eng

Deyimler Sözlüğü (40)

# A B C Ç D E F G H I İ J K L M N O Ö P R S Ş T U Ü V Y Z

Deyimler Sözlüğü İçerisinde Arama

Deyimler Sözlüğü (40. Sayfa)

el(I) el koymak :
1) bir yolsuzluğu ortaya çıkarmak, incelemek, vaziyet etmek; 2) ü ...
elaman çekmek :
bezginlik gösterip yakınmak.
elaman demek :
çok bezmek.
elde (elinde) olmamak :
iradesi dışında gerçekleşmek:
elde avuçta (bir şey) kalmamak :
mal ve parasını harcayıp bitirmiş olmak.
elde avuçta (ne varsa) :
sahip olunan mal, para vb., her şey:
elde etmek :
1) bir şeye sahip olmak: 2) bir kimseyi kendi hizmetine almak vey ...
elde kalmak :
geride kalmak:
elde tutmak :
sahibi olsun olmasın, bir malı mülkiyeti altında bulundurmak, zil ...
elden ağza yaşamak :
günlük kazancı ancak gereksinimlerini karşılayacak kadar olmak.
elden almak :
1) bir malı pazara çıkarılmadan sahibinden doğrudan satın almak; ...
elden ayaktan düşmek (kesilmek) :
yaşlılık sebebiyle veya sağlığı büsbütün bozularak çalışamaz duru ...
elden bırakmamak (düşürmemek) :
bir şeyle sürekli ilgilenmek, elden düşürmemek.
Elden Çıkarmak :
1) bir şeyin sahipliğini başkasına geçirmek, satmak: 2) yitirmek
elden çıkmak :
1) malı olmaktan çıkmak, malı satılmak; 2) kaybedilmek:
elden ele dolaşmak (gezmek) :
iyi nitelikleri dolayısıyla çok ilgi görmek, çok beğenilmek:
elden ele geçmek :
çok sahip değiştirmek:
elden geçirmek :
eksiklik veya bozukluklarını gidermek veya denetlemek için incele ...
elden gel! :
1) (Argo) ver! 2) (Teklifsiz Konuşma) kutlamak amacıyla söylenen ...
elden geldiği kadar :
yapılabildiği, olabildiği kadar:
elden gelmemek :
yapamamak, dayanamamak:
elden kaçırmak :
elde edilebilecek bir şeyden türlü sebeplerle yararlanamamak:
elden kaçmak :
1) sahip olamamak; 2) değerlendirememek:
elden ne gelir? :
çaresiz bir durumda yapılacak bir şey olmadığını anlatan bir söz:
ele alınır :
oldukça iyi, işe yarar.
ele alınmaz :
çok kötü, berbat.
ele almak :
1) bir şey üzerinde çalışmaya başlamak: 2) bir konuyu görüşmek; 3 ...
ele avuca sığmamak :
1) söz dinlememek, baskı altına alınmamak, zapt edilememek: 2) şı ...
ele bakmak :
1) avuç içindeki çizgilere bakıp kişinin geleceğini okumak, el fa ...
ele geçirmek :
1) yakalamak: 2) sahibi olmak
ele geçmek :
1) yakalanmak: 2) edinilmek
ele gelmek :
1) tutulabilmek; 2) bebek kucağa alınacak kadar büyümüş olmak
ele vermek :
1) suçlu bir kimseyi haber verip yakalatmak, ihbar etmek: 2) herh ...
elekten geçirmek :
1) elemek; 2) ayıklamak; 3) araştırma sonunda doğruyu yanlışı, iy ...
elektriği kesmek :
elektrik enerjisinin akışına engel olmak.
elektriği yakmak :
bir yeri aydınlatmak için elektrik enerjisini açıp kullanmak:
elektrik almak :
etkilenmek, etkisi altında kalmak.
elektrik vermek :
1) bir yeri elektrikle donatmak; 2) işkence amacıyla birinin çıpl ...
eli alışmak :
1) bir işte uzluk, ustalık kazanmak; 2) herhangi bir davranışı âd ...
eli armut devşirmek :
birisini bir iş yaparken öbürü boş durmak:
eli ayağı (ayağına) dolaşmak :
şaşırmak, telaşlanmak:
eli ayağı buz kesilmek (tutmamak) :
güçsüz, dermansız kalmak:
eli ayağı titremek :
korku, sinir vb. sebeplerle heyecanlanmak.
eli ayağı tutmak :
beden gücü yerinde olmak:
eli aza varmamak :
bir şeyi çok alma veya verme alışkanlığında olmak.
eli boş çıkmak :
umduğunu alamamak, başarısızlığa uğramak:
eli boş dönmek (çevrilmek veya geri gelmek) :
umduğunu alamadan dönmek:
eli boş gelmek :
1) armağansız gelmek; 2) umulan şeyi getirmeden gelmek
eli böğründe kalmak :
başarısızlığa uğramak, bir şey yapamaz duruma düşmek.
eli cebine (cüzdanına veya kesesine) gitmemek (varmamak) :
çok cimri olmak.
eli dar (darda) olmak :
para sıkıntısı içinde olmak.
eli değmek :
bir şey yapmaya vakit ve fırsat bulmak:
eli dursa ayağı durmaz :
kıpırdak, hareketli (kimse).
eli ekmek tutmak :
geçimini kendi emeğiyle sağlayacak duruma gelmek:
eli eline değmemek :
1) herhangi bir yakınlaşma olmamak; 2) birisiyle cinsel ilişkiye ...
eli ermek :
1) yapabilmek, ulaşabilmek: 2) bir işi yapmak için zaman bulabilm ...
eli ermez gücü yetmez :
çaresiz, zavallı.
eli genişlemek :
bolca paraya kavuşmak.
eli gitmek :
bir şeyi kavramak, tutmak istemek.
eli harama uzanmak :
dinî bakımdan yasaklanmış bir işe yönelmek:
eli işe yatmak :
becerikli, eli yatkın, uz olmak.
eli kalem tutmak :
1) yazı yazmayı bilmek; 2) düşündüğünü güzel bir anlatımla yazmak ...
eli kırılmak :
eli, işe yatkın bir duruma gelmek.
eli kolu (eli ayağı) bağlı kalmak (durmak veya olmak) :
bir engel dolayısıyla hiçbir iş yapamaz duruma gelmek:
eli koynunda kalmak :
çaresiz kalmak.
eli mahkûm olmak :
mecbur durumda kalmak.
eli para görmek :
eline para geçmek:
eli silah tutmak :
silah kullanabilmek.
eli varmamak (gitmemek) :
bir işi yapmaya gönlü razı olmamak:
elifi mertek sanmak :
çok cahil olmak:
elimi sallasam ellisi, başımı sallasam tellisi :
elini sallasa ellisi, başını sallasa tellisi.
elinde avucunda nesi varsa :
maddi olarak sahip olduğu her şey' anlamında kullanılan bir söz.
elinde bulunmak (olmak) :
o şeye sahip bulunmak.
elinde büyümek :
1) büyütülmek, bakılmak: 2) eğitilmek, bilgi, görgü ve terbiye sa ...
elinde kalmak :
1) birinin bakımında, yönetiminde olmak; 2) bir şey satılamayıp s ...
elinde olmak :
1) bakımı, gözetimi altında olmak; 2) egemenliği altında, yetkisi ...
elinde patlamak :
1) bir şey satılamayıp sahibinde kalmak; 2) haber vb.ni uygun zam ...
elinde tutmak :
1) kendi tekelinde bulundurmak, başkalarına kaptırmamak; 2) bir m ...
elinden (bir şeyi) düşürmemek :
sürekli onunla ilgilenmek:
elinden almak :
bir şeyden mahrum etmek:
elinden bir iş (şey) gelmemek :
çaresizlikten veya yeteneksizlikten bir iş yapamamak:
elinden bir kaza (sakatlık) çıkmak :
istemeyerek birini yaralamak veya öldürmek:
elinden geleni ardına (arkasına) koymamak :
yapabileceği bütün kötülükleri yapmak:
elinden geleni yapmak :
gücünün yettiği kadarını yapmak:
elinden gelmek :
yapabilmek:
elinden hiçbir şey kurtulmamak :
her şeyi becerebilmek.
elinden iş çıkmamak :
çabuk iş görememek.
elinden iyi iş gelmek :
becerikli, hünerli olmak.
elinden kan çıkmak :
cinayet işlemek:
elinden kurtulmak :
birinden kaçmayı başarmak:
elinden tutmak :
1) yardım etmek; 2) kayırmak
eline (elinize veya ellerinize) sağlık :
el emeği ile güzel bir şey yapana söylenen iyi dilek sözü.
eline almak :
1) bir işin veya yerin yönetimini üstlenmek; 2) bir işi kendi yap ...
eline ayağına kapanmak (sarılmak, düşmek) :
birine çok yalvarmak.
eline ayağına üşenmemek :
her türlü ayak hizmetini yüksünmeden yapmak, hamarat olmak.
eline düşmek :
1) egemenliği, buyruğu altına girmek: 2) yakalanmak
eline erkek eli değmemiş olmak :
kız, namuslu olmak.
eline eteğine doğru :
her türlü kötülükten uzak olan, dürüst.
eline eteğine sarılmak :
çok yalvarmak.
eline fırsat geçmek :
imkân bulmak: