eng

Deyimler Sözlüğü (42)

# A B C Ç D E F G H I İ J K L M N O Ö P R S Ş T U Ü V Y Z

Deyimler Sözlüğü İçerisinde Arama

Deyimler Sözlüğü (42. Sayfa)

esir etmek :
1) tutsak durumuna getirmek:2) (Mecaz) alıkoymak, meşgul etmek
esir yatmak :
savaşta düşman eline düşüp uzun süre tutsak kalmak, esarette kalm ...
eski ağza yeni taam :
turfanda bir şey yenilirken söylenen söz.
eski defterleri kapatmak :
eski olayları yeniden ele almamak:
eski defterleri yoklamak (karıştırmak) :
bir yarar umarak veya başka bir amaçla eski olayları yeniden ele ...
eski hamam eski tas :
hiçbir şeyi değişmemiş, eski durumunda kalmış' anlamında kullanıl ...
eski hayratı da berbat etmek :
bir işi daha iyi bir duruma sokmaya çalışırken büsbütün bozmak.
eski kimliğine bürünmek :
önceki düşüncelerine dönmek:
eski köye yeni âdet getirmek :
alışılmamış, yadırganan bir yeniliği yapmaya kalkışmak.
eski kulağı kesiklerden olmak :
görmüş geçirmiş, çok deneyimli olmak.
eskisi kadar (gibi) :
eskiden olduğu gibi, eskiden olduğu biçimde:
eskisini aratmamak :
yenisi eskisinin yerini doldurabilmek, yokluğunu sezdirmemek.
esmayı üstüne sıçratmak :
davranışlarıyla belayı üstüne çekmek.
espri patlatmak :
konuşma sırasında, beklenilmedik anda, ortama uygun hoş, nükteli ...
esrar çekmek :
esrar içmek.
esrara dalmak :
sırlara gömülmek:
estek köstek etmek :
oyalamak, yersiz bahaneler bulmak, işten kaçınmak.
eş tutmak :
talimde veya oyunda ikişer olmak için arkadaş seçmek.
eşeğe gücü yetmeyip semerini dövmek :
(Teklifsiz Konuşma) güçlü birine kızıp da ondan alamadığı hıncını ...
eşeğin kuyruğu gibi :
her zaman aynı durumda kalan, hiç değişikliğe uğramayan:
eşeğini sağlam kazığa bağlamak :
işini güven altına almak.
eşek derisi gibi :
1) derisi çok kalın; 2) (Mecaz) duygusu az, duygusuz
eşek gibi :
kaba, düşüncesiz.
eşek kadar :
(Hakaret) büyük, iri, aşırı derecede gelişmiş.
eşek sudan gelinceye kadar dövmek :
(Teklifsiz Konuşma) adamakıllı dövmek:
eşekten düşmüş karpuza (düşmüşe) dönmek :
1) (Argo) çok şaşırmak, donup kalmak; 2) kötü bir duruma düşmek:
eşi manendi (menendi, benzeri) olmamak (bulunmamak, yok) :
benzeri olmamak:
eşiğine yüz sürmek :
bir dilekte bulunmak için bir kişiye yalvarmaya gitmek.
eşiğini aşındırmak :
işini yaptırmak için bir yere çok gidip gelmek.
eşik (eşiğini) atlamak :
1) herhangi bir konuyu doyasıya yaşayarak belli bir olgunluğa ula ...
eşkıya gibi :
yüzü, bakışları ve kılığı korkunç olan.
et bağlamak :
1) şişmanlamak; 2) yara kapanmak
et tırnak olmak :
sıkı aile bağı kurmak.
et tutmak :
et bağlamak:
ete kemiğe dönüştürmek (büründürmek) :
canlandırmak:
eteğe varmak :
yardım istemeye gitmek.
eteği ayağına dolaşmak :
eli ayağı dolaşmak.
eteği kirlenmek :
kadının namusuna dokunulmak.
eteğinde namaz kılınmak :
içi dışı çok temiz kişi olmak.
eteğindeki taşı dökmek :
bütün bildiklerini açıklamak.
eteğinden ayrılmamak :
peşini bırakmamak:
eteğinden el çekmek :
1) etliye sütlüye karışmamak; 2) birini tacizden vazgeçmek
eteğine düşmek (sarılmak) :
yalvarıp yakarmak.
eteğine yapışmak (sığınmak) :
birinin koruyuculuğu altına girmek.
eteğini başına atmak (sarmak) :
birini azarlamak, onur kırıcı sözlerle suçlamak.
eteğini çekmek :
günah sayılan işlerden uzak durmak.
eteğini tutmak :
yardım istemek.
eteğiyle mum söndürmek :
uygun olmayan biçimde iş yapmak, sakar olmak, üstünkörü davranmak ...
etek açmak :
kadın, cinsel arzusunu belirtmek.
etek öpmek :
yaltaklanmak, dalkavukluk etmek.
etek silkmek :
1) el etek çekmek; 2) çekilmek, artık karışmamak
etek takmak (giymek) :
(Argo) erkek ar, namus, erdem vb. özellikleri bulunmayan duruma d ...
etekleri tutuşmak :
çok telaşlanmak:
etekleri uzamak :
yanlışları düzeltmek, ayıbını kapatmak.
etekleri zil (ıslık veya çalpara) çalmak :
1) çok sevinmek: 2) alınan sevinçli bir haber üzerine telaşa ve h ...
eteklerini indirmek :
(Argo) üzerine düşen görevi yerine getirmek.
eteklerini toplamak :
düzenli, temiz veya namuslu olmak.
eti budu yerinde (etine dolgun) :
şişmanca, tombul.
eti kemiğine yapışmak :
çok zayıflamak.
eti ne budu ne? :
1) 'yaşı küçük' anlamında kullanılan bir söz; 2) 'imkânları, gücü ...
etinden et koparmak (kesmek) :
çok acı vermek.
etki bırakmak :
kuvvetli bir biçimde etkilemek.
etkisini göstermek :
etkisini ortaya koymak, belli etmek.
etle tırnak gibi :
birbirlerine candan bağlı, sıkı ilişkili.
etliye sütlüye karışmamak :
toplum içindeki çeşitli hareketlerden uzak durmak, hiçbir şeyle i ...
etme eyleme :
bir davranış karşısında 'yapma' anlamında kullanılan bir söz:
etmediğini bırakmamak (komamak) :
elinden gelen her türlü kötülüğü yapmak.
etrafı boş bulmak :
kendisini engelleyecek kimse olmamak:
etten duvar örmek :
korumak amacıyla çevresinde kalabalık insan birikmek.
etten önce çömleğe düşmek :
bir işte bilgisiz veya yetkisiz olmasına rağmen herkesten önce or ...
ettiği hayır, ürküttüğü kurbağaya değmemek :
yol açtığı zarar, yaptığı iyilikten büyük olmak.
ettiği yanına (kâr) kalmak :
yaptığı kötülük karşılıksız kalmak, cezasını görememek.
ettiğini bulmak (çekmek) :
yaptığı kötü davranışın karşılığını görmek.
ettiğini yanına bırakmamak :
yapılan kötü davranışa karşılık vermek.
ettiğiyle kalmak :
1) yapmak istediği kötülüğü başarıya ulaştıramayan kimse, başarıs ...
ev açmak :
1) ayrı bir eve yerleşmek, ayrı bir eve geçmek; 2) evlenmek
ev bark yıkmak :
karı kocayı birbirinden ayırmak:
ev bozmak :
1) karı koca ayrılmak; 2) karı kocanın ayrılmalarına sebep olmak
ev ev dolaşmak (gezmek) :
her eve uğrayarak dolaşmak.
ev işletmek :
genelev sahibi olmak.
ev tutmak :
ev kiralamak:
evci çıkmak :
tatil günlerinde okul, kışla vb.nden eve gelmek.
evde kalmak :
(Teklifsiz Konuşma) kızın evlenme çağı geçmiş olmak:
eve çıkmak :
1) aileden ayrılıp ayrı bir evde oturmak; 2) öğrenci yurttan ayrı ...
evin bağlamak :
ürün tanelenmek, tane bağlamak, olgunlaşmak.
evirip çevirmek :
iyice, istediği gibi, adamakıllı gözden geçirmek.
evlerden ırak (uzak) :
(Halk Dili) ölüm veya kötü bir durumdan söz edilirken dinleyenler ...
evlere şenlik :
(Alay) beğenilmeyen, olumsuz karşılanan bir durum, bir davranış ...
evliya gibi :
1) uysal (kimse); 2) iyi ahlaklı (kimse)
evrat çekmek :
okunması âdet olan duaları ve Kur'an ayetlerini sürekli tekrarlam ...
evvel zaman içinde, kalbur saman içinde :
çok zaman önce' anlamında bir tekerleme.
eyer boşaltmak :
1) cirit oyununda hedef olmaktan kurtulmak için eyer üzerinde sağ ...
eyer kapatmak (kapamak) :
eyeri atın sırtına koyup bağlamak.
eyer vurmak :
eyeri hayvanın sırtına koyup bağlamak.
eyeri boş kalmak :
atın binicisi ölmek.
eylem koymak :
eylemde bulunmak.
eylemde bulunmak :
toplu hâlde hareket etmek:
eyleme geçmek :
tasarlanan bir işi uygulamaya başlamak.
eyvallah demek :
1) hoş görerek kabul etmek veya edilmek: 2) hoşça kalın, sağlıcak ...
eyvallah etmemek :
birinden yardım istememek, gönül borcu olmamak, boyun eğmemek: