|
Deyimler Sözlüğü (64)
Deyimler Sözlüğü (64. Sayfa)
-
kalbiyle konuşmak
:
-
düşüncelerini, duygu ağırlıklı bir biçimde anlatmak:
-
kalbur gibi
:
-
delikleri olan, delik deşik.
-
kalbura çevirmek
:
-
delik deşik etmek.
-
kalbura dönmek
:
-
delik deşik olmak.
-
kalburdan geçirmek
:
-
kalbur yardımıyla ayırmak, elemek.
-
kalburla su taşımak
:
-
verimsiz, sonuçsuz bir işle uğraşmak.
-
kalburüstü kalmak
:
-
kalburüstüne gelmek.
-
kalburüstüne gelmek
:
-
benzerleri arasında sivrilmiş olmak, seçkin duruma gelmek:
-
kaldı ki
:
-
bundan başka, bununla birlikte:
-
kaldırım çiğnemek
:
-
şehirde yaşayarak görgüsü artmak.
-
kaldırıma düşmek
:
-
1) önemini, değerini yitirmek; 2) ucuz fiyatla sokakta satışa çık ...
-
kaldırımları arşınlamak
:
-
işsiz güçsüz dolaşmak:
-
kale almamak
:
-
önem vermemek, hesaba katmamak, sözünü etmeye değer bulmamak.
-
kale gibi
:
-
1) çok büyük, sağlam (yapı); 2) (Mecaz) kendisine güvenilen güçlü ...
-
kalebent etmek
:
-
suçluluğu yüzünden mahkûm etmek:
-
kalem açmak
:
-
kalemin ucunu yontup kullanılabilecek bir duruma getirmek.
-
kalem kırmak
:
-
(Hukuk) idam kararı verildiğinde bir daha idam kararı imzalamamak ...
-
kalem oynatmak
:
-
1) yazı yazmak: 2) bir yazıyı düzeltmek; 3) bir yazıda değişiklik ...
-
kaleme (kaleme kâğıda) sarılmak
:
-
hemen yazmaya başlamak:
-
kaleme almak
:
-
bir konuyu yazı durumuna getirmek, yazıyla anlatmak.
-
kaleme gelmek
:
-
yazılabilmek veya anlatılabilmek:
-
kaleminden çıkmak
:
-
herhangi biri tarafından yazılmak:
-
kaleminden kan damlamak
:
-
1) yazıları acı ve dokunaklı olmak; 2) etkili yazmak:
-
kalemine dolamak
:
-
1) herhangi bir konuyu sürekli olarak yazmak; 2) bir kimseyi süre ...
-
kalemiyle yaşamak (geçinmek)
:
-
geçimini yazılarıyla sağlamak.
-
kaleyi içinden fethetmek
:
-
davasını karşı taraftan birinin yardımıyla kazanmak.
-
-
kalıba dökmek
:
-
dökmecilikte erimiş madeni kalıbın içine akıtmak.
-
kalıba vurmak
:
-
biçimi bozulmuş bir şeyi düzeltmek için kalıba geçirmek.
-
kalıbı değiştirmek (dinlendirmek)
:
-
(Argo) ölmek:
-
kalıbı kıyafeti yerinde olmak
:
-
görünüşü gösterişli olmak.
-
kalıbından utanmamak
:
-
dıştan görüntüsünün verdiği etkiyi hiçe saymak:
-
kalıbını basmak
:
-
bir şeyi güvenle doğrulamak:
-
kalıbının adamı olmamak
:
-
görünüşünden beklendiği gibi olmamak.
-
kalıp gibi oturmak
:
-
giysi, vücuda tam uymak.
-
kalıp gibi serilmek
:
-
yorgunluktan upuzun yatmak.
-
kalıp gibi uyumak
:
-
kımıldamadan uzun ve derin bir uyku uyumak.
-
kalıp kesilmek
:
-
olduğu gibi kalmak:
-
kalıptan kalıba girmek
:
-
çıkar sağlamak için her duruma uymak.
-
kalkıp kalkıp oturmak
:
-
öfke, heyecan vb. duygular sebebiyle yerinde duramaz olmak, hop o ...
-
kalkışa geçmek
:
-
uçak havalanmak için pistten ayrılmak.
-
kalleşlik etmek
:
-
1) sözünde durmayarak döneklik etmek; 2) birine gizlice kötülük e ...
-
kalp (kalbini) kazanmak (fethetmek)
:
-
ince bir davranış veya güzel bir sözle birinin sevgisini kazanmak ...
-
kalp (kalbini) kırmak
:
-
gönül kırmak:
-
kalubeladan beri
:
-
dünya kurulalı beri, çok eskiden beri.
-
kama basmak
:
-
(Halk Dili) oyunda yenmek.
-
kamanço etmek
:
-
yüklemek, aktarmak, elden ele geçirmek:
-
kambur üstüne kambur (kambur kambur üstüne)
:
-
sıkıntı ve tersliklerin üst üste geldiğini anlatan bir söz.
-
kambura vermek
:
-
ciltlenecek kitabın sırtını, formalar dikildikten sonra çekiç vey ...
-
kambura yatmak
:
-
ayakta duran birini sırtüstü düşürmek için gizlice arkasında iki ...
-
kamburu çıkmak
:
-
1) sırtı kambur olmak: 2) (Mecaz) ihtiyarlamak
-
kamburunu çıkarmak
:
-
insan, kedi vb. sırtını tümsek duruma getirmek.
-
-
kamçı çalmak (vurmak)
:
-
kamçılamak.
-
kamet getirmek
:
-
farz namazına durmak için iç ezan okumak.
-
kameti artırmak
:
-
1) yüksek sesle konuşmak; 2) ortalığı velveleye vermek
-
kamış atmak (koymak)
:
-
(Argo) birine oyun etmek, arabozanlık etmek:
-
kamp kurmak
:
-
kamp için kalınacak yerde gerekli düzeni sağlamak.
-
kamp yapmak
:
-
kampa girmek.
-
kampa girmek
:
-
genellikle yarışma öncesi, yarışmaya gerektiği gibi hazırlanmak.
-
kamuoyu oluşturmak (yaratmak)
:
-
bir düşünceyi yaygınlaştırmak ve halkın dikkati o düşünce etrafın ...
-
kan (kanı) başına çıkmak (sıçramak veya toplanmak)
:
-
öfkelenmek:
-
kan ağlamak
:
-
büyük bir üzüntü içinde bulunmak.
-
kan akıtmak
:
-
kurban kesmek.
-
kan akmak
:
-
1) savaş, çatışma, dövüş olmak; 2) ölmek
-
kan alacak damarı bilmek
:
-
nereden veya kimden çıkar sağlanabileceğini bilmek.
-
kan beynine sıçramak (çıkmak)
:
-
çok sinirlenmek, hiddetlenmek, kontrolü yitirmek:
-
kan çanağı gibi
:
-
kanlanan (göz).
-
kan çekmek
:
-
1) yüz ve huy, anne veya baba tarafının yüzüne ve huyuna benzemek ...
-
kan çıkmak
:
-
kan dökülmek, cinayet işlenmek.
-
kan dere gibi akmak
:
-
vücudun bir yerinden çok kan akmak veya bir savaşta çok kişi yara ...
-
kan dökmek
:
-
ölüme yol açmak, cana kıymak:
-
kan gövdeyi götürmek
:
-
çok kan dökülmek:
-
kan gütmek
:
-
kan dökerek öç almak istemek.
-
kan istemek
:
-
öldürülen bir kimsenin öcünün alınmasını istemek.
-
kan kaybetmek
:
-
1) herhangi bir nedenle vücuttan çok kan akmak: 2) (Mecaz) güçsüz ...
-
kan kusup kızılcık şerbeti içtim demek
:
-
çok eziyet çektiği hâlde durumunu iyi göstermek.
-
kan olmak
:
-
insan öldürülmek.
-
-
kan revan içinde
:
-
her yanı kana bulanmış:
-
kan revan içinde kalmak
:
-
her yanı kana bulanmak:
-
kan ter içinde
:
-
çok terli, yorgun ve perişan bir durumda:
-
kan tere batmak
:
-
kan ter içinde kalmak:
-
kan tutmak
:
-
1) kan gördüğünde bayılmak; 2) şok geçirmek
-
kan vermek
:
-
1) hastaya, yaralıya kan aktarmak; 2) kan nakli için kan aldırmak
-
kan yürümek
:
-
bir organda aşırı kan birikmek.
-
kana boyamak (bulamak)
:
-
kan içinde bırakmak:
-
kana kan istemek
:
-
kısas yapılmasını istemek.
-
kana susamak
:
-
öldürme hırsı duymak.
-
kanat alıştırmak
:
-
bir işe alışmaya çalışmak.
-
kanat çırpmak
:
-
1) uçmak; 2) kanatlarını hareket ettirmek:
-
kanayan yara olmak
:
-
sürekli sıkıntı, üzüntü ve zarar veren bir durumda olmak.
-
kancayı takmak (atmak)
:
-
bir kimsenin kötülüğü için uğraşmak:
-
kandilin yağı tükenmek
:
-
hayat sona ermek, ölmek.
-
kangren olmak
:
-
1) vücudun bir yerindeki dokular ölmek; 2) (Mecaz) kangrenleşmek
-
kanı donmak (çekilmek)
:
-
donakalmak, çok şaşırmak.
-
kanı ısınmak
:
-
birine karşı yakınlık duymak:
-
kanı içine akmak
:
-
derdini dışa vuramamak.
-
kanı kurumak
:
-
1) çok usanmak, çok bıkmak; 2) (Mecaz) bitkin, yorgun, cansız dur ...
-
kanı sulanmak
:
-
kansızlığa uğramak.
-
kanı temizlenmek
:
-
öldürülenin arkasından, öldüren kişi veya yakınlarından birini öl ...
-
kanına dokunmak
:
-
çok sinirlenmek:
-
kanına girmek
:
-
1) birini öldürmek veya öldürtmek: 2) bir kızın kızlığını bozmak
Deyimler Sözlüğü İçerisinde Arama
|