|
Deyimler Sözlüğü (56)
Deyimler Sözlüğü (56. Sayfa)
-
husule gelmek
:
-
olmak, oluşmak, doğmak, çıkmak, meydana gelmek:
-
husumet beslemek
:
-
hasım olmak, düşman olmak.
-
huy edinmek
:
-
bir davranışı alışkanlık durumuna getirmek:
-
huyu huyuna suyu suyuna (uygun)
:
-
iki kişinin her yönden birbirine uygunluğunu anlatmak için kullan ...
-
huyunu suyunu değiştirmek
:
-
eskisine göre değişik davranmasına sebep olmak.
-
huzur bulmak
:
-
ruhsal yönden rahatlamak.
-
huzur vermek
:
-
gönül rahatlığı, dirlik vermek, dinlendirmek:
-
huzurunu kaçırmak
:
-
tedirgin, rahatsız etmek.
-
hücuma kalkmak
:
-
asker, siperden düşmana doğru fırlamak.
-
hükme varmak
:
-
iyice düşündükten sonra karar vermek.
-
hükmü geçmek (hüküm yürütmek)
:
-
1) gücü yetmek, sözü geçmek: 2) geçerli, etkili durumunu yitirmek
-
hükmü olmamak
:
-
önemi, geçerliliği, etkisi bulunmamak.
-
hükmü parasına geçmek
:
-
para ile dilediğini yapabilme gücünü kazanmak:
-
hükmünü icra etmek
:
-
gerekeni yerine getirmek:
-
hükûmet etmek
:
-
bir ülkenin yönetimini elinde bulundurmak.
-
hükûmet gibi
:
-
güçlü, her dediğini yaptıran.
-
hükûmet sürmek
:
-
ülke yönetiminin başında bulunmak.
-
hükûmeti devirmek
:
-
zor kullanarak devlet yönetiminde değişiklik yapmak.
-
hüküm giymek
:
-
mahkemece cezalandırılmak.
-
hüküm sürmek
:
-
1) işbaşında olmak: 2) yaygın olmak
-
hüküm vermek
:
-
1) iyice düşündükten sonra bir karara varmak: 2) bir suçluyu mahk ...
-
hüküm yemek
:
-
mahkûm olmak:
-
hükümsüz kılmak
:
-
yürürlükten kaldırmak, iptal etmek.
-
hülle yapmak
:
-
1) hülleyi gerçekleştirmek; 2) bir işte geçici çözüm için hileye ...
-
hülyaya dalmak
:
-
hayal kurmak.
-
hüner göstermek
:
-
1) beceriklilik ortaya koymak; 2) herkesin yapamayacağı bir işi y ...
-
-
hürmette kusur etmemek
:
-
karşısındaki kişiyi iyi ağırlamak, isteklerini yerine getirmek, s ...
-
hürriyeti seçmek
:
-
baskıdan kurtulmak ve özgür yaşamak için davranışta bulunmak.
-
hüsnü kabul göstermek
:
-
iyi karşılamak, güler yüz göstermek.
-
hüsnüzan etmek
:
-
iyi niyet beslemek.
-
hüsrana uğramak
:
-
beklenilen sonucun elde edilememesi sebebiyle çok üzülmek, acı çe ...
-
hüzne kapılmak
:
-
hüzünlenmek.
-
hüzün çökmek
:
-
hüzünlenmek:
-
hüzün duymak
:
-
hüzünlü duruma gelmek, üzülmek.
-
ıcığını cıcığını çıkarmak
:
-
incelenmemiş, elden geçirilmemiş hiçbir yerini bırakmamak, en küç ...
-
ıcığını cıcığını sormak
:
-
bir kimsenin soyunu sopunu, huyunu suyunu iyice öğrenmek için ara ...
-
ığrıp çekmek
:
-
balık yakalamak için atılmış ığrıbı yukarı çıkarmak.
-
ığrıp çevirmek
:
-
yalan dolanla bir şeyden yararlanmak:
-
ıkınıp sıkınmak
:
-
(Teklifsiz Konuşma) bir iş yapabilmek için kendini çok zorlamak:
-
ırgat gibi çalışmak
:
-
çok ağır bir işte çalışmak.
-
ırzına geçmek
:
-
1) zor kullanarak bir kimseyi cinsel zevkine alet etmek, tecavüz ...
-
ırzını bozmak
:
-
ırzına geçmek.
-
ısıtıp ısıtıp önüne koymak
:
-
daha önce geçmiş bir olayı, bir işi, ileri sürülmüş bir düşünceyi ...
-
ıska geçilmek
:
-
gözden kaçırılmak, atlanmak, değeri ve önemi anlaşılmamak:
-
ıska geçmek
:
-
1) hedefe rast getirememek; 2) üzerinde durmamak, önem vermemek, ...
-
ıskartaya çıkarmak (ayırmak)
:
-
değersiz bularak bir yana atmak, işe yaramadığı için ayırıp bir y ...
-
ıslah etmek
:
-
1) iyi bir duruma getirmek, iyileştirmek, düzeltmek: 2) yola geti ...
-
ıslık çalmak
:
-
ıslık' sesi çıkarmak:
-
ıspazmoza tutulmak
:
-
aşırı derecede titremeye başlamak:
-
ısrar etmek
:
-
1) bir konuda, bir düşüncede sürekli direnmek, ayak diremek: 2) ç ...
-
ısrarlı olmak
:
-
düşüncesinde, kararında direnmek.
-
-
ıssız kalmak
:
-
ıssızlaşmak, tenhalaşmak:
-
ıssızlık çökmek
:
-
ıssız, tenha duruma gelmek, tenhalaşmak.
-
ıstakoz gibi
:
-
çok kırmızı.
-
ıstılah paralamak
:
-
ağdalı, hiç kimsenin anlamadığı bir biçimde konuşmak.
-
ışık almak
:
-
güneş ışığından yararlanır durumda olmak.
-
ışık tutmak
:
-
1) bir yeri ışıkla aydınlatmak: 2) düşüncesiyle kılavuzluk etmek, ...
-
ışıl ışıl yanmak
:
-
parlamak:
-
ızdırap çekmek
:
-
ağrı ve acı içinde kıvranmak, aşırı derecede üzülmek.
-
ibaret olmak (kalmak)
:
-
1) -den oluşmak, meydana gelmek: 2) ancak bu kadar olmak
-
ibiş gibi
:
-
yüz ve davranışları gülünç olan (kimse).
-
ibre birinden yana dönmek
:
-
herhangi bir konuda birisi avantajlı duruma geçmek.
-
ibret almak
:
-
ders almak:
-
icabına bakmak
:
-
1) gereğini yerine getirmek; 2) (Mecaz) bir kimseyi yok etmek, or ...
-
icara vermek
:
-
kiraya vermek:
-
icat çıkarmak
:
-
1) hoş görülmeyen yeni bir huy, davranış göstermek; 2) yadırganan ...
-
icat etmek
:
-
1) ilk kez yeni bir şey yaratmak: 2) bir şeyi gerçekmiş gibi göst ...
-
icazet almak
:
-
1) izin, onay almak: 2) diploma almak
-
icazet vermek
:
-
izin, onay vermek:
-
icraata geçmek
:
-
uygulamaya veya çalışmaya başlamak:
-
icraya vermek
:
-
alacağın borçludan alınabilmesi için icraya başvurmak.
-
iç açmak
:
-
gönle ferahlık vermek, gönlü ferahlatmak.
-
iç bağlamak
:
-
iç tutmak.
-
iç çekmek
:
-
üzüntüyle derinden soluk almak:
-
iç dökmek
:
-
içini dökmek:
-
iç etmek
:
-
(Argo) eline geçen bir şeyi sahibine bildirmeyerek kendine mal et ...
-
-
iç geçirmek
:
-
derin soluk alarak üzüntüsünü belli etmek:
-
iç gıcıklamak
:
-
1) istek uyandırmak; 2) huylandırmak
-
iç güveyisi girmek
:
-
karısının ailesinin evinde oturmak üzere evlenmek:
-
iç güveyisinden hâllice
:
-
(Şaka) 'nasılsın' sorusuna 'eh işte, fena değil' anlamında veril ...
-
iç içe girmek (geçmek)
:
-
1) karmakarışık olmak; 2) uygun bir biçimde birbirinin içine girm ...
-
iç tutmak
:
-
yemişin içi oluşmak:
-
içeri girmek
:
-
1) bir iş veya alışverişte zarar etmek: 2) hapse girmek
-
içeride olmak
:
-
1) zarar etmiş olmak, borçlanmış olmak; 2) hapishanede olmak
-
içeriden çıkmak
:
-
hapisten kurtulmak, serbest kalmak:
-
içeriye atmak (almak veya tıkmak)
:
-
hapsetmek:
-
içeriye dalmak
:
-
1) kapalı bir yere hızlıca girmek: 2) bir yere izinsiz girmek
-
içeriye düşmek
:
-
hapse girmek.
-
içi açılmak
:
-
güzel bir şey karşısında sıkıntısı dağılmak, ferahlamak:
-
içi alaylı, dışı kalaylı
:
-
dışı süslü, güzel görünüşlü ancak içi berbat' anlamında kullanıla ...
-
içi almamak
:
-
1) midesi kabul etmemek; 2) sakıncalı gördüğünden veya beğenmediğ ...
-
içi bayılmak
:
-
1) çok acıkmak; 2) çok şekerli veya yağlı yiyecek ağır gelmek
-
içi boşalmak
:
-
önemi ve anlamı kalmamak:
-
içi bulanmak
:
-
kusacak gibi olmak:
-
içi burkulmak
:
-
bir şeye çok üzülmek:
-
içi cız etmek
:
-
ansızın içi sızlamak:
-
içi çekmek
:
-
istek duymak:
-
içi daralmak
:
-
sıkılmak, bunalmak:
-
içi dayanmamak
:
-
acıklı bir durumu kaldıramamak.
-
içi dışı bir (olmak)
:
-
düşündüğünü açıkça söyleyen, gizli bir düşüncesi olmayan, ikiyüzl ...
Deyimler Sözlüğü İçerisinde Arama
|