|
Deyimler Sözlüğü (38)
Deyimler Sözlüğü (38. Sayfa)
-
dulda tutmak
:
-
örtünmek, koruyacak biçimde sarınmak:
-
duman almak
:
-
1) sis kaplamak, sis bürümek; 2) sigara dumanını içine çekmek
-
duman altı etmek
:
-
bulunulan yerin havasını esrar, sigara vb. dumanıyla doldurmak.
-
duman altı olmak
:
-
esrar, sigara vb. içilen bir yerin havasından etkilenmek.
-
duman attırmak
:
-
(Argo) kötü duruma düşürmek, geride bırakmak, birini yıldırmak:
-
duman etmek
:
-
1) (Argo) dağıtmak, bozmak, yok etmek: 2) yenmek, başarı sağlamak
-
duman vermek
:
-
1) çok duman çıkarmak; 2) (Mecaz) ortalığı karıştırmak:
-
dumana boğmak
:
-
1) duman içinde bırakmak; 2) (Mecaz) bunaltmak, şüphe içinde bıra ...
-
dumanı doğru çıksın
:
-
iyi ve güzel olmasa bile yönteme uygun olsun' anlamında kullanıla ...
-
dumanı tepesinden çıkmak
:
-
bir acının ateşiyle yanıp tutuşmak.
-
dumura uğramak
:
-
körelmek:
-
dur durak (dur dinlen veya dur otur) yok
:
-
durup dinlenmeden sürekli çalışmayı anlatan bir söz:
-
dur! (durun!)
:
-
biraz zaman geçsin' anlamıyla cümlelerin başına gelen bir söz:
-
durgunluk çökmek
:
-
sessiz, sakin duruma girmek:
-
durum almak
:
-
1) belli bir duruş biçimine geçmek; 2) bir olay karşısında belli ...
-
durumdan ders çıkarmak
:
-
içinde bulunulan şartları değerlendirerek yanlış adım atmamak.
-
durumdan vazife çıkarmak
:
-
içinde bulunulan şartları değerlendirerek sorumluluk yüklenmek.
-
dut gibi olmak
:
-
1) çok sarhoş olmak; 2) utanmak, mahcup olmak
-
dut yemiş bülbüle dönmek
:
-
neşe ve konuşkanlığını yitirmek, susmak:
-
duvağına doymamak
:
-
yeni gelinken ölmek veya kocasından ayrılmak.
-
duvar çekmek
:
-
1) duvar örmek; 2) (Mecaz) aradaki ilişkiye son vermek, görüşmeme ...
-
duvar gibi
:
-
sağır.
-
duvar yapmak
:
-
baraj yapmak.
-
duygu uyanmak
:
-
bir duygu oluşmak.
-
duymazlıktan gelmek
:
-
ilgilenmek istemediği için duymamış gibi davranmak:
-
duyulur duyulmaz
:
-
1) çok alçak ancak işitilebilen (ses); 2) haber öğrenilir öğrenil ...
-
-
duyum almak
:
-
bir konu hakkında haber almak, bilgi edinmek.
-
duyuruda bulunmak
:
-
duyurmak.
-
düdük gibi
:
-
çok dar, daracık (giysi).
-
düdük gibi kalmak
:
-
1) yapayalnız kalmak; 2) zayıflamak
-
düğmük atmak
:
-
düğümlemek:
-
düğüm atmak
:
-
düğümlemek:
-
düğüm düğüm olmak (düğümlenmek)
:
-
1) çok karışık bir duruma gelmek; 2) birbirine geçmek; 3) içinden ...
-
düğüm üstüne düğüm vurmak (atmak)
:
-
parasını pintilik ederek saklamak.
-
düğüm vurmak
:
-
1) düğümlemek; 2) parasını pintilik ederek saklamak, biriktirmek
-
düğümünü çözmek
:
-
anlaşılmaz bir şeyi anlaşılır duruma getirmek.
-
düğün aşıyla dost ağırlanmaz
:
-
ağırlamanın değeri, özel olarak hazırlanmasında, bir fedakârlık y ...
-
düğün bayram etmek
:
-
çok sevinmek, çok sevinç duymak.
-
düğün değil bayram değil, eniştem beni niye öptü
:
-
gösterilen yakınlığın, iltifatın gizli bir nedeni olduğu düşünüld ...
-
düğün dernek, hep bir örnek
:
-
olayların veya yapılan işlerin hep birbirine benzediğini anlatan ...
-
düğün pilavıyla dost ağırlamak
:
-
başkasının kesesinden veya elinden ikramda bulunmak.
-
düğünevi gibi
:
-
sevinçli ve telaşlı bir kalabalık bulunan (yer).
-
dümen çevirmek
:
-
(Teklifsiz Konuşma) hileye, düzene başvurmak.
-
dümen kırmak
:
-
yön değiştirmek:
-
dümen kullanmak
:
-
(Argo) bir işi kurnazca yönetmek.
-
Dümen Tutmak
:
-
(Denizcilik) teknenin gideceği yolu gözleyerek dümeni yönetmek:
-
dümen yapmak
:
-
(Argo) dalavere, hile ile birini kandırmak, aldatmaya çalışmak.
-
dümeni elinde tutmak
:
-
yönlendirici durumda olmak.
-
dümeni kırmak
:
-
(Argo) çekip gitmek, kaçmak, uzaklaşmak.
-
dümenine bakmak
:
-
(Argo) şartlar ne olursa olsun çıkarını gözetmek.
-
dün bir, bugün iki
:
-
herhangi bir şeye başladığından beri çok az zaman geçtiği hâlde' ...
-
-
dünden hazır (razı) olmak
:
-
kendisine yapılan bir öneriyi seve seve ve hemen kabul etmek.
-
dünür gezmek
:
-
evlenecek erkek için kız aramaya çıkmak.
-
dünür gitmek
:
-
evlenecek kimse için kız istemeye gitmek:
-
dünya (dünyalar) birinin olmak
:
-
çok sevinmek:
-
dünya ahret kardeşim (bacım) (olsun)
:
-
bir kişiye kardeşlik duygusundan başka bir gözle bakılmadığını an ...
-
dünya başına dar olmak (gelmek)
:
-
çok sıkılmak, büyük bir çaresizlik içinde kalmak.
-
dünya başına yıkılmak
:
-
çok sıkılmak, umutlarını yitirmek:
-
dünya bir araya gelse
:
-
1) 'dünyadaki bütün insanlar engel olmaya kalksa bile' anlamında ...
-
dünya durdukça durasın!
:
-
çok yaşa, Tanrı sana sonsuz bir ömür versin!' anlamında kullanıla ...
-
dünya gözü ile görmek
:
-
ölmeden önce görmek:
-
dünya gözüne zindan olmak (görünmek veya kesilmek)
:
-
büyük bir karamsarlık ve umutsuzluk içinde olmak.
-
dünya kadar
:
-
pek çok:
-
dünya kelamı etmek
:
-
1) konuşmak; 2) konuşulmaması gereken yerde konuşmak
-
dünya varmış
:
-
sıkıntılı bir durumdan kurtulan kimsenin söylediği söz:
-
dünya yıkılsa umurunda değil
:
-
hiçbir şeyle ilgilenmez, sorumsuz, kaygısız' anlamında kullanılan ...
-
dünya yüzü görmemek
:
-
kapalı bir yerde sürekli kalmak.
-
dünyadan el etek (elini eteğini) çekmek
:
-
bir kenara çekilip çevresiyle ilgisini kesmek, toplumun yaşayışın ...
-
dünyadan geçmek (el çekmek)
:
-
bir kenara çekilip toplum yaşamına karışmamak.
-
dünyadan haberi olmamak
:
-
çevresinde olup bitenleri bilmemek.
-
dünyaevine girmek
:
-
evlenmek:
-
dünyalara değişmemek
:
-
her şeyden daha fazla sevmek.
-
dünyalığı doğrultmak
:
-
yaşamı süresince yetecek parayı kazanmak.
-
dünyanın dört bucağı
:
-
dünyanın her yanı, her yönü:
-
dünyanın kaç bucak (köşe) olduğunu göstermek (anlamak)
:
-
dünyada ne gibi güçlükler olduğunu bildirmek (anlamak), insanın b ...
-
dünyanın öbür ucu
:
-
çok uzak yer.
-
-
dünyanın tadını çıkarmak
:
-
bütün zevklerden yararlanmak, mutlu ve rahat yaşamak:
-
dünyasından geçmek
:
-
her şeye karşı ilgisiz duruma gelmek.
-
dünyaya gelmek
:
-
insan, doğmak:
-
dünyaya getirmek
:
-
doğurmak:
-
dünyaya gözlerini kapamak (yummak)
:
-
ölmek:
-
dünyaya kazık çakmak (kakmak)
:
-
(Teklifsiz Konuşma) çok uzun ömürlü olmak, çok yaşamak.
-
dünyaya yuf borusu öttürmek
:
-
ölmek:
-
dünyayı anlamak
:
-
dünyada neler olduğunu öğrenmek, deneyimi artmak.
-
dünyayı ben yarattım demek
:
-
aşırı mağrur olmak, büyüklenmek.
-
dünyayı ben yarattım havasında olmak
:
-
çevresinde güçlü olduğu düşüncesini oluşturmak:
-
dünyayı görmemek
:
-
bir konuya veya bir işe aşırı odaklanıp çevre ile ilgilenmemek:
-
dünyayı haram etmek
:
-
bir yeri yaşanılmaz duruma getirmek:
-
dünyayı tozpembe görmek
:
-
üzücü durumlara bile iyimser gözle bakmak:
-
dünyayı tutmak
:
-
çok yayılmak, her yere dağılmak:
-
düş kırıklığı yaratmak
:
-
beklentileri karşılayamamaktan dolayı burukluğa yol açmak:
-
düş kırıklığına uğramak
:
-
beklediği sonucu alamamak:
-
düşeş atmak
:
-
1) tavlada zarlar altı altı gelmek: 2) (Mecaz) umulmadık bir başa ...
-
düşman (düşmanı) kesilmek
:
-
düşman olmak, düşman gibi görmek:
-
düşman başına
:
-
durumun kötü olduğunu göstermek için kullanılan bir söz:
-
düşman çatlatmak
:
-
iyi durum ve başarılarla düşmanı kıskandırmak veya kızdırmak.
-
düşman olmak
:
-
kin beslemeye başlamak.
-
düşüncesini açmak
:
-
görüşünü bildirmek.
-
düşüncesini okumak
:
-
bir kimsenin ne düşündüğünü anlamak.
-
düşünceye dalmak
:
-
derin derin düşünmek:
Deyimler Sözlüğü İçerisinde Arama
|