eng

Deyimler Sözlüğü (50)

# A B C Ç D E F G H I İ J K L M N O Ö P R S Ş T U Ü V Y Z

Deyimler Sözlüğü İçerisinde Arama

Deyimler Sözlüğü (50. Sayfa)

gözünü toprak doyursun :
kendinden olan veya kendisine verilen şey ne kadar çok olursa ols ...
gözünü üstünden ayırmamak :
sürekli denetim altında bulundurmak:
gözünü yıldırmak :
gözünü korkutmak:
gözünü yummak :
1) gözünü kapamak; 2) (Mecaz) ölmek:
gözünün bebeği gibi sevmek :
çok sevmek.
gözünün çapağını silmeden :
sabahleyin uyanır uyanmaz.
gözünün içine baka baka :
cesaret ve soğukkanlılıkla.
gözünün önünden geçmek :
hatırlamak:
gözünün önünden gitmemek :
bir türlü unutamamak.
gözünün önüne gelmek :
hatırlamak:
gözünün önünü görmemek :
sisten, pustan dolayı etrafını görememek.
gözüyle (gözleriyle) tartmak :
kim ve ne olduğunu anlamak için dikkatle bakmak:
gözüyle görmek :
bir olaya tanık olmak.
gözyaşına boğulmak :
çok ağlamak:
gradosu düşmek :
(Argo) itibarı azalmak, derecesi düşmek:
granit gibi :
güçlü, dayanıklı, sert.
gurbet çekmek :
doğup yaşadığı yerleri özlemek.
gurbete (gurbet ele) düşmek :
aile ocağından uzak bir yere gitmek.
gurbete çıkmak :
doğup yaşanılan yerden uzaklaşmak.
gurk etmek :
tavuk kuluçkaya yatmak isterken veya yavrularını çağırırken 'gurk ...
gurk olmak :
kuluçkaya yatmaya hazırlanmak.
gurka yatmak :
tavuk civciv çıkarmak için yumurta üzerine oturmak.
gurup etmek :
güneş, batmak:
gurur duymak :
gururlanmak:
gurura kapılmak :
büyüklenmek, gururlanmak:
gururuna ağır gelmek :
kişiliğine zor gelmek, büyüklüğünün zedelendiğini düşünmek.
gururuna dokunmak :
kişiliği zedelenmek, onuru kırılmak.
gururunu ayakaltına almak :
her türlü fedakârlığı göze alıp ödün vermek, ilkelerden vazgeçmek ...
gururunu okşamak :
yüzüne karşı değerlerini belirterek bir kimseyi duygulandırmak:
güce sarmak :
bir iş güç bir duruma gelmek, güçleşmek.
gücü gücü yetene :
haklılığa değil kaba kuvvete veya güce dayanılarak.
gücü kesilmek :
kuvveti, takati azalmak:
gücü yetmek :
eldeki imkânlarla ancak altından kalkabilmek, üstesinden gelebilm ...
gücüne koşmak :
bir sorunun kolay çözümü varken onu güçleştirmek.
güç gelmek :
bir şeyin yapılmasında zorluk ve sıkıntı ile karşılaşmak.
güç mevkide kalmak :
içinden çıkılması zor bir durumda bulunmak:
güçlüğü (güçlükleri) yenmek :
bir güçlüğü, zorluğu ortadan kaldırmak.
güçlük çekmek :
1) maddi açıdan sıkıntı içinde olmak; 2) (Mecaz) zorlanmak:
güçlük çıkarmak :
bir şeyin gerçekleşmesini engelleyici sebepler ileri sürmek:
güçsüz düşmek :
gücü yetmemek:
güdük kalmak :
1) büyüyememek, küçük, bodur kalmak; 2) (Mecaz) bitmemiş, sonuç v ...
gül gibi :
çok iyi, çok güzel:
gül gibi bakmak :
1) geçimini para sıkıntısı olmadan sağlamak; 2) iyi, temiz bakmak ...
gül gibi geçinmek (yaşamak) :
1) çok iyi anlaşmak, geçinmek; 2) pek geniş olmayan bir imkânla r ...
gül üstüne gül koklamamak :
bir sevgili üstüne bir ikincisini sevmemek.
güler misin, ağlar mısın! :
hem gülünecek hem üzülecek nitelikteki şaşırtıcı olaylar karşısın ...
gülerken ısırmak :
iyilik yapar görünüp kötülük yapmak.
gülle gibi :
1) çok ağır; 2) hâlsiz, yorgun argın:
gülleri yarılmak :
çok keyiflenmek:
gülmekten kırılmak (katılmak, yarılmak) :
aşırı derecede gülmek:
gülü tarife ne hacet, ne çiçektir biliriz :
birinin uygunsuz özellikleri sayılırken bunların öteden beri bili ...
gülüp geçmek :
umursamamak, aldırış etmemek, üzerinde durmamak:
gülüp oynamak (söylemek) :
neşeli, sevinçli, keyifli, güzel vakit geçirmek.
güm güm atmak :
kalp heyecanla çarpmak:
güm güm etmek :
derinden yankılı ses olmak, ses çıkmak.
güme gitmek :
1) (Teklifsiz Konuşma) anlaşılmamak: 2) boşu boşuna ölmek, hiç uğ ...
güme götürmek :
anlaşılmasını engellemek:
gümleyip gitmek :
(Argo) beklenmedik bir zamanda ansızın ölmek:
gümrük koymak :
engel olmak, kısıtlamak:
gümrükten mal kaçırır gibi :
yangından mal kaçırır gibi.
gün ağarmak :
tan yeri aydınlanmak:
gün almak :
1) bir iş görmek için ilgili kişiden bir gün ayırmasını istemek, ...
gün atmak :
1) (Halk Dili) davayı ileri bir tarihe bırakmak; 2) güneş doğmak:
gün batmak :
güneş batmak.
gün doğmak :
sabah olmak.
gün eylemek :
gün geçirmek:
gün geçirmek (öldürmek) :
boş şeylerle vakit geçirmek.
gün gibi açık :
çok açık, çok belli.
gün görmemek :
sıkıntı içinde yaşamak:
gün kavuşmak :
güneş batmak, akşam olmak:
gün koymak :
yapılacak bir iş için gün belirlemek.
gün saymak :
herhangi bir iş veya olayın belirlenmiş süresinin sonunu heyecanl ...
gün yemek :
hapis cezası almak:
gün yüzü görmemek :
1) güneş ışığından uzakta kalmak, ışık görmemek; 2) (Mecaz) hiç k ...
gün yüzü görmemiş (söz, küfür) :
1) hiç kullanılmamış; 2) ortalığa çıkmamış; 3) çok ağır hakaret i ...
günah çıkarmak :
1) Hristiyanlar, Tanrı'nın bağışlaması için papaza gidip işlediği ...
günah işlemek :
günah sayılan davranışta bulunmak:
günah olmak :
yazık olmak:
günaha girmek :
dinî bakımdan suç sayılan bir iş yapmak:
günaha sokmak :
günah işlemesine yol açmak.
günahı (günahı vebali) boynuna :
ben karışmam, sorumluluk sana veya ona düşer' anlamında kullanıla ...
günahı kadar sevmemek :
sevmemek, nefret etmek:
günahını vermez :
çok cimri.
güncelliğini korumak :
önemini sürdürmek, yitirmemek:
güncelliğini yitirmek :
süre aşımına uğrayarak önem ve değerini yitirmek:
gündeliğe gitmek :
günlük işler yaparak gelir sağlamak:
gündeme almak :
bir kurul toplantısında görüşülecek konuları bir listeyle belirle ...
gündeme getirmek :
1) bir toplantıda bir konuyu tartışmak, görüşmek için önermek; 2) ...
gündüz külahlı, gece silahlı :
gerçekte iyi olmadığı hâlde iyi gibi görünen kimseler için kullan ...
güneş açmak :
güneş bulutlardan sıyrılıp görünmek:
güneş batmak :
gün sonunda, güneş ufukta kaybolmak:
güneş çarpmak :
sıcak havada güneş altında çok kalmaktan hasta olmak.
güneş çavmak :
(Halk Dili) güneş yayılmak, güneş doğmak.
güneş doğmak :
sabahleyin güneş ufuktan yükselmek.
güneş görmek :
güneş ışığından yararlanır durumda olmak:
güneşe karşı işemek :
(Kaba) saygı gösterilmesi gereken şeylere saygısızlık göstermek.
güneşi üzerine doğdurmamak :
güneş doğmadan önce yataktan kalkmak:
güneşin alnında (altında) :
güneşin yakıcı ışınları altında.
günlerden bir gün :
herhangi bir gün, önceden belli olmayan bir gün, vaktiyle: