilgisi kalmamak, ayrılmak:
alarma geçmek :
beliren tehlikeye karşı direnebilecek, dayanabilecek duruma gelme ...
alaşağı etmek :
1) yetkilerini elinden alıp birini yerinden uzaklaştırmak, atmak, ...
alay geçmek :
(Argo) alay etmek.
alaya almak :
alay etmek, eğlenmek:
alaya bozmak :
alay niteliği vermek.
alaya vurmak :
ciddiyken sonradan alay ediyormuş gibi bir havaya girmek:
albeni vermek :
çekiciliğini artırmak, ilgi toplamak, hoş ve güzel göstermek:
alçacık dağları ben yarattım demek :
çok kurumlu olmak, kendini çok beğenmek.
alçaktan uçmak :
(Argo) atılan palavra düzeyi az olmak.
aldı :
(Halk Dili) 'söylemeye başladı' anlamında kullanılan bir söz:
aldı sazı eline :
hiç kimseyi konuşturmadan konuşan kimseler için kullanılan bir sö ...
aldığı abdest ürküttüğü kurbağaya değmemek :
sağladığı yarar, verdiği zararı karşılamamak.
aldırış etmemek :
1) ilgi göstermemek, ilgilenmemek, ilgisiz kalmak; 2) önem vermem ...
alet olmak :
bilerek veya bilmeyerek kötü bir işe aracılık etmek, vasıta olmak ...
alev almak :
1) tutuşmak, yanmaya başlamak: 2) (Mecaz) coşmak, heyecanlanmak, ...
alev bacayı (saçağı) sarmak :
ateş bacayı sarmak.
alev gibi parlamak :
canlı, ışıl ışıl olmak:
aleyhe dönmek :
karşı durum almak, karşı duruma geçmek.
aleyhinde (aleyhine) söylemek (bulunmak) :
çekiştirmek, yermek.
alı al, moru mor :
telaş veya yorgunluktan yüzü kıpkırmızı kesilmiş (olarak):
alı alına, moru moruna :
sağlıklı, kanlı canlı:
alıcı çıkmak :
1) müşteri olmak; 2) istemek, talip olmak:
alıcı gözüyle bakmak :
inceden inceye gözden geçirmek:
alın damarı çatlamış :
ar damarı çatlamış.
alın teri dökmek :
çok emek vermek, zahmetli bir iş görmek:
alıp başını gitmek :
başını alıp gitmek.
alıp satmaz görünmek :
ilgisiz görünmek veya davranmak.
alıp sattığı olmamak :
hiç ilgisi bulunmamak:
alıp vereceği olmamak :
bir kimseyle hiçbir ilgisi olmamak:
alıp vermek :
1) kalp çarpıntısı geçirmek; 2) herhangi bir konu üzerinde yoğun ...
alıp yürümek :
az zamanda çok ilerlemek, yayılmak, çoğalmak, artmak:
alışkanlıktan (alışkanlığından) kopamamak :
belli bir huydan vazgeçememek, alışıklığı bırakamamak:
alışverişe çıkmak :
alım satım işi için çarşıya gitmek.
alışverişi kesmek :
biriyle ilgisi kalmamak.
Ali kıran baş kesen :
zorba.
Ali'nin külahını Veli'ye, Veli'nin külahını Ali'ye giydirmek :
birinden aldığını öbürüne, bir başkasından aldığını da ona verere ...
alkış almak :
çok beğenilmek.
alkış kopmak :
birdenbire güçlü bir biçimde el çırpılmak.
alkış toplamak :
çok alkışlanmak.
alkış tufanı kopmak :
sürekli ve coşkun alkış başlamak:
alkış tutmak :
1) topluca el çırparak yüksek sesle 'yaşa, var ol' vb. sözler söy ...
alkol duvarını aşmak :
çok sarhoş olmak.
Allah (Allah'ı) var :
doğrusunu söylemek gerekirse' anlamında kullanılan bir söz:
Allah Allah! :
1) şaşma veya can sıkıntısı anlatan bir ünlem: 2) Türk askerinin ...