|
Deyimler Sözlüğü (65)
Deyimler Sözlüğü (65. Sayfa)
-
kanını içine akıtmak
:
-
sıkıntısını belli etmemek.
-
kanını kaynatmak
:
-
heyecanlandırmak, coşturmak:
-
kanıya varmak
:
-
belli bir kanı edinmiş olmak.
-
kanıyla ödemek
:
-
yaptığının cezasını hayatıyla ödemek.
-
kanlı bıçaklı olmak
:
-
aralarında herhangi bir nedenden dolayı birbirini öldürecek kadar ...
-
kanlı yaş (yaşlar) dökmek
:
-
büyük üzüntüyle ağlamak.
-
kantara çekmek (vurmak)
:
-
1) bir şeyi tartmak; 2) (Mecaz) birini sınamak
-
kantarın topunu kaçırmak
:
-
ölçüyü kaçırıp aşırı davranmak.
-
kantarlıyı savurmak
:
-
ağır bir biçimde sövmek.
-
kanun çiğnemek
:
-
yasal olmayan iş yapmak:
-
kapalı geçmek
:
-
bir konuda önemli noktaya değinmemek.
-
kapalı olmak
:
-
1) iş yapmamak; 2) ilgisiz kalmak:
-
kapalı yetişmek
:
-
toplum hayatına girmeden, karışmadan yetişmek.
-
kapan kurmak
:
-
bir hayvanı tuzağa düşürmek için kapan hazırlamak.
-
kapana düşmek (girmek veya kısılmak veya koymak veya tutulmak veya yakalanmak)
:
-
içinden çıkılmaz bir duruma düşmek, ele geçmek: 'Onlar beni kapan ...
-
kapana düşürmek (kıstırmak)
:
-
hile ile yakalamak:
-
kapana sıkıştırmak
:
-
1) birini zor durumda bırakmak: 2) birini düzenle zor duruma sokm ...
-
kapanın elinde kalmak
:
-
1) çok istenir ve aranır olmak; 2) bir şeyden ancak çabuk davrana ...
-
kapı almak (yapmak)
:
-
tavla oyununda bir haneye üst üste iki pul getirmek ve o hanenin ...
-
kapı aralamak
:
-
bir konuya giriş yapmak, karşısındakini hazırlamak.
-
kapı aramak
:
-
ev ziyareti yapmak istemek.
-
kapı baca açık
:
-
korunmaya alınmamış.
-
kapı dışarı etmek (atmak)
:
-
kovmak, dışarı atmak:
-
kapı gibi
:
-
1) iri vücutlu (kimse); 2) dayanak noktası güçlü, sağlam olan:
-
kapı kadar
:
-
çok enli ve uzun olan.
-
kapı kapı aramak
:
-
her yeri aramak.
-
-
kapı kapı dolaşmak (gezmek)
:
-
1) ev ev gezmek; 2) bir yerlere sürekli girip çıkmak:
-
kapı komşusu yapmak (etmek)
:
-
bir yere sık gidip gelmek.
-
kapı yapmak
:
-
1) bir şey istemek veya söylemek için karşısındakini önceden başk ...
-
kapıda kalmak
:
-
içeri girememek:
-
kapıdan çevirmek
:
-
geri döndürmek, kabul etmemek:
-
kapıdan kovsan bacadan düşer
:
-
yüzsüz, arsız kimseler için söylenen bir söz.
-
kapılar yüzüne (üzerine veya üstüne) kapanmak
:
-
istenilen şeye ulaşma imkânı verilmemek.
-
kapıları açık tutmak
:
-
herhangi bir konuda ilişkiyi kesmeden anlaşma ortamını sürdürmeye ...
-
kapıları kapamak
:
-
bütün ilişkileri kesmek veya anlaşma ortamını ortadan kaldırmak.
-
kapıp koyuvermek
:
-
1) kendini bırakmak: 2) bırakmak, vazgeçmek
-
kapısına kilit vurmak
:
-
1) girilip çıkılmasını önlemek için bir yeri kapamak; 2) bir yeri ...
-
kapış kapış gitmek
:
-
çok çabuk satılmak, çok istenir olmak.
-
kapış kapış yapmak
:
-
üstüne atılmak, aceleyle almak:
-
kapıya dayanmak
:
-
1) gelip çatmak: 2) bir şey elde etmek için bir yeri, bir kimseyi ...
-
kapıyı açmak
:
-
1) bir işe veya bir konuya öncelikli olarak başlamak; 2) bir işte ...
-
kapıyı büyük açmak
:
-
çok masraflı bir işe girişmek veya hesapsız harcamak.
-
kapıyı göstermek
:
-
kovmak, uzaklaştırmak.
-
kaplumbağa gibi
:
-
soğukkanlı ve yavaş hareket eden (kimse).
-
kaput etmek
:
-
kâğıt oyununda karşısındakini tek sayı alma imkânından yoksun bır ...
-
kaput gitmek (olmak)
:
-
1) kâğıt oyununda hiçbir sayı alamamak; 2) (Argo) hiçbir sınavı v ...
-
kâr bırakmak
:
-
kazanç getirmek.
-
kâr getirmek
:
-
bir şey para kazandırmak.
-
kar gibi
:
-
temiz, beyaz:
-
kâr koymak
:
-
bir şeyin maliyet fiyatı üzerine kâr payını katmak, kazanç koymak ...
-
kara kara düşünmek
:
-
çok üzüntülü olmak, düşünceye dalmak:
-
-
kara listeye almak
:
-
birini, bir grubu, bir ülkeyi sakıncalı veya zararlı görmek.
-
kara para aklamak
:
-
yasa dışı yollarla elde edilen parayı yasallaştırmak için yatırım ...
-
kara sürmek
:
-
kara çalmak:
-
kara yasa bürünmek
:
-
1) aşırı üzülmek; 2) derin derin düşünmek
-
karabatak gibi
:
-
bir görünüp bir ortadan kaybolan (kimse).
-
karaborsaya düşmek
:
-
bir mal gizlice pahalıya alınıp satılır olmak.
-
karagöz oynatmak
:
-
komik bir durum yaratmak.
-
karagözlük etmek
:
-
güldürüp eğlendirecek davranışlarda bulunmak.
-
karakol gezmek
:
-
huzur ve güvenliği sağlamak amacıyla dolaşmak, devriye gezmek.
-
karakola düşmek
:
-
herhangi bir suç dolayısıyla karakolluk olmak.
-
karakolluk olmak
:
-
kavga sonucu karakola gitmek zorunda kalmak:
-
karalar bağlamak (giymek)
:
-
yas tutmak:
-
karambole getirmek
:
-
1) karışıklıktan yararlanarak birini aldatmak; 2) bir işi aşırı b ...
-
Karamürsel sepeti sanmak
:
-
bir kimse veya şeyi ufak, önemsiz saymak.
-
karanfili sıkmak
:
-
(Argo) tehlikelere ve güçlüklere göğüs gerebilmek.
-
karanlığa gömülmek
:
-
1) koyu karanlık içinde kalmak; 2) büyük sıkıntı ve keder içinde ...
-
karanlığa kalmak
:
-
gidilecek yere varmadan akşam olmak.
-
karanlığı deşmek (yırtmak)
:
-
1) karanlıkta görmeye çalışmak, aydınlığa çıkmak için çaba harcam ...
-
karanlık basmak (çökmek)
:
-
hava kararmak:
-
karanlık etmek
:
-
bir şeyin önünde durarak görünmesine engel olmak.
-
karanlık kesilmek
:
-
ortalık birdenbire kararmak:
-
karanlıkta göz kırpmak
:
-
bir şeyi anlatmak isterken karşısındakinin anlayamayacağı bir işa ...
-
karar almak
:
-
bir davayı, bir sorunu sonuca bağlamak:
-
karar altına almak
:
-
karar vermek, kararlaştırmak:
-
karar kılmak
:
-
birçok şeyi deneyip birini seçmek:
-
-
karar vermek
:
-
bir sorunu karara bağlamak, kararlaştırmak:
-
karara bağlamak
:
-
bir davayı, bir sorunu çözümlemek, sonuçlandırmak.
-
karara kalmak
:
-
davanın görüşülmesi bitip yargıcın kararını beklemek.
-
karara varmak
:
-
bir konuda anlaşmak, bir şeyi kararlaştırmak.
-
kararında bırakmak
:
-
ölçüyü aşmamak.
-
karavana çıkmak
:
-
yemek hazırlanmak veya gelmek.
-
karavanadan yemek
:
-
toplu durumda aynı kaptan yemek.
-
karaya ayak basmak
:
-
1) deniz, göl vb.nden karaya çıkmak; 2) deniz taşıtından karaya ç ...
-
karaya düşmek
:
-
deniz içinde bulunan bir şey akıntı veya dalga ile kıyıya atılmak ...
-
karaya oturmak
:
-
gemi denizin sığ bölümüne saplanıp kalmak:
-
karaya vurmak
:
-
1) karaya çarpmak: 2) denizdeki bir cisim kendini karaya atmak
-
karda yürüyüp (gezip) izini belli etmemek
:
-
kimsenin sezemeyeceği biçimde gizli iş çevirmek:
-
karga bok yemeden
:
-
(Kaba) çok erken bir saatte.
-
karga gibi
:
-
çok zayıf ve esmer (kimse).
-
karga tulumba etmek
:
-
birkaç kişi, birini kollarından bacaklarından tutup kaldırmak:
-
kargadan başka kuş tanımamak
:
-
bildiğinden veya öğrendiğinden kesinlikle şaşmamak.
-
kargaşa çıkarmak
:
-
gürültü patırtıya yol açmak.
-
karı gibi
:
-
korkak, dönek (erkek).
-
karılık etmek
:
-
1) evli bir kadın kocasına olan görevini yerine getirmek; 2) (Hak ...
-
karın doyurmak
:
-
1) geçinmek: 2) yararı olmak
-
karınca duası gibi
:
-
çok küçük, sık ve okunaksız (yazı).
-
karınca yuvası gibi
:
-
çok kalabalık.
-
karıncayı bile ezmemek (incitmemek)
:
-
çok merhametli, ince duygulu olmak:
-
kârını tamam etmek
:
-
öldürmek.
Deyimler Sözlüğü İçerisinde Arama
|