Deyimler Sözlüğü (61)

# A B C Ç D E F G H I İ J K L M N O Ö P R S Ş T U Ü V Y Z

Deyimler Sözlüğü (61. Sayfa)

işi gücü bırakmak :
yaptığı işten uzaklaşmak:
işi ileri götürmek :
beklenenden daha aşırı davranışlar içine girmek:
işi iş olmak :
işi yolunda olmak.
işi iş, kaşığı gümüş :
işi tam istediği yolda' anlamında kullanılan bir söz:
işi ne? :
ne işi var?
işi olmak :
1) yapacak bir şeyi bulunmak; 2) işi istediği gibi bitirmek; 3) u ...
işi oluruna bırakmak :
işi belli bir amaca göre değil de, kendi akışı içinde yürütmek.
işi pişirmek :
(Teklifsiz Konuşma) aralarında gizlice anlaşmak:
işi resmiyete dökmek :
bir iş veya durum için resmî bir yola sokmak, resmî bir nitelik v ...
işi sağlama almak :
işin gerçekleşmesi ve bozulmaması için gerekli önlemleri almak:
işi şakaya dökmek :
ciddi başlayan bir sözü veya davranışı şakaya çevirmek:
işi tatlıya bağlamak :
sorunlu bir işi, iyi bir biçimde çözmek:
işi temizlemek :
sorunu çözmek.
işi üç nalla bir ata kalmak :
eline önemsiz bir imkân geçtiğinde büyük işlerin düşüne kapılanla ...
işi yokuşa sürmek :
işi zorlaştırmak.
işi yolunda (tıkırında) gitmek (olmak) :
iş düzenli ve istenilen biçimde yürümek.
işin alayında olmak :
bir işe gereken önemi vermemek, dalga geçmek.
işin başı :
bir işin en önemli noktası.
işin fenası :
işin kötüsü.
işin garibi :
işin tuhafı.
işin içinde iş var :
bir işin içyüzü başka' anlamında kullanılan bir söz.
işin içinden çıkamamak :
başaramamak, sorunu çözümleyememek.
işin içinden çıkmak (sıyrılmak) :
1) bir şeyi anlamak, bir sorunu çözümlemek: 2) güç bir sorunu çöz ...
işin kolayına kaçmak :
derinliğine araştırmadan basit olarak düşünmek, yüzeyde kalmak, t ...
işin kötüsü :
işin kötü yanı:
işin kurdu :
bir iş en ince ayrıntısını bilen, deneyimli, uzman (kimse).
işin kurdu olmak :
belirli bir konuyla ilgili her şeyi bilmek, uzmanlaşmak:
işin mi yok :
önemli değil, boş ver' anlamında kullanılan bir söz.
işin ortasını bulmak :
ortak bir noktada anlaşmak:
işin rengi değişmek :
konu başka biçimde gelişmek, öncekinden farklı davranmaya başlama ...
işin tuhafı :
işin tuhaf olan yanı:
işin ucu birine dokunmak :
bir işten dolaylı olarak zarar görmek.
işin üstesinden gelmek :
güç bir işi başarmak, sonuçlandırmak.
işinden olmak :
görevini yitirmek, görevinden atılmak:
işine bak! :
1) 'görevini, işini sürdür' anlamında kullanılan bir söz: 2) 'sen ...
işine gelmek :
çıkarına, amacına, düşüncesine uygun olmak:
işine koyulmak :
işini yapmayı sürdürmek.
işini bilmek :
nereden, nasıl yararlanacağını bilmek, çıkarını bilmek.
işini görmek :
1) görevini yapmak: 2) (Mecaz) dövmek; 3) (Argo) öldürmek
işini uydurmak :
kurnaz, açıkgöz davranarak işine istediği gibi biçim vermek.
işini yoluna koymak :
işi veya görevi olumlu olarak yürütmek, sıkıntı çekmeden gerçekle ...
işinin adamı :
çalıştığı işte başarı sağlayan, işinin gerektirdiği nitelikleri t ...
işitmezliğe getirmek (işitmezlikten gelmek) :
işitmemiş, duymamış gibi davranmak, aldırmamak.
işkembeden atmak (söylemek) :
(Teklifsiz Konuşma) uydurarak söylemek.
işkembesini düşünmek :
(Teklifsiz Konuşma) öncelikle karın doyurmayı düşünmek.
işkembesini şişirmek :
(Teklifsiz Konuşma) oburca yemek.
işkenceye sokmak :
maddi veya manevi sıkıntı vermek, zora sokmak.
işlem görmek :
(Ekonomi) herhangi bir mal, kıymetli kâğıt, döviz vb. piyasada al ...
işleme koymak :
bir işin gerçekleşmesi için gerekli olan işlemleri başlatmak:
işler açılmak :
piyasa canlanmak.
işler arapsaçına dönmek :
işler çok karmaşık bir hâl almak:
işler becermek :
zararlı, gizli işler yapmak.
işportaya düşmek :
değerini yitirmek, herkes tarafından kullanılmak.
iştah açmak :
yemek isteğini artırmak.
iştah kapamak (kesmek) :
yemek isteğini azaltmak.
iştaha gelmek :
arzulamak.
iştahı kapanmak (kesilmek) :
yemek isteği yok olmak:
iştahı olmak :
yemek isteği fazla olmak.
iştahı yerinde olmak :
yemesi, içmesi ve yaşaması düzenli olmak.
işten (bile) değil :
çok kolay:
işten el çektirmek :
görevden uzaklaştırmak.
işten güçten kalmak :
herhangi bir sebeple çalışmamak, çalışamamak:
işten güçten vakit bulamamak :
çok yoğun çalıştığı için zaman ayıramamak.
iştiyak duymak :
göreceği gelmek, özlemek.
it dişi domuz derisi :
sevilmeyen iki kişi arasındaki anlaşmazlıktan duyulan hoşnutluğu ...
it gibi çalışmak :
çok çalışmak, yorulmak.
it izi at izine karışmak :
at izi it izine karışmak.
it ölüsü gibi :
çok ağır.
it sürüsü kadar :
(Hakaret) çok kalabalık.
ite atsan yemez :
çok kötü, berbat' anlamında kullanılan bir söz.
ite ot, ata et vermek :
ata et, ite ot vermek.
ithamda bulunmak :
birini suçlamak.
iti ite kırdırmak :
kötülüğü kötülük aracılığıyla ortadan kaldırmak.
itibar görmek :
1) sayılmak, kendisine değer verilmek: 2) aranmak, istenmek
itibara almak :
göz önünde tutmak, hesaba katmak.
itibardan düşmek :
saygınlığını yitirmek.
itibarın sağ olsun :
özellikle alışverişlerde kişiye güven duyulduğunda söylenen söz:
itidalini kaybetmek :
aşırılığa kapılmak, soğukkanlılığını yitirmek.
itidalini muhafaza etmek :
kendini aşırılığa kaptırmamak, kendini tutmak:
itimat beslemek :
güven duymak, güvenmek.
itimat telkin etmek :
güven vermek.
itin götüne (kıçına) sokmak :
(Kaba) rezil etmek.
itin kuyruğunda :
(Teklifsiz Konuşma) pek çok, pek bol.
itişip kakışmak :
birbirini itmek:
ivme kazanmak :
hızlanmak.
iyi etmek :
1) iyileştirmek, hastalıktan kurtarmak; 2) uygun, yerinde bir dav ...
iyi gelmek :
1) yaramak: 2) giyecek, üstüne olmak, uygun olmak
iyi gitmek :
1) bir iş yolunda olmak; 2) yakışmak:
iyi gözle bakmamak :
hakkında iyi düşünmemek.
iyi gün dostu olmak :
sadece iyi günlerde görünmek.
iyi hoş (ama) :
bir görüşe karşıt bir düşünceyi söylerken kullanılan bir söz.
iyi iş (doğrusu) :
(Teklifsiz Konuşma) beğenilmeyen bir olay, bir durum karşısında ş ...
iyi karşılamak :
1) kabul etmek, beğenmek, benimsemek: 2) ilgi göstermek
iyi ki :
güzel bir rastlantı olarak, ne mutlu:
iyi saatte olsunlar :
cinler, periler:
iyiliği dokunmak :
yararlı olmak, yararını görmek.
iyilik bilmek :
kendisine yapılan iyiliği unutmamak.
iyilik görmek :
maddi, manevi yardım görmek.
iyisi mi :
yapılacak olanın en doğrusu, en uygun olanı:
iyiye çekmek :
bir düşünce veya olayı olumlu yönüyle değerlendirmek.

Deyimler Sözlüğü İçerisinde Arama