Deyimler Sözlüğü (54)

# A B C Ç D E F G H I İ J K L M N O Ö P R S Ş T U Ü V Y Z

Deyimler Sözlüğü (54. Sayfa)

haydut gibi :
1) insana korku veren, iri yarı (kimse); 2) yaramaz ve sevimli (ç ...
hayır beklememek :
iyilik ummamak, yararlı olacağını sanmamak.
hayır dememek :
bir şeyi geri çevirmemek.
hayır dua almak :
kendisi için iyi dilekte bulunulmak.
hayır dua etmek :
iyi dileklerde bulunmak.
hayır gelmemek :
yararlı olmamak:
hayır işlemek :
dine ve insanlığa uygun, iyi bir davranışta bulunmak.
hayırdır inşallah :
1) anlatılan bir rüyayı iyiye yormak için kullanılan bir söz; 2) ...
hayızdan nifastan kesilmek :
1) menopoza girmek; 2) verimsiz olmak
hayra alamet değil :
uğursuz sayılacak bir olay için kullanılan bir söz:
hayra yormak :
rüya veya olayı iyi bir durumun belirtisi saymak:
hayran etmek (bırakmak) :
hayranlık duygusu uyandırmak, çok beğenilmek:
hayran olmak (kalmak) :
çok beğenmek:
hayranlık duymak :
çok beğenmek, tutkuyla bağlanmak:
hayrete (hayretlere) düşmek :
şaşakalmak, şaşırmak:
hayrette (hayretler içinde) kalmak :
şaşakalmak, şaşırmak:
hayrette bırakmak :
şaşmasına sebep olmak.
hayretten donakalmak :
çok şaşırmak, inanamamak.
hayrı dokunmak :
yararlı olmak.
hayrı olmamak :
iyiliği dokunmamak, yarar sağlamamak:
hayrını gör :
yeni alınan bir şey için 'güle güle kullan' anlamında kullanılan ...
hayrını görmek :
iyiliği dokunmak.
haysiyetine dokunmak :
onuru incinmek:
hayvan gibi :
1) hayvana benzer biçimde; 2) iri yarı; 3) (Mecaz) akılsız, duygu ...
haz almak :
hoşlanmak, keyif almak:
haz duymak :
hoşlanmak:
haz vermek :
hoşlanmasını sağlamak:
hazır mezarın ölüsü :
(Şaka) her hizmeti başkalarından bekleyen tembeller için söylene ...
hazıra konmak :
başkasının emeğiyle ortaya çıkmış bir şeyden yararlanmak:
hazırda olmak :
yararlanılabilecek bir durumda, el altında olmak.
hazırdan yemek :
çalışıp kazanmaksızın elindekini harcamak:
hazırlık görmek (yapmak) :
hazır olmak için gereken şeyleri toplamak veya durumları sağlamak ...
hazırlıklı olmak (bulunmak) :
hazırlanmış olmak:
hazırlıksız olmak (bulunmak) :
hazırlanmamış olmak.
hazırlıksız yakalanmak :
ani gelişen bir olayla beklenmedik bir biçimde karşılaşmak:
hazzını çıkarmak :
zevkini çıkarmak:
hedef göstermek :
1) birini kötü bir durumda kalması için hedef hâline getirmek; 2) ...
hedef gütmek :
asıl amaç olarak belirlemek:
hedef olmak :
hoş olmayan herhangi bir davranışa uğramak.
hedef saptırmak :
1) hedefe isabet ettirememek; 2) (Mecaz) öngörülen amaçtan uzakla ...
helak etmek :
1) öldürmek, ortadan kaldırmak; 2) (Mecaz) aşırı derecede yormak, ...
helak olmak :
1) yok olmak, ölmek: 2) (Mecaz) yorulmak, bitkin duruma gelmek
helal olsun :
1) bir hizmet veya özverinin istenilerek yapıldığını ve takdir ed ...
helal süt emmek :
doğruluktan ayrılmamak:
helallik dilemek :
birinden hakkını helal etmesini istemek:
helallik vermek :
helal etmek.
hele şükür! :
çok şükür' anlamında kullanılan bir söz.
helme dökmek :
kaynatılmış taneler koyulaşmak.
helme gibi :
iyice pişmiş.
hem de nasıl :
pek çok, çok iyi:
hem İsa'yı hem de Musa'yı memnun etmek :
istekleri birbirine karşıt olan iki kişiyi birden hoşnut edecek b ...
hem kel hem fodul :
yetenekli olmadığı hâlde üstünlük taslayanlar için kullanılan bir ...
hem nalına hem mıhına (vurmak) :
karşıt olan iki yanı desteklemek:
hem suçlu hem güçlü :
gerçek suçlu kendi olduğu hâlde başkalarını suçlayan' anlamında k ...
hem ziyaret hem ticaret :
biriyle görüşmeye giden kimsenin, bu gidişten yararlanarak başka ...
hemhâl olmak :
bütünleşmek, birliktelik özelliği göstermek:
hep bir ağız olmak :
söz birliği etmek, anlaşarak bir konuda aynı şeyleri söylemek.
her aşın kaşığı olmak :
her şeye karışmak, her şeye burnunu sokmak.
her boyaya girip çıkmak :
çeşitli işlerde kısa süre de olsa çalışmış olmak.
her boyayı boyadı, bir fıstıki yeşil (mi) kaldı? :
yapılması gereken bir şey varken, önemsiz, zorunlu olmayan şeyler ...
her derde deva olmak :
birçok şeye çare olmak.
her gördüğü sakallıyı babası sanmak :
(Şaka) görünüşe aldanmak.
her kafadan bir ses çıkmak :
bir konu üzerinde herkes rastgele konuşmak:
her lafın altından kalkmak :
genellikle yerme veya hakaret sözlerinin altında kalmayıp cevap v ...
her ne pahasına olursa olsun :
ne pahasına olursa olsun.
her tarakta bezi olmak :
birçok işi veya ilişkisi olmak.
her telden çalmak :
1) her çeşit işi yapabilir durumda olmak; 2) birçok konuda bilgis ...
herze yemek :
1) (Teklifsiz Konuşma) yersiz söz söylemek; 2) gereksiz davranışt ...
hesaba almamak (katmamak) :
önem vermemek.
hesaba çekmek :
bir kişiden, bir kuruldan yaptığı işler için açıklama ve savunma ...
hesaba dökmek :
sayıyla ilgili bir konuyu açıklığa kavuşturmak için kâğıt üzerind ...
hesaba gelmez :
1) sayılamayacak kadar çok; 2) umulmadık, beklenmedik
hesaba katılmamak :
göz önüne alınmamak:
hesaba katmak :
dikkate almak, göz önünde bulundurmak:
hesaba kitaba gelmemek :
sınırsız olmak.
hesabı kapamak :
alacak verecek bırakmamak.
hesabı kapatmak :
her türlü ilişkiyi bitirmek, sona erdirmek:
hesabı temizlemek :
borcunu ödemek.
hesabı yok :
sayılamayacak kadar çok, sayısız:
hesabını almak :
bir iş sonunda hakkını almak.
hesabını bilmek :
tutumlu olmak.
hesabını görmek :
1) alacağını verip ilişiğini kesmek; 2) cezalandırmak; 3) ücretin ...
hesabını kitabını bilmek :
tutumlu olmak:
hesap açmak :
1) gereğinde çekilmek üzere bankaya yatırılan para için işlem yap ...
hesap çıkarmak :
alacakla vereceği kâğıt üzerinde karşılaştırmak.
hesap etmek :
1) bir işin kazancıyla giderini karşılaştırarak bir sonuca varmak ...
hesap etmek, kitap etmek :
bütün ayrıntılarıyla düşünmek.
hesap görmek :
alacakla vereceği karşılaştırıp ödeşmek:
hesap kesmek :
ilişiğini kesmek:
hesap kitap yapmak (etmek) :
ayrıntılarıyla hesap edip düşünmek:
hesap sormak :
1) bir konuda açıklama ve savunma istemek, sorumlu tutmak: 2) bir ...
hesap tutmak :
alışverişle ilgili sayıları bir yere yazmak.
hesap vermek (hesabını vermek) :
1) bir işin sorumluluğunu yüklenmek: 2) herhangi bir davranışın s ...
hesaplamak kitaplamak :
hesap kitap yapmak:
hesaplı hareket etmek :
ölçülü davranmak.
hesapta olmamak :
daha önce düşünülen şeylerin dışında olmak.
heves etmek :
bir şeye karşı istek duymak, eğilimli olmak:
hevesi kalmamak :
şevki kırılmak, isteği kalmamak.
hevesi kursağında (boğazında veya içinde) kalmak :
istediği, imrendiği şeyi elde edememek:
hevesine düşmek :
kuvvetle istemek:

Deyimler Sözlüğü İçerisinde Arama