|
Deyimler Sözlüğü (62)
Deyimler Sözlüğü (62. Sayfa)
-
iyiye iyi, kötüye kötü demek
:
-
hatır için söz söylememek, dürüst olmak.
-
iz bırakmak
:
-
etkisini kalıcı duruma getirmek:
-
iz sürmek
:
-
1) izlemek, arkasından gitmek, takip etmek: 2) av sırasında hayva ...
-
izahatta bulunmak
:
-
izahat vermek.
-
izanı yok
:
-
anlayışsız, kavrama yeteneği zayıf.
-
izbandut gibi
:
-
çok iri, cüsseli (erkek):
-
izi belirsiz olmak
:
-
iz bırakmadan ortadan çekilmek.
-
izi silinmek
:
-
ortadan yok olmak, kaybolmak.
-
izin almak
:
-
bir şey yapmak için onay sağlamak:
-
izin çıkmak
:
-
bir şey yapmada serbest bırakılmak.
-
izin koparmak
:
-
güçlükle izin almak:
-
izine dönmek
:
-
(Eskimiş) bir karar veya yargıdan geri dönmek, bir karardan vazge ...
-
izine düşmek
:
-
av hayvanlarının, gittiği yolu izleyerek arkalarından gitmek.
-
izine uymak
:
-
düşünce ve davranışlarını benimsemek.
-
izini kaybetmek
:
-
bir kimse hakkında bilgi alamamak.
-
izinli çıkmak
:
-
izin alarak belli bir süre için bir yerden ayrılmak:
-
izinli saymak
:
-
1) izin vermek; 2) (Mecaz) bir işte ayrı tutmak
-
izlenim (izlemini) bırakmak (vermek)
:
-
etki bırakmak:
-
izne çıkmak (ayrılmak)
:
-
bir iş yerinde üst makamların onayıyla belli bir süre için görevi ...
-
izole etmek
:
-
1) yalıtmak; 2) (Mecaz) yalnız bırakmak
-
izzetinefsine dokunmak
:
-
1) onuruna dokunmak; 2) gücüne gitmek:
-
izzetinefsine yedirememek
:
-
onursuz kalmayı kabul edememek, düşkünlüğü veya zavallılığı redde ...
-
jet gibi
:
-
hızla, süratle:
-
jeton geç düşmek
:
-
(Teklifsiz Konuşma) konuşulan veya sözü edilen konuyu geç anlamak ...
-
jigolo tutmak
:
-
yaşlı, zengin bir kadın genç bir erkekle ilişki kurmak.
-
jilet atmak
:
-
1) jiletle saldırmak: 2) kendini jiletlemek
-
-
jilet gibi
:
-
çok keskin.
-
kabadayılık taslamak
:
-
kabadayı gibi davranmaya, kabadayı gibi görünmeye çalışmak:
-
kabahat işlemek (etmek)
:
-
suç olacak, kusur sayılacak bir iş yapmak:
-
kabahati (birinde) bulmak (aramak)
:
-
bir kusur, suç aramak:
-
kabahati (birine, bir şeye) yüklemek
:
-
işlediği bir suçu başkasının üzerine atmak:
-
kabak (birinin) başına (başında) patlamak
:
-
birçok kimsenin ilgili olduğu bir olaydan, yalnızca bir kimse zar ...
-
kabak çıkmak
:
-
ham çıkmak.
-
kabak çiçeği gibi açılmak
:
-
utangaçlıktan çabucak sıyrılarak aşırı ölçüde serbest davranmak:
-
kabak gibi
:
-
tüysüz, çıplak, her tarafı açık.
-
kabak tadı vermek
:
-
aşırı tekrarlanması, sürdürülmesi yüzünden bir şeyden doygunluk, ...
-
kabakulak olmak
:
-
kabakulak hastalığına yakalanmak:
-
kabasını almak
:
-
1) biçim verilecek bir maddenin gereksiz yerlerini gidermek; 2) b ...
-
kabına sığmamak
:
-
duygularına engel olamayıp taşkın davranışlarda bulunmak:
-
kâbına varamamak
:
-
değerce birinden pek aşağı olmak.
-
kabine çekilmek
:
-
Bakanlar Kurulu görevini bırakmak.
-
kabine düşmek
:
-
Bakanlar Kurulu herhangi bir sebeple görevini bırakmak zorunda ka ...
-
kabir azabı çekmek
:
-
1) İslam inancına göre öldükten sonra mezarda azap çekmek: 2) (Me ...
-
kabuğu dışına çıkmak
:
-
içinde bulunduğu ortam veya durumdan ayrılmak.
-
kabuğuna çekilmek
:
-
dışarısı ile olan ilişkilerini kesmek, kimse ile görüşmemek:
-
kabuğunu çatlatmak (kırmak)
:
-
içinde bulunduğu güç, olumsuz veya kötü durumdan kurtulup rahatla ...
-
kabuk bağlamak (tutmak)
:
-
üstünde kabuk oluşturmak, kabuklanmak:
-
kabuk gibi
:
-
sağlam, sert (kumaş).
-
kabuksuz yumurtlatmak
:
-
bir işi ivedilikle yaptırıp eksik kalmasına yol açmak.
-
kabul görmek
:
-
kabul edilmek, onaylanmak:
-
kaburgaları çıkmak (sayılmak)
:
-
çok zayıf olmak.
-
-
kâbus basmak (çökmek)
:
-
1) kötü rüya görmek; 2) büyük sıkıntı, korku duymak
-
kâbus görmek
:
-
1) korkulu rüya görmek; 2) büyük sıkıntı, korku duymak
-
kaç baharın yoğurdunu yemek
:
-
çok yaşamak, ömrü uzun olmak:
-
kaç para eder?
:
-
değeri nedir?' anlamında kullanılan bir söz.
-
kaç paralık (adam veya şey)
:
-
değersiz.
-
kaç parça olayım!
:
-
birçok iş karşısında, hangi birine yetişeyim!' anlamında kullanıl ...
-
kaç zamandır
:
-
belirsiz fakat çok zamandan beri, çoktan beri' anlamında kullanıl ...
-
kaça patlamak?
:
-
ne kadara mal olmak, fiyatı ne olmak?
-
kaçacak delik aramak
:
-
korku ile saklanacak yer aramak:
-
kaçak güreşmek
:
-
1) asıl konuya girmeksizin başka şeylerden söz etmek; 2) politika ...
-
kaçamak yapmak
:
-
hoş görülmeyen şeyi gizlice ara sıra yapmak:
-
kaçmaktan kovalamaya vakit olmamak
:
-
önemli işler yüzünden başka işlere yetişememek.
-
kadastroya geçmek
:
-
kadastrosu yapılmak.
-
kadeh kaldırmak
:
-
herhangi birini veya bir şeyi onurlandırmak için içmeden önce kad ...
-
kadeh tokuşturmak
:
-
içki içerken kadehleri karşılıklı olarak birbirine dokundurmak.
-
kadere boyun eğmek
:
-
yazgısını, talihini kabul etmek.
-
kadidi çıkmak
:
-
1) çok zayıflamak, bir deri bir kemik durumuna gelmek: 2) iskelet ...
-
kadife gibi
:
-
yumuşak, pürüzsüz ve parlak (ses, ten vb.).
-
Kadir Gecesi doğmuş
:
-
çok şanslı, kısmetli kimseler için söylenen bir söz.
-
kadrini anlamak
:
-
değerinin farkına varmak:
-
kadrini bilmek
:
-
değerini bilmek, yararlanmak:
-
kadük olmak (kalmak)
:
-
1) değerini yitirmek; 2) yasama meclisinin değişmesi ile önceden ...
-
kafa (kafasını) dinlendirmek
:
-
tasa veya zihni yoran sorunlardan kendini uzaklaştırmak:
-
kafa (kafasını) karıştırmak
:
-
önceki düşüncelerini altüst etmek.
-
kafa (kafasını) şişirmek
:
-
gürültü veya gevezelikle bir kimseyi tedirgin etmek:
-
-
kafa (kafasını) ütülemek
:
-
(Argo) çok laf edip tedirgin etmek:
-
kafa (kafayı veya kafasını) dinlemek
:
-
1) zihni yoran sorunlardan uzak kalmak; 2) sessiz, sakin kalmak:
-
kafa (kafayı) çekmek
:
-
(Argo) kafayı çekmek:
-
kafa atmak
:
-
kavga sırasında karşıdakinin yüzüne, sert ve şiddetli bir biçimde ...
-
kafa cilalamak
:
-
(Teklifsiz Konuşma) içki içmek:
-
kafa eskitmek
:
-
zihni yoran sorunlarla sürekli uğraşmak:
-
kafa göz yarmak
:
-
beceriksizlik göstermek.
-
kafa kafaya vermek
:
-
1) iki veya birkaç kişi bir kenara çekilip konuşmak: 2) dayanışma ...
-
kafa kalmamak
:
-
zihin yorularak çalışmaz olmak.
-
kafa patlatmak
:
-
bir konu üzerinde pek çok düşünmek:
-
kafa sallamak
:
-
1) ikaz etmek için başını iki yana veya öne arkaya hafifçe eğmek; ...
-
kafa tutmak
:
-
boyun eğmemek, karşı gelmek, diklenmek:
-
kafa yapmak
:
-
(Argo) dalga geçmek.
-
kafa yok!
:
-
akıl, düşünce yok' anlamında kullanılan bir söz.
-
kafa yormak
:
-
bir iş, bir konu üzerinde çokça düşünmek:
-
kafadan atmak
:
-
bir konu üzerinde inceleme yapmadan rastgele konuşmak, uydurmak, ...
-
kafakola almak
:
-
1)(Spor) güreşte kafa ve kolu birlikte kavrayarak rakibi çevirmek ...
-
kafası (kafasına) takılmak
:
-
zihni bir şeyle sürekli olarak uğraşmak:
-
kafası almamak
:
-
1) anlayamamak, kavrayamamak; 2) zihin yorgunluğu sebebiyle anlay ...
-
kafası bozulmak
:
-
öfkelenmek, kızmak.
-
kafası bulanmak
:
-
bir olay karşısında aklı karışmak, anlayamaz, kavrayamaz duruma g ...
-
kafası dolmak
:
-
zihninde çeşitli konular birikmek:
-
kafası dönmek
:
-
1) sıkışık bir durumda sersemlemek; 2) kızıp öfkelenmek
-
kafası dumanlanmak
:
-
1) çok dalgın olmak; 2) sarhoş olmak:
Deyimler Sözlüğü İçerisinde Arama
|