eng

Deyimler Sözlüğü (30)

# A B C Ç D E F G H I İ J K L M N O Ö P R S Ş T U Ü V Y Z

Deyimler Sözlüğü İçerisinde Arama

Deyimler Sözlüğü (30. Sayfa)

cennet gibi :
güzel, bakımlı (yer):
cennete çevirmek :
temiz, bakımlı, güzel bir yer durumuna getirmek.
cennete dönmek :
güzel, rahat yaşanılır, bakımlı bir yer durumuna gelmek.
cep harçlığını çıkarmak :
günlük masrafını karşılayacak kadar kazanç sahibi olmak:
cep yakmak :
çok pahalı olmak.
cephe açmak :
savaş olmayan bir bölgede, savaşa hazırlanmak ve başlamak:
cepheden cepheye koşmak :
durmadan değişik cephelerde savaşmak, yılmak bilmemek.
cepten harcamak :
bir başkasının söylemediği bir sözü söylemiş gibi aktarmak.
cepten vermek :
kendi kesesinden, kendi malından ödemek:
ceremesini çekmek :
başkasının yol açtığı zararı ödemek.
cereyan çarpmak :
elektrik akımına tutulup etkisinde kalmak.
cereyana kapılmak :
1) elektrik akımıyla çarpılmak; 2) suyun akışı içinde kalıp sürük ...
cereyanda kalmak :
1) kapalı bir yerde, karşılıklı açık pencere veya kapı arasında m ...
cerre çıkmak :
medreselerde okuyan softalar para ve erzak toplamak için belli ay ...
cesaret göstermek :
yürekli davranmak.
cesarete gelmek :
yılgınlığı gitmek, yüreklenmek.
cesaretini toplamak :
kendine güven duygusunu, yürekliliğini ve atılganlığını bir araya ...
cevabı dikmek (dayamak veya yapıştırmak) :
(Halk Dili) kesin, ters ve karşısındakinin beklemediği bir karşıl ...
cevahir yumurtlamak :
(Teklifsiz Konuşma) cevher yumurtlamak.
cevapsız bırakmak :
karşılığında herhangi bir cevap vermemek, bir tepki göstermemek:
cevapsız kalmak :
cevap alınamamak:
cevher yumurtlamak :
(Teklifsiz Konuşma) değerli sözler söylediğini sanarak saçmalamak ...
ceviz kırmak :
yanlış tutum veya davranışta bulunmak, hata yapmak:
ceylan gibi :
yapısı ince ve uyumlu.
ceza almak :
cezalandırılmak.
ceza çekmek :
1) hapiste yatmak: 2) manevi bakımdan işlenen suçun ağırlığını çe ...
ceza görmek :
kendisine ceza verilmek, cezalandırılmak.
ceza vermek :
1) cezalandırmak; 2) para cezası ödemek
ceza yemek :
cezalandırılmak.
cezasını bulmak :
hak ettiği kötü sona uğramak:
cezasını çekmek :
1) yaptığı bir kusur veya tedbirsizliğin zararına uğramak: 2) hük ...
cezaya çarptırmak :
cezalandırmak:
cezbeye tutulmak (kapılmak) :
bir duygu veya bir inanışın etkisiyle aşırı ölçüde coşup kendinde ...
cezve sürmek :
kahveyi pişirmek için cezveyi ateşe koymak.
cıcığı çıkmak :
1) çok yorulmak; 2) hırpalanmak
cıcığını çıkartmak :
cıcığı çıkmak.
cılk çıkmak :
kusurlu, boş veya bozuk çıkmak.
cılk etmek :
bozmak, çürütmek.
cılkı çıkmak :
bozulmak, doğru ve uygun yolundan ayrılmak.
cıva gibi :
yerinde durmaz, ele avuca sığmaz, çok hareketli.
cız etmek :
1) 'cız' diye ses çıkarmak; 2) acı duymak
cızlamı çekmek (cızlam etmek) :
1) kaçmak, savuşup gitmek; 2) (Argo) ölmek:
ciddiye almak :
inanmak, gerçek sanmak, önem vermek:
ciğer kebap olmak :
büyük bir acıya uğramak, yüreği yanmak.
ciğeri beş (on) para etmemek :
değersiz, aşağılık bir kimse olmak:
ciğeri parçalanmak :
yüreği parçalanmak.
ciğeri sızlamak :
yüreği sızlamak.
ciğeri yanmak :
çok acı ve sıkıntı çekmek, büyük bir acıya uğramak, yüreği yanmak ...
ciğerimin köşesi :
1) çok sevdiğim: 2) çok sevgili evladım
ciğerine oturmak :
masraf çok ağır gelmek.
ciğerini (delip) delmek (geçmek) :
acıklı bir durum, kişiye dayanılmaz bir üzüntü vermek.
ciğerleri bayram etmek :
1) her zamankinden daha iyi cins sigara içmek; 2) temiz havaya çı ...
cihana gelmek :
1) doğmak; 2) (Mecaz) meydana gelmek, ortaya çıkmak
cihanı tutmak :
her tarafa yayılmak, dünyayı tutmak.
cihat açmak :
savaş için çağrı yapmak.
cila çekmek :
içilen içkinin etkisini azaltmak veya artırmak amacıyla bir şey i ...
cim karnında bir nokta :
1) hiçbir bilgisi olmayan, cahil; 2) acemi, toy
cin çarpmak :
bir inanışa göre, cinlerin öfkesiyle inme inmek.
cin çarpmışa dönmek :
neye uğradığını bilemeyecek kadar kötü bir duruma düşmek.
cin damarına basmak :
kişiyi çok sinirlendirecek söz söylemek, çileden çıkarmak:
cin gibi :
anlayışlı ve zeki:
cin ifrit olmak (kesilmek) :
son derece kızmak, öfkelenmek:
cin olmadan şeytan (adam) çarpmak :
gücünün üstündeki işleri başarmaya kalkışmak.
cini tutmak :
çok sinirlenmek.
cinine gitmek :
nefret etmek, tiksinmek:
cinleri (cin) tepesine çıkmak (binmek) :
çok kızmak:
cinleri ayağa kalkmak :
sinirlenmek.
cinleri başına toplanmak (üşüşmek) :
öfkelenmek.
cinnet geçirmek :
delirmek, aklını kaçırmak.
cinnet getirmek :
bir an için delilik belirtisi göstermek:
cirit oynamak :
1) cirit oyununu oynamak: 2) istediği biçimde, keyfince davranmak
cukkayı yutmak :
oyunda ütülmek.
cumartesi kibarı gibi süslenmek :
özentili fakat zevksiz süslenmek.
cumburlopu çekmek :
pat diye düşmek.
cübbe gibi :
çok geniş ve uzun (giysi).
cümbüş yapmak :
toplu olarak eğlenmek:
çaba göstermek :
bir işi başarmak için çalışmak, uğraşmak, gayret göstermek:
çaba harcamak :
bir işi yapabilmek için elinden geleni yapmak:
çağ açmak :
herhangi bir bakımdan öncekilerden farklı olan yeni bir evrensel ...
çağ atlamak :
büyük ilerleme sağlamak.
çağ dışı olmak (kalmak) :
1) çağın gerektirdiği şartların gerisinde kalmak; 2) (Askeri) yed ...
çağanoz gibi :
eğri büğrü (kimse).
çağı geçmek :
1) eskimek; 2) dönemi veya modası geçmek
çağı yakalamak :
çağın gerektirdiği gelişmişlik düzeyine ulaşmak.
çağın gerisinde kalmak :
gelişmelere ve yeni düşüncelere uyum sağlayamamak, ayak uyduramam ...
çağını aşmak :
düşünce, tutum ve davranışlarıyla bulunduğu çağdan daha ileride o ...
çağlamadan çatlamak :
gerekli olgunluğa erişmeden olgun davranışlarda bulunmak, büyüklü ...
çakı gibi :
1) canlı ve atik: 2) sağlıklı
çakı suyu kesiyor :
bıçak suyu kesiyor.
çakılı kalmak :
1) yerini veya biçimini değiştirmeden durmak; 2) iz bırakmak:
çakılıp kalmak :
bir yerde uzun süre hareketsiz kalmak:
çalı gibi :
sık ve sert (saç, sakal).
çalım atmak (yapmak) :
çalımlamak.
çalım satmak :
kurulup büyüklük taslamak:
çalım yemek :
futbolda çalım ile geçilmek.
çalımına gelmek (getirmek) :
uygun zaman veya durumu ele geçirmek:
çalıp çırpmak :
hırsızlık yapmak:
çalmadan oynamak :
1) çok keyifli ve sevinçli durumda bulunmak; 2) bir işe çok heves ...
çalyaka etmek :
yakasına yapışıp sıkıca tutmak:
çam devirmek :
karşısındakine dokunacak veya kötü bir sonuç doğuracak söz söylem ...