|
Deyimler Sözlüğü (58)
Deyimler Sözlüğü (58. Sayfa)
-
iğfal etmek
:
-
1)(Eskimiş) aldatmak, kandırmak, baştan çıkarmak: 2) ırzına geçme ...
-
iğne atsan yere düşmez
:
-
çok kalabalık:
-
iğne deliği gibi
:
-
küçücük.
-
iğne deliğinden geçmek
:
-
1) aşırı derecede zayıflamak; 2) herhangi bir işte, durumda zorlu ...
-
iğne deliğinden Hindistan'ı seyretmek
:
-
küçük bir olaydan büyük anlamlar çıkarmak.
-
iğne deliğine girmek
:
-
kimsenin bulamayacağı bir biçimde gizlenmek, saklanmak.
-
iğne ile kuyu kazmak
:
-
yetersiz araçlarla, sürekli ve sabırlı bir biçimde çalışıp çok gü ...
-
iğne ipliğe dönmek
:
-
çok zayıflamak:
-
iğne üstünde oturmak
:
-
diken üstünde oturmak:
-
iğne yapmak (vurmak)
:
-
iğne ile vücuda sıvı bir ilaç vermek:
-
iğne yemek
:
-
iğne olmak:
-
iğne yutmuş ite (maymuna) dönmek
:
-
(Argo) zayıf ve bitkin duruma gelmek:
-
ihaleye çıkarılmak
:
-
eksiltmeye veya artırmaya çıkarılmak.
-
ihanete uğramak
:
-
aldatılmak, sadakatsizlik görmek:
-
ihata etmek
:
-
1) çevirmek, çevrelemek, kuşatmak, sarmak: 2) (Mecaz) kavramak, a ...
-
ihdas etmek
:
-
1) ortaya çıkarmak, meydana getirmek; 2) kurmak; 3) (Mecaz) bir ş ...
-
ihraç etmek
:
-
1) yurt dışına mal veya hizmet satmak; 2) (Mecaz) çıkarmak, dışar ...
-
ihrama girmek
:
-
hac görevini yerine getirmek üzere ihram giymek.
-
ihramdan çıkmak
:
-
hac görevini tamamladıktan sonra giyilen ihramı çıkarmak.
-
ihtarda bulunmak
:
-
ihtar etmek:
-
ihtarname çekmek
:
-
(Hukuk) yasal yollarla yazılı uyarı göndermek.
-
ihtilafa düşmek
:
-
anlaşamamak, bozuşmak, uyuşamamak.
-
ihtimal vermemek
:
-
bir şeyin gerçekleşeceğini, olabileceğini hiç düşünmemek.
-
ihtisas yapmak
:
-
belli bir konuda özel eğitim görmek, uzmanlaşmak, ihtisaslaşmak:
-
ihtiyaca cevap vermek
:
-
gereksinimini karşılamak.
-
ihtiyatlı bulunmak
:
-
beklenmedik sonuçlara karşı hazırlıklı olmak.
-
-
ihtiyatlı davranmak
:
-
uyanık olmak, düşünerek davranmak:
-
ikbali sönmek
:
-
daha önce iyi olan durumu veya işi bozulmak.
-
iki ahbap çavuş
:
-
(Şaka) her yerde hep birlikte görülen, birbirinden ayrılmayan ik ...
-
iki arada bir derede (kalmak)
:
-
sıkışık, zor şartlar altında (kalmak).
-
iki arada kalmak
:
-
birbirine karşıt iki kişi arasında ne yapacağını bilemeyerek şaşı ...
-
iki ateş arasında kalmak
:
-
zor bir durumda karar verememek.
-
iki ayağını bir pabuca sokmak
:
-
birini bir işi hemen yapması için çok sıkıştırmak:
-
iki büklüm olmak
:
-
1) yorgunluk, hastalık, yaşlılık vb. nedenlerle beli bükülmek, ön ...
-
iki cami arasında kalmış beynamaz
:
-
iki yoldan hangisini tutacağını şaşırmış kimse.
-
iki çift laf (lakırtı veya söz) etmek
:
-
1) birkaç söz söylemek: 2) bir araya gelerek sohbet etmek
-
iki dirhem bir çekirdek
:
-
çok güzel ve özenli giyinmiş:
-
iki eli (birinin) yakasında olmak
:
-
kıyamette ondan davacı olmak:
-
iki eli (kızıl) kanda olsa
:
-
elindeki iş ne kadar önemli olursa olsun' anlamında kullanılan bi ...
-
iki eli böğründe kalmak
:
-
çaresiz kalıp ne yapacağını bilememek.
-
iki eli şakaklarında düşünmek
:
-
derin derin düşünmek.
-
iki eli yanına gelmek
:
-
ölmek.
-
iki elim yanıma gelecek
:
-
doğru söylendiği kanıtlanmak istendiğinde 'öleyim ki doğru söylüy ...
-
iki gözü iki çeşme
:
-
1) sürekli ağlar durumda: 2) sürekli ağlayan
-
iki gözü iki çeşme ağlamak
:
-
sürekli veya çok ağlamak:
-
iki hırtı, bir pırtı
:
-
aşırı yoksulluğu anlatan bir söz:
-
iki karpuzu bir koltuğa sığdırmak
:
-
aynı anda iki işi veya görevi yapmak.
-
iki kat olmak
:
-
iki büklüm olmak:
-
iki kere iki dört eder
:
-
gerçekliğinden şüphe edilmeyecek kadar açık' anlamında kullanılan ...
-
iki lafı (sözü) bir araya getirememek
:
-
düşündüğünü doğru dürüst ifade edememek.
-
iki lakırtı etmek
:
-
iki çift laf etmek:
-
-
iki lakırtıyı bir araya getirmek
:
-
meramını kısaca, düzgün ve açık bir biçimde anlatmak:
-
iki paralık olmak
:
-
değerini yitirmek:
-
iki rahmetten (iyilikten) biri
:
-
çok acı çeken ağır hastalar için ya iyileşsin ya ölüp kurtulsun, ...
-
iki satır laf etmek (konuşmak)
:
-
dostça biraz söyleşmek.
-
iki seksen uzanmak
:
-
(Alay) bir çarpma, vurma sonucu boylu boyunca serilmek.
-
iki söz bir pazar
:
-
uzun boylu pazarlık etmeden' anlamında kullanılan bir söz.
-
iki ucu boklu değnek
:
-
(Kaba) ne yönden bakılırsa bakılsın çözülmesi çok güç iş veya dur ...
-
iki ucunu bir araya getirememek
:
-
gelirle gideri denkleştirememek, işleri düzene koyamamak.
-
iki yakası bir araya gelmemek
:
-
geçim sıkıntısından bir türlü kurtulamamak, borçtan kurtulamamak.
-
iki yakasını bir araya getirememek
:
-
maddi sıkıntıdan kurtulup rahata erememek:
-
ikilemde kalmak
:
-
iki şey arasında karar verememek.
-
ikileme düşmek
:
-
karar verememek.
-
ikili oynamak
:
-
1) karşı olan yanlardan hem birini hem öbürünü destekler görünmek ...
-
ikinci baharı yaşamak
:
-
ileri yaşlarda mutluluk, refah ve esenlik içinde bulunmak.
-
ikinci gelmek
:
-
bir yarışmada birinciden sonraki dereceyi almak.
-
ikinci plana düşmek
:
-
bir kimsenin veya topluluğun gözünde eski önemini, değerini yitir ...
-
ikindiden sonra dükkân açmak
:
-
bir işe başlamakta geç kalmak.
-
ikisi bir kapıya çıkmak
:
-
aynı sonuca varmak, aynı sonucu doğurmak.
-
ikişer olmak
:
-
ikişer ikişer sıraya dizilmek:
-
ikiz doğurmak
:
-
1) ikiz bebek dünyaya getirmek; 2) (Mecaz) herhangi bir işte çok ...
-
ikrah getirmek
:
-
tiksinmeye, iğrenmeye başlamak.
-
ikram görmek
:
-
ağırlanmak:
-
ikrar vermek
:
-
söz vermek:
-
iktidardan düşmek
:
-
1) devlet yönetiminde yetkiyi başka bir partiye bırakmak zorunda ...
-
ilaç gibi
:
-
işe yarar, her derde deva.
-
-
ilaç gibi gelmek
:
-
1) iyileşmeyi veya çözümü kolaylaştırmak; 2) rahatlatmak, huzura ...
-
ilaç için olsun
:
-
bir şeyin hiç bulunmadığını anlatmak için kullanılan bir söz:
-
ilaç için yok
:
-
hiç yok.
-
ilah gibi
:
-
çok yakışıklı (erkek).
-
ilan vermek
:
-
çeşitli basın yayın organlarıyla bir durumu duyurmak, açıklamak:
-
iler tutar yeri olmamak (kalmamak)
:
-
çok dağınık, kötü, bozuk veya berbat bir duruma gelmek:
-
ileri almak
:
-
1) öne almak; 2) saati önceki vakte almak, öne ayarlamak
-
ileri atılmak (çıkmak)
:
-
öne doğru çıkmak.
-
ileri geçmek
:
-
1) öne geçmek; 2) üstün bir makama geçmek
-
ileri geri etmemek
:
-
uzun boylu tartışmamak, sorgu sual etmemek:
-
ileri geri konuşmak (söz etmek, laflar etmek)
:
-
yersiz ve gönül kıracak biçimde konuşmak:
-
ileri gitmek
:
-
1) söz ve davranışta ölçü dışına çıkmak, gereksiz, aşırı davranış ...
-
ileri götürmek
:
-
bir durum veya davranışta ölçüyü aşmak:
-
ileri sürmek
:
-
1) öne doğru yürütmek; 2) bir düşünceyi veya tasarıyı önermek, se ...
-
ileri varmak
:
-
ileri gitmek.
-
ilerisini gerisini düşünmemek
:
-
sonucun ne olacağını hesaplamamak.
-
ilerisini gerisini hesaplamamak
:
-
herhangi bir konuda çok ve ayrıntılı düşünmeden hareket etmek, te ...
-
ileriyi görmek
:
-
uzağı görmek.
-
iletişim kurmak
:
-
bilgi, haber vb. alışverişi yapmak:
-
ilgi çekmek (uyandırmak)
:
-
çevresinde ilgiyi, dikkati ve merakı üzerine toplamak, alaka çekm ...
-
ilgi duymak
:
-
bir işe, bir olaya, bir kimseye önem vermek, yakınlık duymak:
-
ilgi görmek
:
-
ilgi çekmek.
-
ilgi göstermek
:
-
ilgisini esirgememek, belli etmek:
-
ilgi toplamak
:
-
1) ilgisini yoğunlaştırmak, belli etmek; 2) ilgi görmek
Deyimler Sözlüğü İçerisinde Arama
|