|
Deyimler Sözlüğü (49)
Deyimler Sözlüğü (49. Sayfa)
-
gözleri fıldır fıldır olmak
:
-
telaşlı bir biçimde bakmak:
-
gözleri ışıklı (olmak)
:
-
gözleri ışık içinde (olmak).
-
gözleri kan çanağına dönmek (kanlanmak)
:
-
1) uykusuzluk, yorgunluk, ağlama vb. sebeplerle gözleri çok kızar ...
-
gözleri kapanmak
:
-
1) ölmek; 2) çok uykusu gelmek
-
gözleri parlamak (parıldamak)
:
-
gözlerinde sevinç ve istek belirmek:
-
gözleri sulanmak
:
-
gözlerine yaş gelmek.
-
gözleri süzülmek
:
-
göz kapakları hafifçe kapanmaya başlamak:
-
gözleri şıldır şıldır dönmek
:
-
gözleri yaş dolu bir biçimde bakmak:
-
gözleri takılıp kalmak
:
-
bir şeyden gözlerini ayıramamak:
-
gözleri velfecri okumak
:
-
kurnazlığı gözlerinden belli olmak.
-
gözleri yaşarmak
:
-
1) gözleri sulanmak: 2) (Mecaz) duygulanmak
-
gözleri yuvalarından (evinden) fırlamak (uğramak)
:
-
korku, öfke ve telaşı gözlerinden belli olmak:
-
gözlerinde şimşek çakmak
:
-
aşırı parlamak:
-
gözlerinden okumak
:
-
düşüncelerini bakışlarından sezmek:
-
gözlerine inanamamak
:
-
hiç umulmayan, hiç beklenmeyen bir şeyin görülmesi karşısında şaş ...
-
gözlerini bayıltmak
:
-
gözlerini yarı kapamak:
-
gözlerini belertmek
:
-
gözlerini, akı çok görünecek biçimde açmak:
-
gözlerini bitirmek
:
-
gözlerini aşırı yormak:
-
gözlerini devirmek
:
-
öfke ile bakmak:
-
gözlerini fal taşı gibi açmak
:
-
şaşkınlıkla, hayretle bakmak.
-
gözlerini kaçırmak
:
-
biriyle göz göze gelmemek için gözlerini başka tarafa çevirmek:
-
gözlerinin içi gülmek
:
-
çok sevindiği yüzünden, gözlerinden belli olmak:
-
gözlerinin içine kadar kızarmak
:
-
utancından yüzü çok kızarmak.
-
gözü (gözleri) (bir şeyde, bir şeyin üzerinde) olmak
:
-
dikkati bir yerde toplanmak:
-
gözü (gözleri) açılmak
:
-
1) iyiyi kötüyü veya kendisine yarayanı ayırt eder duruma gelmek: ...
-
gözü (gözleri) dönmek
:
-
aşırı bir isteğin, öfkenin etkisiyle ne yaptığını bilmez duruma g ...
-
-
gözü (gözleri) kamaşmak
:
-
1) güçlü bir ışık sebebiyle göz bakamaz olmak: 2) (Mecaz) çok etk ...
-
gözü (gözleri) kararmak
:
-
1) başı dönmek, hafif baygınlık geçirmek: 2) (Mecaz) umutsuzluğun ...
-
gözü (gözleri) kaymak (kaçmak)
:
-
1) gözünde hafifçe şaşılık bulunmak; 2) istemeyerek bakıvermek:
-
gözü (gözleri) okşamak
:
-
göze hoş görünmek:
-
gözü (gözleri) üstünde kalmak
:
-
1) kıskançlık sebebiyle herkesin ilgisini çekmek: 2) herkesin dik ...
-
gözü açık gitmek
:
-
gerçekleşmesini çok istediği bir dileğine erişmeden ölmek.
-
gözü açık olmak
:
-
fırsattan yararlanmak, kurnazca davranmak.
-
gözü akmak
:
-
gözü yaralanıp kör olmak.
-
gözü alışmak
:
-
1) önceden iyi göremediği bir şeyi sonradan görür olmak; 2) (Meca ...
-
gözü almamak
:
-
bir işi becerebileceğine inanmamak, yadırganmaz olmak.
-
gözü arkada kalmak
:
-
bırakılan bir şey veya kimse ile ilgili tedirginliği sürmek:
-
gözü bağlı olmak
:
-
1) bağlanmak, tutulmak; 2) büyülenmiş bulunmak
-
gözü bulanmak
:
-
bulanık görmeye başlamak.
-
gözü büyükte olmak
:
-
büyük emeller beslemek.
-
gözü dalmak
:
-
gözü bir noktaya dikili olarak dalgın dalgın bakmak.
-
gözü değmek
:
-
uğursuzluk, kötülük getirdiğine inanılan kıskanç veya hayran bakı ...
-
gözü doymak
:
-
çok istenen bir şeyin yeterli miktarı elde edildikten sonra daha ...
-
gözü dumanlanmak
:
-
öfkeden gözü hiçbir şey görmez duruma gelmek.
-
gözü dünyayı görmemek
:
-
hiç kimseye, hiçbir şeye önem, değer vermemek:
-
gözü gönlü açılmak
:
-
neşelenmek, ferahlamak.
-
gözü görmemek
:
-
1) görmez olmak; 2) belli bir şeyden başka bir şeyle ilgilenmemek ...
-
gözü hiçbir şey görmemek
:
-
heyecana kapılıp başka hiçbir şeyle uğraşamaz duruma gelmek:
-
gözü ilişmek
:
-
birdenbire veya istemeden görmek:
-
gözü kalmak
:
-
1) elde edemediği bir şeye karşı isteği sürmek; 2) elde edemediği ...
-
gözü kapalı olmak
:
-
çevresinde olup bitenin farkına varmamak, ilgisiz kalmak.
-
-
gözü kara çıkmak
:
-
korkusuz olduğu anlaşılmak:
-
gözü kızmak
:
-
gözü hiçbir şey görmeyecek ölçüde öfkelenmek.
-
gözü korkmak
:
-
daha önce geçirdiği kötü bir denemeden sonra birinden veya bir şe ...
-
gözü sönmek
:
-
kör olmak.
-
gözü toprağa bakmak
:
-
ölmek üzere olmak.
-
gözü uyku tutmamak
:
-
uyuyamamak:
-
gözü yılmak
:
-
daha önceden denediği için o durumla karşılaşmaktan korkmak, o iş ...
-
gözü yolda (yollarda) kalmak (olmak)
:
-
birinin gelmesini merak, istek veya özlemle beklemek.
-
gözü yüksekte (yükseklerde) olmak
:
-
bulunduğu durumdan çok üstün olan bir duruma ulaşma amacını gütme ...
-
gözüm çıksın (kör olsun)
:
-
bir şeyin doğruluğuna inandırmak için edilen ant.
-
gözün aydın!
:
-
sevinçli bir olay dolayısıyla kullanılan bir kutlama sözü.
-
gözünde (gözlerinde) şimşek (şimşekler) çakmak
:
-
1) sert ve şiddetli darbe yüzünden göz önünde yıldızlar oluşmak; ...
-
gözünde büyümek
:
-
bir şey bir kimseye olduğundan güç veya önemli görünmek:
-
gözünde büyütmek
:
-
bir kimseyi, olayı veya şeyi abartmak:
-
gözünde tütmek
:
-
çok özlemek:
-
gözünden (gözlerinden) uyku akmak
:
-
çok uykulu olmak:
-
gözünden (gözlerinden) yaş (yaşlar) boşanmak
:
-
çok ağlamak:
-
gözünden kıskanmak
:
-
üzerine titremek, kollayıp gözetmek.
-
gözüne (gözlerine) bakmak
:
-
gözünün veya gözlerinin içine bakmak.
-
gözüne batmak
:
-
tedirgin etmek, rahatsız etmek:
-
gözüne çarpmak
:
-
görünür olmak, dikkati çekmek:
-
gözüne diken olmak
:
-
gözüne batmak:
-
gözüne dizine dursun
:
-
nankörlük eden birine 'Allah nankörlüğünün cezasını seni kör ve k ...
-
gözüne hiçbir şey görünmemek
:
-
kendi derdi dolayısıyla hiçbir şeye değer vermemek.
-
gözüne karasu inmek
:
-
1) karasu hastalığı yüzünden gözü görmez olmak; 2) gelmesini çok ...
-
-
gözüne kestirmek
:
-
1) başarabileceğini ummak; 2) zevkine uygun bulmak, hoşlanmak:
-
gözüne sokmak
:
-
bir kimsenin görmediği veya bulamadığı bir şeyi, ona sert bir tav ...
-
gözüne uyku girmemek
:
-
uyuyamamak, uykusuz kalmak:
-
gözünü (gözlerini) (bir şeye) dikmek
:
-
dikkatle bakmak, gözünü ayırmadan bir yere veya bir kimseye bakma ...
-
gözünü (gözlerini) açmak
:
-
1) uyanmak; 2) kendine gelmek, ayılmak:
-
gözünü (gözlerini) duman bürümek
:
-
1) hayale dalmak, dalgınlaşmak: 2) hüzünlenmek
-
gözünü (gözlerini) kan bürümek
:
-
adam öldürecek kadar öfkelenmek.
-
gözünü (gözlerini) kapamak
:
-
1) ölmek: 2) görmezden gelmek
-
gözünü (gözlerini) kırpmadan
:
-
çekinmeden, korkusuzca:
-
gözünü (gözlerini) oymak
:
-
çok kötülük etmek:
-
gözünü ... hırsı bürümek
:
-
bir şeyi aşırı ölçüde istemek:
-
gözünü ağartmak
:
-
gözlerini belertmek.
-
gözünü alamamak
:
-
bir şeye, bir yere bakmaktayken, gözünü oradan başka bir yere çev ...
-
gözünü daldan budaktan (çöpten) esirgememek (sakınmamak)
:
-
tehlikeli işlere atılmaktan çekinmemek:
-
gözünü doyurmak
:
-
bol bol vermek.
-
gözünü dört açmak
:
-
aldanmamak için çok uyanık bulunmak:
-
gözünü gözüne dikmek
:
-
başkasının gözüne sürekli olarak bakmak.
-
gözünü hırs bürümek
:
-
aşırı hırslanmak.
-
gözünü kapamak
:
-
1) ölmek: 2) görmezden gelmek
-
gözünü karartmak
:
-
bir işe atılırken hiçbir şeyden çekinmemek:
-
gözünü kin bürümek
:
-
intikam alma duygusundan başka bir şeye önem vermemek:
-
gözünü sevda (aşk) bürümek
:
-
ondan başka hiçbir şeyi düşünmemek, tamamen ona bağlanmak:
-
gözünü sevdiğim
:
-
okşamalık olarak kullanılan bir söz.
-
gözünü seveyim
:
-
(Teklifsiz Konuşma) birinden bir şey isteneceği zaman kullanılan ...
Deyimler Sözlüğü İçerisinde Arama
|