eng
Dil Bilgisi Terimleri Sözlükleri
Bilim Terimleri Sözlükleri
Teknik Terimler Sözlükleri
Sanat Terimleri Sözlükleri
Spor Terimleri Sözlükleri
Hukuk Terimleri Sözlükleri
Ekonomi Terimleri Sözlükleri
Eğitim Terimleri Sözlükleri
Çevre Terimleri Sözlükleri
Sağlık Terimleri Sözlükleri
Sosyal Terimler Sözlükleri
Tarihi Şahsiyetler
Sarı Sayfalar
Deyimler Sözlüğü (36)
#
A
B
C
Ç
D
E
F
G
H
I
İ
J
K
L
M
N
O
Ö
P
R
S
Ş
T
U
Ü
V
Y
Z
Deyimler Sözlüğü İçerisinde Arama
Deyimler Sözlüğü (36. Sayfa)
dili bir karış dışarı çıkmak (sarkmak)
:
koşmaktan, yürümekten ve yorulmaktan çok susamak:
dili boğazına akmak
:
konuşamaz olmak, sesi soluğu çıkmamak:
dili çözülmek
:
konuşamayan veya susan kişi konuşmaya başlamak:
dili damağına yapışmak (dili damağı kurumak)
:
susuzluktan ağzı kurumak, çok susamak:
dili dolaşmak
:
korku, heyecan, hastalık, utangaçlık, sarhoşluk gibi sebeplerle ş
...
dili dönmemek
:
1) bir sözü doğru, düzgün söylemeyi becerememek: 2) amacını iyi a
...
dili durmak
:
susmak, dedikodu etmemek:
dili durmamak
:
1) sürekli konuşmak; 2) söylenemeyecek şeyleri de söylemek
dili ensesinden çekilsin!
:
bıktıracak kadar çok konuşan veya kötü sözler söyleyenler için ku
...
dili kılıçtan keskin
:
kırıcı ve ağır konuşan.
dili kurusun!
:
söz söyleyemez olsun!' anlamında kullanılan bir ilenme sözü.
dili pabuç kadar
:
saygısızca ve gönül kırıcı bir biçimde konuşan.
dili sürçmek
:
1) konuşma sırasında kelimeleri yanlış söylemek: 2) istenmeyen bi
...
dili tutulmak
:
sevinç, korku, şaşkınlık vb. sebeplerle birdenbire söz söyleyemez
...
dili uzamak
:
haddini bilmeden konuşmak.
dili varmak
:
bir sözü söylemeye gönlü razı olmak:
dili yanmak
:
1) üzüntü ve eziyet çekmek, zarara uğramak: 2) bıkmak, nefret etm
...
dilim dilim etmek
:
dilimlemek.
dilin kemiği yok
:
insan doğru veya yanlış her şeyi söyleyebilir' anlamında kullanıl
...
dilinde tüy bitmek
:
tekrar tekrar söylemekten usanmak, bıkmak:
dilinden anlamak
:
1) bir canlının çıkardığı seslerden veya onun davranışlarından ne
...
dilinden düşürmemek
:
sürekli olarak aynı kişiden veya şeyden söz etmek, sık sık anmak:
dilinden kurtulamamak
:
sürekli olarak bir kimsenin sitem, eleştiri ve sataşmalarına uğra
...
diline dolamak (takmak)
:
1) aynı şeyi durmadan ve her yerde tekrarlamak: 2) bir kimseyi he
...
diline kira istemek
:
ağzına kira istemek.
diline pelesenk etmek
:
diline dolamak:
diline sağlam olmak
:
1) saklanacak konuları açığa vurmamak; 2) kötü söz söylemekten ka
...
diline sağlık
:
ağzına sağlık.
diline virt etmek
:
diline dolamak:
dilini değdirmemek
:
hiç yememek veya içmemek.
dilini kedi (fare) mi yedi?
:
neden konuşmuyorsun?' anlamında kullanılan bir söz.
dilini kesmek (kesip oturmak)
:
susmak.
dilini tutamamak
:
sonunu düşünmeden gelişigüzel konuşmak.
dilini tutmak
:
sonunu düşünmeden gelişigüzel konuşmaktan sakınmak:
dilini yutmak
:
sevinç, korku, heyecan vb. sebeplerle konuşamaz olmak:
dilinin altında bir şey olmak
:
bir kimsenin sözlerinden, açıkça söylemediği bir şeyler anlaşılma
...
dilinin altındaki baklayı çıkarmak
:
gizli tutulması gereken bir şeyi söylemek:
dilinin cezasını (belasını) çekmek (bulmak)
:
ölçüsüz, düşüncesiz konuşma yüzünden zarar görmek.
dilinin ucuna gelmek
:
söyleyecek duruma gelmek:
dilinin ucunda
:
bir söz hatırlanacak gibi olup da hatırlanamadığında söylenen bir
...
dilinin ucuyla
:
içten, yürekten olmayarak, laf olsun diye.
diliyle sokmak
:
bir kimseye ağır ve kırıcı sözler söylemek.
diliyle tutulmak (yakalanmak)
:
suçunu, kendi konuşması ile açığa vurmak.
dillerde dolaşmak (gezmek)
:
her yerde kendisinden söz edilmek:
dillere destan olmak
:
herkes tarafından konuşulur olmak:
dimdik ayakta durmak
:
yıkılmamak.
dimdik durmak
:
1) tam dik durumda olmak: 2) (Mecaz) tutumunu değiştirmemek, yılm
...
dinden imandan çıkmak
:
kendini kontrol edemeyecek kadar çok öfkelenmek, çok sinirlenmek.
dinden imandan olmak
:
dinî inancını yitirmek.
dini bir uğruna
:
Müslümanlık için:
dini gibi bilmek
:
çok iyi bilmek:
dini imanı para
:
tek düşüncesi para olan kimseler için kullanılan bir söz.
dinim hakkı için (aşkına)
:
dinimi tanık tutarım' anlamında kullanılan bir ant sözü:
dinine yandığım
:
(Argo) öfke, kızgınlık vb. duyguları belirtmek için kullanılan bi
...
dipsiz kile, boş ambar
:
para, mal tutmayanın durumunu veya bir iş için boş yere uğraşıldı
...
direk gibi
:
sağlam, iri yapılı.
direksiyon kırmak
:
aracı istenilen yöne çevirebilmek için direksiyonu o yöne döndürm
...
direksiyon sallamak
:
(Argo) motorlu taşıt kullanmak.
direksiyona geçmek
:
1) aracı kullanmak üzere sürücü yerine oturmak; 2) (Mecaz) bir iş
...
direktif almak
:
talimat almak, emredilmek:
direktif vermek
:
talimat vermek, emretmek, buyurmak:
dirhemle söylemek (konuşmak)
:
çok az veya yavaş konuşmak:
diri kalmak
:
1) dinç, sağlıklı görünmek; 2) pirinç, bulgur vb. bakliyat gereği
...
dirlik yüzü görmemek
:
rahata kavuşamamak.
dirsek çevirmek
:
daha önce iş birliği yaptığı kişiyi uzaklaştıracak davranışlarda
...
dirsek çürütmek
:
1) okumak için yıllarca çalışmak: 2) öğrenimde veya meslekte uzun
...
disipline girmek
:
disiplinli bir biçimde yaşamaya başlamak:
diskur geçmek (çekmek)
:
(Argo) nutuk verir gibi konuşmak:
diş açmak
:
madenî boruları birbirine birleştirebilmek amacıyla özel aletle s
...
diş çıkarmak
:
çene kemikleri içinde bulunan diş, diş etini deldikten sonra ağız
...
diş geçirmek
:
zorla veya inatla istediğini yaptırmak:
diş gıcırdatmak
:
öfkesini davranışlarıyla göstermek.
diş göstermek
:
güçlü olduğunu, saldırıya geçebileceğini durumuyla belli etmek, t
...
dişe dokunmak
:
işe yarar olmak, önemli olmak, yerinde ve anlamlı olmak:
dişinden tırnağından artırmak
:
yiyecek giderlerini kısarak para biriktirmek:
dişine göre
:
1) gücünün yeteceği, altından kalkabileceği bir durumda; 2) uygun
...
dişine vurmak
:
1) ısırmak, dişlemek; 2) (Mecaz) değerini anlamak için kontrol et
...
dişini sıkmak
:
darlığa, sıkıntıya dayanmak, katlanmak:
dişini tırnağına takmak
:
1) çok büyük güçlüklere, sıkıntılara katlanmak: 2) bütün gücünü k
...
dişinin kovuğuna bile gitmemek
:
yiyecek çok az gelmek.
dişleri dökülmek
:
yaşlanmak, ihtiyarlamak.
dişli tırnaklı
:
saldırıcı olan, sözünü geçiren.
dişten tırnaktan artırmak
:
dişinden tırnağından artırmak:
divan durmak
:
el pençe divan durmak:
divaneye dönmek
:
çok üzülmek.
diyalize girmek
:
diyaliz makinesine bağlanmak.
diyalog kurmak
:
anlaşma ve uyum sağlayacak yolda karşılıklı konuşmak:
diyecek yok
:
eleştirilecek bir yanı yok, söz yok' anlamında kullanılan bir söz
...
diz çökmek
:
1) dizlerini yere koyarak oturmak: 2) dize gelmek
dize gelmek
:
baş eğmek, boyun eğmek.
dize getirmek
:
kendisine karşı geleni yenerek buyruğuna uyacak duruma getirmek:
dizgin vurmak
:
dizgin takmak.
dizgine gelmek
:
düzelmek, belli bir disipline ve sisteme girmek:
dizginleri (dizginlerini) ele almak
:
yönetimi eline geçirmek:
dizginleri ele vermek
:
başkasının yönetimini kabullenmek:
dizginleri gevşetmek
:
birinin üzerindeki baskıyı azaltmak.
dizginleri koparmak
:
her türlü bağ ve baskıdan kurtulmak.
dizginleri salıvermek
:
başıboş bırakmak.
dizi (dizinin) dibinden ayrılmamak
:
yanından hiç gitmemek, ayrılmamak:
dizini (dizlerini) dövmek
:
pişmanlık duymak: