|
Deyimler Sözlüğü (37)
Deyimler Sözlüğü (37. Sayfa)
-
dizleri kesilmek (tutmamak)
:
-
dizlerinde derman, güç kalmamak:
-
dizlerine kara su inmek
:
-
beklemekten veya yorgunluktan güçsüz kalmak.
-
dizlerinin bağı çözülmek
:
-
korkudan ayakta duramayacak duruma gelmek:
-
doğduğuna bin pişman
:
-
anasından doğduğuna bin pişman.
-
doğduğuna pişman etmek
:
-
anasından doğduğuna pişman etmek.
-
doğduğuna pişman olmak
:
-
anasından doğduğuna pişman olmak:
-
doğru bildiği yoldan ayrılmamak (şaşmamak)
:
-
her ne olursa olsun inandığı ilkelere bağlı kalmak:
-
doğru bulmak
:
-
uygun görmek, onamak:
-
doğru çıkmak
:
-
gerçek olduğu anlaşılmak:
-
doğru doğru dosdoğru
:
-
en doğrusu şudur ki' anlamında kullanılan bir söz:
-
doğru durmak
:
-
1) dik durmak; 2) uslu durmak
-
doğru oturmak
:
-
uslu oturmak.
-
doksan kapının ipini çekmek
:
-
içinde bulunduğu sorunu çözmek için kapı kapı dolaşmak, birçok ye ...
-
doktor doktor gezmek (dolaşmak)
:
-
tedavide çabuk ve kesin sonuç almak ümidiyle birçok doktora başvu ...
-
doktora görünmek
:
-
muayene olmak.
-
dokunca görmek
:
-
zarara uğramak, harap olmak:
-
dokuz ayın çarşambası bir araya gelmek
:
-
birçok iş birden ortaya çıkıp sıkışık bir durum yaratmak.
-
dokuz doğurmak
:
-
merakla, heyecanla, sabırsızlıkla beklemek:
-
dokuz körün bir değneği
:
-
birçok kimsenin tek yardımcısı, tek dayanağı:
-
dokuz köyden kovulmuş
:
-
geçimsizliği veya başka davranışları yüzünden birçok yerden atılm ...
-
dokuz yorgan eskitmek (paralamak)
:
-
çok uzun yaşamak.
-
dolaba girmek (gelmek)
:
-
aldatılmak, oyuna gelmek.
-
dolabı bozulmak
:
-
1) kurduğu iş düzeni bozulmak; 2) (Mecaz) hilesi ortaya çıkmak
-
dolanıp durmak
:
-
sürekli olarak aynı yerde gezinmek:
-
dolap beygiri gibi dönüp durmak (dolaşmak)
:
-
dar bir çevrede hep aynı işi yapmak:
-
dolap çevirmek (döndürmek)
:
-
hile ve dalavere ile iş yapmak:
-
-
dolduruşa gelmek
:
-
1) (Argo) olumsuz yönde yönlendirilmek, kışkırtılmak; 2) biri çeş ...
-
dolduruşa getirmek
:
-
(Argo) birini çeşitli yollarla pohpohlayarak yönlendirmek, kışkır ...
-
dolduruşa kapılmak
:
-
dolduruşa gelmek.
-
dolma yutmak
:
-
(Argo) kanıp aldanmak.
-
dolmuş yapmak
:
-
dolmuşla yolcu taşımak.
-
dolmuşa gelmek (binmek)
:
-
dolduruşa gelmek.
-
doludizgin gitmek
:
-
1) son hızla koşmak; 2) (Mecaz) kendini kaptırıp sürüklenmek:
-
dolup taşmak
:
-
1) gereğinden çok olmak, gereğinden çok kaplamak: 2) çok kalabalı ...
-
doluya koydum almadı, boşa koydum dolmadı
:
-
içinden çıkılmayan güç bir durum karşısında söylenen bir söz.
-
domuz gibi
:
-
1) (Teklifsiz Konuşma) kötü huylu ve hain; 2) adamakıllı, iyice:
-
domuz gibi tıkınmak (yemek)
:
-
oburcasına çok yemek:
-
domuzdan (bir) kıl çekmek (koparmak)
:
-
sevilmeyen veya eli sıkı olan birinden bir şey alabilmek.
-
domuzluk etmek
:
-
hainlik etmek, haince davranmak.
-
don çekmek
:
-
donmak:
-
don çözülmek
:
-
hava ısınarak buzlar erimeye başlamak.
-
don gömlek kalmak
:
-
her şeyini kaybetmek.
-
don kesmek
:
-
(Halk Dili) bitki soğuktan bozulmak, donmak.
-
don tutmak
:
-
buz tutmak, donmak.
-
don yağı gibi
:
-
konuşmayan, hareketsiz (kimse).
-
don yağının tortusu gibi kalmak (oturmak)
:
-
çevresindekilerle iletişim kurmadan ilgisiz ve donuk kalmak.
-
dona çekmek
:
-
hava, suları donduracak derecede soğumak.
-
donuna etmek (kaçırmak veya doldurmak veya yapmak)
:
-
1) küçük veya büyük abdestini donuna etmek; 2) (Mecaz) çok korkma ...
-
donup kalmak
:
-
donakalmak.
-
doping yapmak
:
-
1) bazı bedensel özellikleri değiştiren veya artıran bir uyarıcı ...
-
dost edinmek
:
-
dost kazanmak:
-
-
dost tutmak
:
-
erkek veya kadın evlilik dışı ilişki kurmak.
-
dosta düşmana karşı
:
-
dostlara üzüntü vermemek, düşmanları da sevindirmemek için, ele g ...
-
dostlar alışverişte görsün (diye)
:
-
gösteriş olsun, iş görüyor densin (diye)' anlamında kullanılan bi ...
-
dostlar başına
:
-
bir şeyi dostları için de dilemek amacıyla kullanılan bir iyi dil ...
-
dostlar başından ırak
:
-
sözü edilen kötü bir durumla yakınların karşılaşmaması için söyle ...
-
dostlar şehit, biz gazi
:
-
(Alay) tehlikeli işleri başkalarına bırakıp kendileri sonuçtan y ...
-
dostluk etmek
:
-
yakınlık kurmak, dost gibi candan davranmak:
-
dosya açmak (hazırlamak)
:
-
bir kimse, konu veya işle ilgili yeni bir dosya düzenlemek.
-
dosyası kabarmak (kabarık olmak)
:
-
yaptığı yanlış işleri çoğalmak.
-
doyuma ulaşmak
:
-
istek ve gereksinimlerinin en üst düzeyini elde etmek.
-
doyurucu bulmak
:
-
yeterli görmek.
-
doyurucu gelmek
:
-
yeterli olmak:
-
dozunu ayarlamak
:
-
1) ilacın ölçüsünü aşmamak, gerektiği kadar vermek; 2) (Mecaz) öl ...
-
dozunu kaçırmak
:
-
1) ilaçta ölçüyü tutturamamak; 2) (Mecaz) ölçüyü aşmak, aşırı git ...
-
dökülüp saçılmak
:
-
1) soyunmak, çok açılmak; 2) bir şey uğruna çok para harcamak
-
döküm almak
:
-
ayrıntılı hesap listesini toplu olarak göstermek:
-
döküm çıkarmak
:
-
bütün hesap işlemlerini bir listeye yazmak.
-
döküp saçmak
:
-
dağıtmak, ziyan etmek.
-
döl almak
:
-
cins bir hayvandan yararlanarak iyi cins yavru almak.
-
döl döş sahibi olmak
:
-
çocuk ve torunları bulunmak:
-
döl vermek
:
-
1) yavru vermek, üremek; 2) ürün vermek
-
dönüp dolaşmak
:
-
1) uzun süre gezmek; 2) (Mecaz) arayış içinde olmak, her çareye b ...
-
dönüp geriye bakmak
:
-
eskiyi hatırlamak, geçmişi gözden geçirmek:
-
dönüşü olmayan yola girmek
:
-
asla bırakılmayacak, vazgeçilmeyecek bir durumda olmak:
-
dört ayak üstüne düşmek
:
-
1) tehlikeli bir durumdan zarar görmeden kurtulmak; 2) işi rast g ...
-
-
dört bir taraf (yan)
:
-
her yan, bütün çevre:
-
dört dönmek
:
-
1) telaşla çare aramak: 2) bir iş yapmak için telaşla sağa sola k ...
-
dört duvar arasında kalmak
:
-
evde, kapalı bir yerde kalmak zorunda olmak:
-
dört gözle beklemek (bakmak)
:
-
çok isteyerek veya özleyerek beklemek:
-
dört üstü, murat üstü
:
-
işi her zaman yolunda olanlar için söylenen bir söz.
-
dört yanı deniz kesilmek
:
-
çaresiz ve umutsuz kalmak.
-
dörtköşe olmak
:
-
çok keyiflenmek, çok zevk almak.
-
dörtnala kaldırmak
:
-
dörtnal koşturmaya başlamak:
-
dörtnala kalkmak
:
-
dörtnal koşmak:
-
döşeğe düşmek
:
-
yatağa düşmek.
-
döviz kaçırmak
:
-
yurt dışına izinsiz döviz çıkarmak.
-
dramatize etmek
:
-
1) bir edebî eseri radyo, televizyon veya sahne oyunu biçimine ge ...
-
dua (duasını) almak
:
-
iyi yapılan bir işle birinin hoşnutluğunu kazanmak:
-
duası tutmak
:
-
1) duası gerçekleşmek: 2) etkili olmak
-
duba gibi
:
-
çok şişman.
-
duble etmek
:
-
astar geçirmek.
-
dudağını (dudaklarını) ısırmak
:
-
yakışıksız bir durum karşısında şaşmak:
-
dudağının ucuna gelmek
:
-
hemen söyleyecek durumda olmak:
-
dudak (dudağını) bükmek
:
-
1) bir şeyi beğenmediğini, küçümsediğini belli etmek, umursamamak ...
-
dudak dudağa gelmek (kalmak)
:
-
öpüşmek:
-
dudak ısırmak
:
-
1) hayran kalmak; 2) hayrete, şaşkınlığa düşmek
-
dudak sarkıtmak
:
-
somurtmak.
-
dudak ucuyla söylemek
:
-
belli belirsiz anlatmak, isteksizce söylemek:
-
dul kalmak
:
-
kadın veya erkeğin eşi ölmek:
Deyimler Sözlüğü İçerisinde Arama
|