|
Deyimler Sözlüğü (44)
Deyimler Sözlüğü (44. Sayfa)
-
felekten bir gün (gece) çalmak
:
-
güzel bir gün veya gece geçirmek.
-
felekten kâm almak
:
-
güzel vakit geçirmek, istediği gibi eğlenmek.
-
felsefe yapmak
:
-
1) olayların sebep ve sonuçları üzerine kendince soyut birtakım d ...
-
fena bulmak
:
-
ölmek, yok olmak.
-
fena değil (sayılmaz)
:
-
oldukça iyi.
-
fena yapmak
:
-
kötü duruma düşürmek.
-
fenalık etmek
:
-
kötülük etmek, kötülükte bulunmak:
-
fenalık geçirmek (gelmek veya çökmek)
:
-
kendini bilmeyecek veya bayılacak bir duruma gelmek:
-
fenasına gitmek
:
-
üzülmek, gücenmek, kırılmak, sinirlenmek.
-
fenaya çekmek
:
-
söylenen bir sözü kötü tarafından anlamak.
-
fenaya sarmak
:
-
iş veya durum kötüye gitmek.
-
fener çekmek
:
-
1) elinde fenerle önden gitmek: 2) (Mecaz) bir kalabalığa önderli ...
-
feneri nerede söndürdün
:
-
(Şaka) geç kalanlara takılmak için söylenen bir söz.
-
fenersiz yakalanmak
:
-
beklenmedik bir zamanda istenmeyen bir durumla karşılaşmak.
-
fennini almak (kapmak)
:
-
bir işin inceliklerini, püf noktalarını kavrayıp o alanda usta ol ...
-
fent çevirmek
:
-
düzen, hile yapmak.
-
feragat etmek (göstermek)
:
-
hakkından vazgeçmek, el çekmek:
-
ferah tutmak
:
-
iç rahatlığını, huzurunu korumak:
-
ferahlık duymak
:
-
içinin açıklığını, rahatlığını hissetmek:
-
ferahlık vermek
:
-
iç açmak, rahatlık hissettirmek:
-
ferih fahur yaşamak
:
-
bağımsız, bağlantısız bir biçimde yaşamak:
-
feriştahı gelse
:
-
1) (Argo) 'en güçlüsü, en yetkilisi, en üstünü olsa' anlamında ku ...
-
ferman çıkarmak
:
-
1) padişah tarafından herhangi bir konuda emir verilmek; 2) yetki ...
-
ferman dinlememek
:
-
yasa, kural, yol yöntem tanımamak.
-
ferman sizin
:
-
siz nasıl isterseniz öyle olsun' anlamında kullanılan bir söz.
-
fertik çekmek (fertiği kırmak)
:
-
kaçmak:
-
-
feryadı basmak
:
-
çığlık koparmak, yüksek sesle haykırmaya başlamak:
-
feryat etmek
:
-
1) yüksek sesle haykırmak: 2) (Mecaz) büyük bir yokluk, zarar ve ...
-
feryat koparmak
:
-
yüksek sesle bağırmak, haykırmak:
-
ferz çıkarmak
:
-
acemi bir oyuncuya karşı vezirsiz oynamak.
-
ferz çıkmak
:
-
satrançta piyon, karşıdaki en son kareye kadar sürülüp vezir olma ...
-
fesat çıkarmak (fesada vermek)
:
-
ara bozmak, ortalığı karıştırmaya çalışmak, insanları birbirine d ...
-
fesat karıştırmak
:
-
hile yapmak:
-
fesini havaya atmak
:
-
sevinmek.
-
fetva çıkarmak
:
-
(Eskimiş) belli bir konuda dinî hukuk kurallarına göre izin almak ...
-
fetva vermek
:
-
1) herhangi bir işlemin veya eylemin din kurallarına uygun olup o ...
-
fetvayişerife çıkarmak
:
-
1) şeyhülislam fetvası ilan etmek; 2) (Mecaz) kendi kendine yorum ...
-
feveran etmek
:
-
birdenbire öfkelenmek, köpürmek, parlamak:
-
fevt etmek
:
-
yitirmek, elden kaçırmak.
-
fevt olmak
:
-
1) yitmek; 2) ölmek
-
fıçı gibi
:
-
kısa boylu ve çok şişman.
-
fıkır fıkır kaynamak
:
-
1) bir şeyden bir yerde çok bulunmak: 2) yerinde duramamak
-
fındık kabuğunu doldurmaz
:
-
önemsiz, değersiz.
-
fındık kırmak
:
-
çapkınlık yapmak.
-
fındık kurdu gibi
:
-
ufak tefek, tombulca, sevimli.
-
fır dönmek
:
-
bir kimseye yaranmak veya yardım etmek için üstün çaba harcamak:
-
fırça çekmek (atmak)
:
-
paylamak.
-
fırça gibi
:
-
dik, sık ve sert (saç, sakal):
-
fırça yemek
:
-
paylanmak.
-
fırıldak çevirmek (döndürmek)
:
-
isteğini elde etmek için hileli yollara başvurmak:
-
fırıldak gibi
:
-
düşüncesini sürekli değiştiren, sözünden dönen (kimse).
-
-
fırın gibi
:
-
çok sıcak (yer).
-
fırsat beklemek (aramak)
:
-
en uygun şartı, durumu veya zamanı kollamak.
-
fırsat bilmek
:
-
bir şeyden belli bir amaçla hemen yararlanmak:
-
fırsat bu fırsat
:
-
yararlanılacak en uygun zaman' anlamında kullanılan bir söz:
-
fırsat bulmak
:
-
uygun, elverişli zaman bulmak:
-
fırsat düşmek (çıkmak)
:
-
bir imkâna kavuşmak:
-
fırsat her vakit ele geçmez
:
-
fırsat insanın eline çok seyrek geçtiği için çıkan fırsat iyi değ ...
-
fırsat kollamak (gözlemek)
:
-
yapmak istediği iş için uygun bir zaman veya bir durum beklemek:
-
fırsat sakal altından geçer
:
-
fırsatı yakalayabilmek için uygun zamanı kollamak gerekir' anlamı ...
-
fırsat vermek
:
-
bir işi yapmak için uygun, elverişli şartı sağlamak:
-
fırsatı ganimet bilmek
:
-
çıkan fırsattan en iyi biçimde yararlanmak:
-
fırsatı kaçırmak
:
-
elverişli durumdan yararlanmamak:
-
fırsatını düşürmek
:
-
kolayını bulmak.
-
fırsattan istifade etmek
:
-
ele geçirilen imkân veya durumdan en iyi biçimde yararlanmak.
-
fırtına atlatmak
:
-
güç durumdan kurtulmak:
-
fırtına çıkmak
:
-
sert rüzgâr esmeye başlamak.
-
fırtına gibi
:
-
1) hızla, birdenbire: 2) aceleci
-
fırtına kopmak (patlamak)
:
-
1) şiddetli fırtına çıkmak: 2) (Mecaz) bir yerde kavga ve gürültü ...
-
fıstık gibi
:
-
1) (Teklifsiz Konuşma) dolgun, besili ve canlı; 2) (Mecaz) çok gü ...
-
fıstıki makamla
:
-
ağır ağır, yavaş yavaş:
-
fıtık etmek
:
-
sıkıntı vermek, üzmek:
-
fıtık olmak
:
-
büyük sıkıntı duymak, kahrolmak, çaresiz kalmak.
-
fidan gibi
:
-
ince ve uzun (boy):
-
figan etmek
:
-
bağırarak ağlamak, inlemek:
-
fiile koymak
:
-
eyleme geçirmek:
-
-
fikir edinmek
:
-
kanaat sahibi olmak:
-
fikir vermek
:
-
1) düşüncesini bildirmek: 2) bir konuda yol gösterici bilgi edinm ...
-
fikir yormak
:
-
bir konuda çok düşünmek.
-
fikir yürütmek
:
-
bir konu üzerine düşüncesini söylemek.
-
fil dişi kuleden bakmak
:
-
herkesi küçümseyip kendini farklı görmek.
-
fil dişi kuleye çekilmek
:
-
herkesi küçümseyip kendisine özgü dünyasına çekilmek:
-
fil gibi
:
-
1) çok yemek yiyen (kimse); 2) çok şişman (kimse)
-
fildişi gibi
:
-
donuk, beyaz (ten).
-
filinta gibi
:
-
genç, ince uzun boylu, çevik, yakışıklı (kimse).
-
filiz gibi
:
-
ince ve güzel vücutlu.
-
filiz vermek
:
-
1) sürgün çıkmaya başlamak: 2) (Mecaz) ortaya çıkmak
-
film çekmek
:
-
1)(Sinema) bir sinema kamerasıyla görüntüleri tespit etmek veya b ...
-
film çevirmek
:
-
1)(Sinema) beyaz perdede oynatılacak bir eseri filme almak veya b ...
-
film oynamak
:
-
bir film, sinemada gösterilmekte olmak.
-
film oynatmak
:
-
bir filmi sinemada göstermek.
-
finale kalmak
:
-
şampiyonu belirleyecek son yarışmaya katılma hakkını kazanmak.
-
fincan gibi
:
-
iri ve patlak (göz).
-
fincancı katırlarını ürkütmek
:
-
zararı dokunabilecek bir kimsenin hoşuna gitmeyen bir davranışta ...
-
firar etmek
:
-
kaçmak.
-
fire vermek
:
-
eksilmek, azalmak:
-
fiske fiske kabarmak (olmak)
:
-
kabarcıklar oluşmak:
-
fiske kondurmamak (dokundurmamak)
:
-
bir kimse veya nesneyi en küçük bir tehlikeden bile korumak, titi ...
-
fiskos etmek
:
-
başkalarının bulunduğu yerde birkaç kişi gizlice, alçak sesle kon ...
-
fiş açmak
:
-
bir işle ilgili konuda gereken bilgileri fiş üzerine yazmaya başl ...
Deyimler Sözlüğü İçerisinde Arama
|